Metin Çağan


Toplum olarak birçok şeyi israf ediyoruz!..


Gereksiz, amaçsız ve yararsız yere yapılan her çeşit iş, işlem ve harcama bilinmelidir ki israftır. Hayatımız ve ömrümüz akıp giderken gençliğimizi, sağlığımızı, zenginliğimizi, geleceğimizi, her şeyimizi israf eder olduk. 
İnsan, hayatının her alanında ölçü ve dikkatli olmalıdır. Ancak modern zaman ne yazık ki insanı kendi dünyasına hapsetti, bireyselleştirdi, bencilleştirdi. İnsan kendisinden başkasını düşünmez oldu.

Düşününce farkında olmadan israf edilen o kadar çok şey akla geliyor ki!. Kentleşme ve küreselleşmeyle beraber yaşam alışkanlıkları ve buna bağlı olarak değişen tüketim alışkanlıkları aklımıza gelebilecek birçok alanda israfı oluşturmuş durumda.

Açgözlülük, kibir, tamahkârlık ve bencilliğin hayatımızı kuşattığı bir çağda, bireysel ve toplumsal anlamda israfın yaşandığı alanlar sadece yazılanlardan, bahsedilenlerden ibaret değil elbette.

Çeşitli zararlı alışkanlıklarla, ihmalkârlıkla zihnin ve bedenin tehlikeye atılması, sağlığın; sahip olunan ilmi ve tecrübeyi insanlığın hayrına kullanmamak, bilginin; beslendiğimiz toprağın, hayat kaynağımız olan suyun, her bir nefesimizde muhtaç olduğumuz havanın hoyratça kirletilmesi doğanın; yeryüzünü kötülüklerin esiri haline getirmek ise yaşadığımız kâinatın israfıdır.  

Bireysel israfın önemli kalemlerinden biri de gıdada yaşanmaktadır. Bilinçsiz tüketim alışkanlığı nedeniyle çöpe atılan yiyecekler gıda israfıdır.  Milyonlarca insan açlıkla mücadele ederken gıda israfı gün geçtikçe daha da artmaktadır. Bugün israf ettiğimiz her kaynak, yarının yoksulluğudur. Oysa bizlere emanet edilen nimet ve imkânları ölçüsüzce kullanmak, israf etmek hem insanî yönden hem de dini yönden yanlıştır.

Gerçekten de hayatımızın her alanında israfla karşı karşıya kalıyoruz. Genellikle israf denilince ilk akla gelenler gıda, su, elektrik gibi kavramlar olsa da zaman israfı kimsenin dikkatini çekmemekte. Oysa kaybedilen zaman geri kazanılamaz, bu nedenle her anın kıymeti çok iyi bilinmelidir. Zamanın kıymetini bilmemek hayatı ve ölümü bilmemektir.

Maalesef günümüzde verimli zaman yerine ‘çok zaman’ geçirmek anlayışı benimsenmiş durumda. Oysa kısacık ömrümüzün dünya ve ahiretimize yararı olmayan gereksiz meşgalelerle heba edilmesi, zamanın israfıdır.

Ayrıca ormanlar, akarsular ve bütün doğal unsurlarıyla doğa da insanın sorumsuz ve hoyrat davranışından nasibini alarak ekolojik tahribe maruz kalmakta!..

“... Yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz; çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (A’raf, 7/31.) ayetiyle yüce Yaratan insana daha dikkat etmesi gerektiği hususunda ikazda bulunmaktadır.


İsrafın hayatımıza ve geleceğe dair yaratacağı çevresel, ekonomik ve sosyal sonuçlarından habersiz olmak, ne derece tehlikeli olduğunun ciddiyetini kavrayamamak büyük bir aymazlıktır.


Bu nedenle israf, sosyal dengeyi altüst eden manevi bir hastalık, bir davranış bozukluğudur. Bu davranış bozukluğunun temelinde ise her şeyde olduğu gibi eğitimsizlik söz konusudur.

Bir toplumun gelişmişliği, sahip olduklarıyla değil, israfla nasıl başa çıktığıyla ölçülür. Gelişmiş bir toplum, kaynaklarına saygı gösteren ve israfa, savurganlığa izin vermeyen toplumdur.
İsraf ettiğimiz her şey, aslında kendimizden bir parça israf etmektir. Dolayısıyla her israf bir kayıptır. Tutumlu olmak, israfa karşı alınabilecek en etkili önlemlerden biridir. Tasarruflu olmak, kendimize olan saygımızın bir göstergesidir. Tasarruf, bireysel bir seçimden öte, toplumsal bir zorunluluktur. Her tasarruf edilen kaynak, toplumun refahına, geleceğine katkıda bulunur.

Eğitimsizliğin, cahilliğin, düşüncesizliğin bir sonucu olan israf, sadece kaynakların değil, geleceğin de çalınmasına göz yummak demektir. Gelecek nesiller, bugün yaptığımız israfın bedelini ödeyecektir.


İsraf edilen her şey, geleceğe dair bir yatırımın kaybıdır. Bu nedenle daha dikkatli davranmak için yarını beklememek, hemen harekete geçmek gerekmektedir. İsrafın karşısında durmak, gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakma sorumluluğun bir parçasıdır. Kaynakların kıymetini bilmek, onları israf etmemekle başlar. Çünkü gerçek zenginlik, sahip olduklarımızı doğru kullanabilmekte yatar.

İsrafın zararları konusunda bilinçlenmeli ve bu konuda duyarlı olmalı, ihtiyaç olanı kullanmalı ve gereksiz yere tüketmemeli; amaçsız ve yararsız şeyleri yapmayarak israfı önlenmelidir.

Hayat zamanı, sevgiyi, enerjiyi… israf etmeyince daha güzel…

YAZARLAR