Günsel Ekenel

Tarih: 29.12.2025 22:20

AZALDIKÇA ÇOĞALMAK

Facebook Twitter Linked-in

“Giderek azalıyorum.”
Bu cümle ilk duyulduğunda insana biraz tuhaf geliyor.
Sanki bir kaybı, bir eksilmeyi anlatıyor gibi…
Oysa bazen insan, azalarak özgürleşiyor; sadeleşerek güçleniyor.

Bende farkındalık yaratan küçük bir anı, aslında toplum olarak unuttuğumuz birçok değeri de içinde barındırıyor.

Özel bir gün için bir dostumu yemeğe davet etmiştim.
Güzel bir yemek, ardından bir pasta, ufak bir hediye…
Klasik bir kutlama niyetine.

O ise tüm bu planların karşısında sakin ve kararlı bir şekilde,
“Hayır, sadece sohbet eşliğinde bir kahve içelim.” dedi.

Nedenini sordum elbette:

“Bu kutlama için ne kadar harcayacaktın?
O miktarla çocuklara kitap alalım. Benim hediyem de bu olsun.
Biz kahvemizi içer, tatlı tatlı sohbet ederiz.”

Ayrıca, kendisi de ünlü bir bilim insanının onuruna verilecek bir yemek davetini de aynı örnek davranışla kabul etmediğini öğrenince, bunu ilke edindiğini anlattı.

İşte bütün mesele buydu.
Bir insanın bir cümlesi, bazen bir toplumun aynasıdır.

İkimiz de sustuk.
Çünkü susmak, o günün büyüsünü en iyi anlatan andı.

İşte bende “azalma” düşüncesi o gün başladı.
Eksilme değil; yük bırakma, arınma, sadeleşme…

Sadece büyük alışkanlıklar değil, küçük davranışlar da değişmeye başladı bu süreçte:

* O günden sonra kuaföre daha az gittim. 
* Taksiye daha az bindim. 
* Markete sadece önceden özenle hazırladığım listeyle gittim. “Duygusal alışveriş” dediğimiz gereksiz tüketimin, bütçe ve zihin üzerinde nasıl bir yük yarattığını gördüm.
* Misafir için donatılmış sofralar hazırlamadım. Çünkü aşırılığın sevgiyle değil, gösterişle ilgili olduğunun farkına vardım.
* Kahve zincirlerinde kahve içmeyi azalttım. Evde yapılan bir kahvenin sohbetinin de aynı sıcaklıkta olduğunu fark ettim.
* Sosyal medyada tüketime özendiren paylaşımları takipten çıkardım. Çünkü her fotoğrafın altında sessiz bir “daha fazla al” baskısı vardı.
* Gereksiz ambalajlı ürünleri azaltmaya başladım. Atığın farkına varmak bile insana bir sorumluluk yüklüyor.
Ve buna benzer bir sürü yenilik…

Toplumsal hafızamızda yer etmesi gereken tam da bu değil mi?
Küçük bir kahveyle büyük bir iyilik yapılabileceğini hatırlamak…
Gösteriş yerine paylaşmayı istemek…
Tüketmek yerine dokunmayı seçmek…

Bugün toplum olarak büyük lafların, pahalı masaların, gösterişli kutlamaların içinde kaybolurken unuttuğumuz bir şey var:
Sadelik insanı çoğaltır.
Paylaşmak bir kutlamayı büyütür.
İyilik ise en güçlü armağandır.

Dostumu her fırsatta kutluyorum, ona minnet duyuyorum.
O da her seferinde aynı şeyi söylüyor:
“Bak, hem çocuklara dokunduk hem de unutulmaz bir anı bıraktık.”

Bir kutlamanın değeri de tam burada saklı zaten.

Çünkü dostluk;
hediyenin fiyatına bakanların değil,
sana yol gösteren, iyiliği çoğaltan, ufkunu açan insanların büyüsünde gizlidir.

Toplum ise ancak böyle insanların çoğalmasıyla mutlu ve özgür olur.

Belki de bugün hepimizin ihtiyacı olan şey;
bilinçli, ne yaptığının farkında, samimi, içten, duru bir akılla düşünebilen gerçek bir dosttur.
Bazen sadece bir kahve eşliğinde yapılan bir iyilikte…
Belki de daha sade davranışlarla çok kişiyle çoğalmak, daha çok dostu kucaklamakta…

Azalmak, eksilmek değildir kesinlikle.
Azalmak, insana insanlığını hatırlatan bir çoğalmada gizlidir.

Azalıyorum; mutluyum.
Gereksiz yüklerden kurtuldum.
Geç bile kalmışım.
İnsan kuş gibi hafifliyor.
Gerisi gerçekten teferruat…

Yeni yılda tüm güzellikler bizimle olsun sevgili dostlar.
Hep bizi aydınlatan, yolumuza ışık olan insanlar çıksın karşımıza…
Tüm dünyaya ve ülkemize iyilikler getirmesi dileğiyle…

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —