Kemal Sarıkartal


SEFİL BAYKUŞ


Kağızman'lı Hıfzı 1893 yılında Kars Kağızman'da dünyaya gelir.Asıl adı Recep'tir. Medrese eğitimi alır, çok iyi Kuranı-Kerim okur. Herkes tarafından Hafız diye hitap edilir. Çobanlardan kaval çalmayı, Kağızman'lı Yusuf Sezai'den bağlama çalmayı öğrenir..

Recep çok yakışıklı ve seside çok güzeldir. Kızlar hep etrafında dolaşırken, Recep'in gönlü Hasan emmisinin kızı Suna'dadır.
Suna'da sır vermez,gülüşleriyle ve bakışlarıyla Recep'süzer. Recep'in harlanan sevdası köz olup içini yakar. Susar hep öfkesini içine akıtarak. Recep yazdığı şiirleri notaya döküp bağlamasıyla haykırır. Eserlerinde Recep ismini kullanmaz hafız olduğu için Hıfzı mahlasını kullanır. 

Recep,aile bireylerine Hasan emmimin kızı Suna'yı seviyorum onu bana isteyin,der.
Aile büyüğü Recep'in babası Ağa Dede karşı çıkar. Olmaz! Suna'nın ablası Ayşe var, el alem bize ne der. Töre ye karşı gelemeyiz.
Hıfzı ailesine o zaman söz keselim. Güzel Suna'ya  bir gün bir şeyler olur, biz bu acıya dayanamayız. 
Baba sert bir dille karşı çıkar, olmaz der.
Suna Hıfzı'ya ben seni beklerim. Ayşe ablam evlenirse sıra bize gelir. Gel görki Ayşe'yi kimseler istemez. 

Hıfzı Iğdır ovasına çalışmaya gider, aile büyükleri Ayşe'yi isteyen yoktur evde kalmasın diye Hıfzı'ya nişanlarlar. 
Hıfzı iki ay sonra evine döndüğünde Ayşe ile nişanlandığını öğrenir. Hıfzı karşı çıkar ama babasının kararına karşı gelmek ne haddine.. 
Hıfzı'nın isyanı yakarışları boşunadır. Baba Ağa Dede,olmaz töreyi çiğneyemem herkese Ayşe ile nişanlı olduğun duyuruldu. 

Hıfzı ile Ayşe'nin düğünü olur. Hıfzı mutlu değildir dağ bayır gezerek yanık sesiyle Suna'ya türküler söyler " Bir sevdaki türkülerde unutulmuş bir sevda" Bastırılmış duygular, toplum baskısı, töreler Suna'nın içini yaralıyordu. Ahh Hıfzı ahh bir çare olsaydın yaralarıma.
Hıfzı; sevdan içimde yok olmayacak Suna, ben suçluyum seni alıp diyar diyar kaçmalıydım, töreymiş, batsın töreniz! 

Recep karısı Ayşe'ye buralardan ayrılmak istiyorum, Çukurova'ya çalışmaya gideceğim senide yanımda götüreceğim. 
Recep Suna ile karşılaşır buralardan gideceğim seni gördükçe içim eriyor, içimde seni kaybetme korkusu var.
Suna; Bir elveda türküsü söylemeden nereye gidiyorsun. Yüzün yüzüme değermi bilmem seni görmeden yaşamak çok zor..! Artık yalnızlığım, yalnızlığıma arkadaş olacak.
İkiside sessizleşir, Suna içinden gitme desemmi acaba, ablama gittiğimde seni görürüm desem mi diye düşünür. 
Recep'de içinden edalı, sevdası güzel Suna'yı her gördüğümde içim yaralanıyor, göremezsem yaşayamam,gördüğümde hayatımdan silemiyorum. 

Havalar soğumuştu Hıfzı ile Ayşe hazırlıklarını yaptılar yol yiyeceklerini yanlarına aldılar. 
Suna yolcu etmeye geldi Hıfzı'nın gözlerine bakarak güz fırtınası kopardı bizi nereye böyle içi yaralı? 

