Kemal Sarıkartal

Tarih: 02.11.2025 23:43

ZÖRE -1

Facebook Twitter Linked-in

Şerif, Mescit köyünden Şeyh Arapoğlunun torunuydu. Köylüleri ona Şero diye sesleniyordu.

Şerif sabahleyin kalktı, çorbasını içti, birden bire  aklına bibisi geldi. Uzun zamandır ziyaretine gitmiyordu. Anası Elif'e dönerek;
- Ana ben bu gün Şako köyüne bibim ( hala)Perihan'ı görmeye gidecegim. Kaç yıl oldu görmüyorum, gidip halını hatırını sorayım. 

Ahırdan kır atını çıkarıp yola koyuldu. Ardıç, çam, karamuk, alıç ağaçlarının kokusu, Yılanlı dağından Şako köyüne doğru yayılıyordu.
Şero, Perihan halasının evine vardı, atını ahıra bağladı yemini suyunu verdi,içeri girdi. Halası Perihan sütlü çorba pişiriyordu,Şerif'i görünce tandırın başından kalktı,ona sarıldı, bağrına bastı. Dilinden dökülen ilk kelimeler ;
-  Büyüdükçe aynı baban Süleyman'a benziyorsun oğul.

Şerif sedire oturdu,o esnada içeri bir kız girdi. İçeri giren güzel kızı süzdü Şerif. Uzun boylu,uzun saçlı, elâ gözlü dünyalar güzeli bir kızdı. Bir an göz göze geldiler, kızın gözlerinde acayip bir pırıltı vardı, Şerif bu zamana kadar gördüğüm en güzel gözler diye düşündü. Yanakları elma gibi al al,endamı selvi dal gibiydi.
Perihan hala Şerif'e dönerek, 
- Şero bu bizim Zöre.

Zöre Perihan'ın torunuydu,Zühre yıldızı gibi karanlığı aydınlatıyordu, onbeşinde bir ceylandı. Şerif Zöre'ye büyülenmişti. Bizim toprakların hatta Karabel topraklarının en güzel kızı diye düşündü. 

Şerif, Mescit'e döndüğünde aklı fikri hep Zöre'deydi. Yaz,kış, bahar demeden Şako'ya gidip Zöre'yi görmeye başlamıştı. Yılanlı dağında ki, Moroğlundaki kır çiçekleri, papatyalar, yaban gülleri Zöre'den daha güzel değillerdi. Asıl güzelliğin Zöre'de olduğunu çiçekler bile biliyorlardı. 

Şerıf Zöre'nin evine geldiğinde, Zöre'ye baktı, Zöre'nin şavkından Şerif'in gözleri kamaştı. Zöre'nin babası Yusuf Şerif'in sık sık Şako'ya gelmesine içerlemişti. Konuşmalardan Şerif bunu anlamıştı. 

Zöre'nin güzelliği baharı doldurup taşırıyordu, Şerif sazını eline alıp türküler söylüyordu. Şerif'in türkülerinde Zöre vardı, Zöre'nin güzelliği vardı. Şerif, Şako'nun karşısındaki çamlığa oturup Zöre'nin evden çıkmasını bekliyordu. Zöre elinde bakraçla inekleri sağmaya giderken; 
 
   Bıroş gırt çu bine mangan 
   Ez kurbane biju bırangen
   Zöre tu meke tu meke 
   Kul birinemi vemeke.

Aradan günler geçti, Zöre Şerif'i merak ediyordu. Köyün içinde Şerif'i görünce çok şaşırdı, heyacanı kat kat arttı. Yel ılık ılık esiyordu. Zöre'nin sesi titredi, içeri kaçıp kapıyı hafifçe araladı, Şerif'i izledi. Zöre akşam yatağına girdiğinde gözlerini odanın merteklerini dikti, uyuyamadı. Sabah olsada Şerif'i görsem diye düşünüyordu. Öten horozların sesi duyulmaya başlamıştı Zöre uykuya daldı. Yüreğinde Şerif vardı. Sabah kalktılar, Zöre ile Şerif göz göze geldi, Şerif kısık bir sesle ;
- Yürek yalnızlığı çekiyorum, kime baksam seni görür gibi oluyorum. Senin yanın benim cennetimdir Zöre. 
- İçimdeki yangını kimseler sormuyor,bilmiyor. Yüreğim hüzün işgalinde,babam bana kızıyor senin buraya gelmene razı değil Şerif. 
- Seni hep uzaktan görünce içim kanıyor Zöre. Seni yakından görmek için geliyorum. 

Zöre'nin evinin karşısında sıra sıra meşelikler vardı. Şerif çamlık tepesinden yanık sesiyle haykırıyordu. 

     Hember şakan çam sereke
     Le di çeri mıya höreke 
     Un ki jimi pırdıkinse 
     Nav şakanda tek Zöreke.

Zöre, Şerif'in geleceği yollara bakarak düşlere dalıyordu. Şerif'te uzaktan uzağa Zöre'nin evden çıkmasını bekliyor,onun çalışmalarını, komşu evlerine gitmelerini,pınara gitmelerini takip ediyordu. 

Öyle zamanlar oldu ki köylüler Şerif'i Şako'da göremeyince, acep ne oldu,Şerif neden yok diye düşünmeye başlıyorlardı. 
Zöre yanına Gülsüm kızı alıp çamlığa keçileri sağmaya gitti. Dönüş yolunda gözeden su içerken, birden karşısında Şerif'i gördü, irkildi,rüyadamıyım, hayelmi görüyorum diye düşündü. Kendini toparlayıp sordu.
- Gölgesiz geliyorsun Şero, neden ?
- Evet, ben güneş kadar, ay kadar, yıldızlar kadar yakınım sana Zöre. Korkma ! Korku kimi kurtardı ki ? 
    
    Hembere şakan çamaga sereke 
    Zöre tu binda runi bijikan şeke 
    Ezki lıvıra teraçı dısemba 
    Tu vera caran kesire demeke. 

Zöre, gel saçlarına şu papatyayı takayım. Al bu karanfilli hızma da hediyem olsun. Burada sana verebileceğim başka bir hediyem yok. 
Zöre'de koynundan çıkardığı dantel işlemeli mendili Şerif'e uzattı. 
- Çabuk uzaklaş buradan,Gülsüm dereye indi, şimdi gelir.
-  Zöre ! Zöre ! Ben sana aşığım, bu aşk bambaşka bir aşk. 
-  Zöre kaç zamandır Şerif'e bir cevap veremiyordu. Cesaretini toparladı, birden ;
-  Bende sana aşığım Şero ,dedi.

KemaL SARIKARTAL 
YOLLAR KARLIYDI 
 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —