Abbas Turan


ŞEKER GİBİ ADAM; ŞEKER AHMET


Tarih.
Bu günkü her bir şeyin köklerini ve eskisini saklayan dün.

O dünü dikkatli ve severek seyredebilirsiniz okyanusların dibindeki çeşitliliğin seyrinin yarattığı duygular yaşamanız muhtemel.

Her köşede başka oluşum, her oluşumda başka renk.

Tarih olunca, onu meydana getiren yaşanmışlıkların coğrafyası, insanın beceri birikimi, eylem çeşitliliği, bilimden istifade düzeyi, üretim ve bölüşüm ilişkileri adlı değişkenler de paldır küldür yerini alırlar.

Paldır küldürden kastım, bu saydıklarımızın daimi etkileyen olduklarıdır.

Tarih yazıcıları ile tarihin kahramanları aynı olmayabilirler. Dolayısı ile yazıcıların kahramanları anlattığı metinler abartı içerebileceği gibi eksik de olabilirler.  

Öyledir; insan tanık olduğu bir olayı umulan kadar nesnel aktaramayabiliyor.

Tarihçilere bunu başarabildikleri kadar iyi veya başarılı tarihçi deniyor.

Hatıratlarda bu durum biraz daha öznellik hakkı tanınarak ele alınır. Öyle ya, insan duygusu, düşüncesi, bilgisi ve inandıklarının gölgesinde değerlendirir. Bu da, tarihçiler kadar nesnel olabilmesini az da olsa zedeler.

Yine de şükür ki onlar yaşamış ve yazmışlar. Yoksa geriye dönüp bakmanın imkanı kalmazdı. Baksak bile çabuk usanacağımız karanlık bir sonsuzluğa bakıyor olurduk.

Zaman dediğimiz sanı tarihe de bu günün debisi ile akıyordu elbette. Farkı yaratan, farklı olaylar dizimi, farklı sosyo ekonomik koşullar, farklı medeniyet düzeyleri, farklı modalar, farklı biliş ve bilgi düzeyleridir. Bu farkların, yerel ve yönetsel özellikler dahil başka etkileyenleri olduğu gibi liderlerin sürükleyiciliği de belirleyici unsurdur.

Gerisi savaşlar, iaşe temini, iklimsel değişmeler, göçler, suya ve otlaklara doğru taşınmalardan, manipülatif ve mühendislik çalışmalara bağlı hareketler, üretim, ticari eylemlilikleri içeren belirleyicilerdir.

Tarihin aktarılabilmiş kaynaklarında yer bulmuş ilginç kişiler ve kişiliklere rastladığımda, olabildiği kadar bir yerlere not ediyorum.  Maalesef, bir çoğuna geri dönemesem de, gazetelerde ve sosyal medyada söz ettiklerim oluyor.

Onlardan biri de, Şeker Ahmet Paşa. İstanbul’da doğmuş İstanbul’da Hakk’a yürümüş.  1841-1907.  

Ressam, asker ve bürokrattır. 
Türk resim sanatının öncülerinden sayılan Paşa, küçük yaştaki sevdasını hayatının sonuna kadar sürdürmüş. Önce Tıbbiye’de, sonra Harbiye’de eğitim almış, her iki alandan edindikleriyle kendini yetiştirmiş, nihayetinde Osmanlı bürokrasisinde hatırı çok sayılır biri olmuş. Hatta, resme ilgisini fark eden döneminin padişahı Abdülaziz tarafından Fransa’ya, zamanın ustalarından ders alması için yollanmış.

Paris Güzel Sanatlar Akademisi’deki eğitiminden sonra, yani 1871’de İstanbul’a gelmiş, 1873’te Türk ve yabancı ressamların eserlerinden oluşan ve Osmanlı İmparatorluğunda ilk sayılan resim sergisinin açılmasını sağlamış.

Asıl adı Ahmet Ali olan Paşa güler yüzlü ve tatlı sözlü, nazik, kibar, tabiri caiz ise şeker gibi adammış. Bundan ötürü de Şeker Ahmet Paşa denmiş.

Bir ara general (Ferik) rütbesi ile Saray’ı ve devlet ricalini ziyarete gelen yabancılara teşrifatçılık (resmi karşılama, tören planı gereğini yerine getirme) yapmış, doğru iletişim ve düzgün yönetimi ile taktir toplamış. Bundan ötürü çok taltif (nişan ve madalya ile ödüllendirilme) görmüş, hatta onun kadar nişanı çok olan kimse yok denebilir.

Öyle ki, eski Akşam Gazetesi yazarı Sermet Muhtar Alus’un 12 Mart 1947 tarihli yazsısında belirttiğine göre setresinin* göğsü omuz başlarından eteklerine kadar bütün devletlerin madalyalarıyla, nişanlarıyla doluymuş. Üstelik bunların hepsi som gümüş olup tahmini ağırlıkları  bir insanın sürekli taşıyabileceği ağırlık veya yük değilmiş.**

Sanatı özelinde manzara resimleri ile bilinen, örnek olmuş Paşa, sadelikten ve doğallıktan yana olmuş, fırçayı ve hayat şansını bu anlayışla kullanmış.

66 yıllık ömrüne çok hareket ve bir o kadar başarı sığdırmış olan şeker gibi adam 5 Mayıs 1907’de naaşı Sokullu Mehmet Paşa Türbesi payına düşen toprağa emanet edilirken eserleri tarihin buralı güzelleri olarak yeniden doğmuşlardır.

Gerçeğe hü.

Abbas Turan
Ankara, 26 Temmuz 2024

 

• * Setre :  1 çuhadan dikilmiş, düz yakalı, önü ilikli bir tür ceket.
• ** Kireci M. , Yavuz E. Eski Istanbul’dan Tipler (1931-1951, İstanbul, 2023, s.224-225

YAZARLAR