Taki Akkuş


TEKKEÖNÜ-5

Müjgan Üçer Ablamıza ithaftır


Tekkönü, geleneksel saflığın yaşandığı bir mekândı. 
  Sivas’ın hoşgörülü, yardımsever, yiğit yönünü hissettirir bir tarafı vardı. Acılar ve sevinçler samimi olarak paylaşılırdı.
   Çocukluğumuzda okula başladığımız yıllarda 67 yıl önce savaşların acıları devam ediyordu. Savaşın felaketleri Ereklerin bahçesini eken Mehmet Amca’nın annesi Emine Hala’nın yanaklarından gözyaşı olarak süzülürdü. 
   Biz çocuklar, bir iğde ağacından diğerine atlama yarışları yaparken mahallenin kadınları Emine Hala’nın dramını ağlayarak dinler, ellerini dizlerine vururlardı. 
   Bu hareketlerden ve konuşmalardan onlarda Ruslara karşı intikam duygularının uyandığını hissederdik.
  Ruslar, 1916 yılında Erzurum’u işgal ettiklerinde girdikleri yerleri yakıp yıkarlar. Çocukları yaşlıları katlederler. 
    Emine Hala’ın annesi, babası ölünce Emine Hala biri erkek, iki kardeşiyle savaştan kaçmak için yola çıkar. 
   Kardeşlerinden biri kundaktadır. Aç ve susuz kalırlar. Kardeşlerini taşıyamaz hale gelirler. 
Kundaktaki kız kardeşlerini yol kenarına bırakarak güvenilir gördükleri Sivas’a gelirler. 
   Emine Hala, hayatı boyu bu kundağın kokusuyla yaşar. 
  Onun tekkönünün torağına dökülen vicdan azabı dolu gözyaşları şimdi beton yığınlarının altında kaldı. 
  Mahallemiz o tarihlerde savaş mağdurlarını misafir gibi karşılamıştır. Süleyman Emmi ’nin Saffet Emmi ’in babaları da aynı felaketi yaşamışlardır. Caniklioğlularının dedeleri de dört yıl Ruslarda esir kalmıştır.
   Bunların bir kısmımın çocukları mahallemizin kızlarıyla evlenerek Hacısaitli olmuşlardır Mehmet Abi Caniklioğlularından Makbule Abla ile evlenmiş fakat çocukları olmayınca Makbule Abla kocasının bir daha evlenmesine müsaade etmiştir. 
  İkinci hanımından doğan çocuklara Makbule Abla kendi çocukları gibi bakmış onları kollamıştır.
  Mısmılırmak akarken daha nice hikâyeleri de berrak sularıyla Karadeniz’e taşıyordu.

YAZARLAR