Hıfzı ile Ayşe Çukurova Ceyhan'da bir çiflikte iş bulurlar. Hıfzı çiftlikte tırpan,orak kullanır, at arabası ile yük taşır, hayvanlara bakar. 
Ayşe temizlik, çamaşır yıkama,ekmek yapımı ve diğer ev işleriyle ilgilenir.

Suna'yı komşu oğlu Şefik'le nişanlarlar. 
Suna üzgündür. Gecelerin gerisine sığınır, hep Hıfzı'nın hayâlini görür. Hıfzı'nın yanık sesinin sedasını kulaklarında hisseder.
Hıfzı; Rüyalarıma bile gelmiyorsun, bahar dalıydın gönlümde ama baharı yaşamadın ki sen.

Suna yemeden içmeden kesilir, gıdasızlık ve üzüntüden verem hastalığına yakalanır. Günden güne hastalık Suna'yı yakıp kavurur.
Suna hasta yatağında inceden ince bir kaval sesi hisseder, uyanır. Nereye gittin Hıfzı göçmen kuşlar  gibi, adresin bile yok. Uzaklardasın hayâl kurup hayâlinle yaşıyorum. 
Gel hastayım yarama hicranıma merhem ol.  İçimdeki közde kül yangınları birikti. Bir yanım ateşten har, diğer yanım buz dağı, ben kurtulamam soğuk soğuk terler döküyorum..

Suna'nın geceleri yüzünü güneş ıslattı, gündüzleri  ay ışığı ıslattı gözlerini. Çünkü gecesi ile gündüzü birbirine karışmıştı. 
Kağızman'da düğün hazırlığı yapılıyordu, Suna'nın  hastalığı ilerliyor hep hıçkırık hep gözyaşı kançanağı gözlerle. 
Suna Hıfzı'nın adını sayıklayarak vefat eder.
Yöresel gelin kıyafeti,kutnu,puşi ve cicime sarılarak defnedilir. Mezarının başına siyah oyalı dülbent bağlanır. 

Hıfzı'nın uykuları kaçıyor, yatıyor yatamıyor uykuları kaçıyor içinde hep sıkıntı var.
Karısı Ayşe'ye ben kaç gecedir kötü rüyalar görüyorum. Bizim elde bizim evlerde bir figan var. Biz Kağızman'a dönelim, sabahtan akşama kadar  karın tokluğuna çalışıyoruz. 
Meşakkatli bir yolculukla Kağızman'a gelirler, Suna'nın vefatını üzüntü ile öğrenirler.
Hıfzı Suna'nın mezarına geldiğinde mezarın üzerine konmuş bir baykuş görür. Hıfzı yanık ve içli sesiyle,

Sefil baykuş ne gezersin bu yerde
Yokmudur vatanın, ellerin hani 
Küsmüşmüsün selamımı almazsın 
Şeyda bülbül gibi dillerin hani 

Ecel tuzağını aşamazmısın 
Açıpta içinden kaçamazmısın 
Azat eyleseler uçamazmısın 
Kırıkmı kanadın kolların hani 

Aç kapıyı emmim kızı gireyim 
Hastamısın hâlin sual edeyim
Susuz değilmisin bir su vereyim 
Çaylarda çalkalanan sellerin hani 

Sende Hıfzı gibi tezden uyandın 
Uyandında taş yastığa dayandın 
Aslı hanım gibi kavruldun yandın 
Yellermi savurdu, küllerin hani 

Hıfzı kederli, yaslı yaşarken 1 Dünya savaşı çıkar.  Rus'lar  Kağızman'ı işgal eder, çok insan şehit olur. Bu savaşta 1918 yılında Hıfzı'da şehit olur. 
Yörede yaşayan mutsuz kadınlar, eşlerini savaşta kaybeden kadınlar türkünün devamına ek yaparak,

Emmioğlu küsmemişim ben senden 
Ölüm lal eyledi,dillerim yoktur 
Eğdi kementimi,büktü belimi 
Kalkamam ayağa hallerim yoktur.

Yüz yıldır söylenerek günümüze kadar gelen öykü lü türkü yıllarca da söyleyecektir. 23-09-2009 

KemaL SARIKARTAL 
"ANILARLA ANADOLU'YU YAŞADIM" KİTABIMDAN 

YAZARLAR