Türkiye 14 mayıs tarihinde cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimine gidiyor.
Bilindiği üzere 2017 yılındaki referandum ile ülkemiz özünde bir başkanlık sistemi olan cumhurbaşkanlığı sistemine geçti. 2018 yılında ilk uygulaması ile birlikte sistem yavaş yavaş şekillenmeye başladı . Siyaset ikili sisteme evrildi. Ancak o gün için bloğun biri salt mecliste ortak liste çıkarırken cumhurbaşkanlığı seçiminde farklı adaylarla gitmeyi seçti. Sistemin mantığına uymayan bu seçime gidiş muhalefetin başarısızlığının nedenlerinden biri oldu. Buradan ders çıkaran muhalefet, takip eden yerel seçimlerde iktidar kanadı gibi ortak adaylarla seçime gitti ve özellikle büyük şehirlerde göreceli de olsa bir başarıya imza attı … Yine 2022 yılında meclis milletvekili seçimi ile ilgili değişiklikler yaptı. Burada herkesin dikkatini barajın düşürülmesi çekse de bence en önemli husus seçim bölgelerinde birinci çıkan partiye sağladığı avantajdır. Yeni seçim döneminde siyasilerin erken ön alması strateji geliştirmesi gereken konu budur.
Bunların ışığında yaklaşan seçimlerde her iki blok ortak cumhurbaşkanı adayı konusunda anlaşmış gibi görünüyor. Ancak yeniden kurgulanan sistemin mantığına göre seçilen cumhurbaşkanının topal ördek olmaması için her iki bloğun ya tek bir parti listesinden seçime girmesi gerekiyor yahut yerel seçimlerde olduğu gibi il il paylaşılması gerekiyor. Aksi durumda ve görünen oy dağılımında cumhurbaşkanı bir tarafta, meclis bir tarafta olabilir. Bunun erken görülüp buna yeni duruma uygun bir milletvekili seçimine gitmek her iki kanat içinde elzemdir. Her iki kanadın yapısına bakınca stratejik olarak cumhur ittifakının tek liste girmesi avantaj iken millet ittifakının il il paylaşarak seçime girmesi yapısına daha uygun görülmektedir.
Ayrıca millet ittifakı cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminden güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmeyi vaat etmektedir. Gerek ülke içindeki acil sorunlar gerekse bölgesel ve dünya genelinde hüküm süren kaos kısa vade de bu geçişi anlamsız kılmaktadır. Ülke sürekli seçim , sürekli referandum sarmalına sokulması sakıncalıdır. Mevcut sistemde bir iki konunun düzeltilerek en azından bir sonraki seçime kadar bu hedeflerinden vaz geçmeleri sorumlu siyasetin bir gereğidir.. Ülkenin sürekli seçim atmosferini yaşayacak gücü yoktur . Kişisel kanaatime göre mevcut sistemde öncelikle düzeltilmesi gereken iki husus; birincisi yasamanın yürütme üzerindeki denetim yetkisi mevcut haliyle yeteriz kalmaktadır bu düzeltilmelidir. İkincisi ise bir nevi yetki devri olan cumhurbaşkanının kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi sınırlandırılmalıdır.
Bu kadar genel değerlendirmeyi takiben biraz da zülfüyare dokunalım. Görüldüğü gibi sistem hem cumhurbaşkanlığı sisteminde hem milletvekili seçim sisteminde ikili yapıya dönüşmüş durumda ve zorunda; mevcut şartlar bunu gerektiriyor. Her iki yapıda da ana aktör Türk milliyetçilerinin siyasi yapısı değildir. Bu ikili yapının getireceği sonuç Türk milliyetçileri için Türk siyasi hayatından tasfiyesi olacaktır. Türk milliyetçiliği hareketinin kurucusu merhum Alparslan Türkeş’in ifadesiyle bu ülkeye bir üçüncü çıkış yolu vaaz etmesi gereken bu fikir hareketinin mevcut haliyle tasfiye olması bu ideolojiye emek ve ömür veren insanlar için büyük bir hayal kırıklığı olacaktır. Fikri manada ise bu ülkenin kurucu felsefesi olan Türk milliyetçiliğinin siyasi hayattan tasfiyesi ülkenin geleceği için hayırlı olmayacaktır. Yine de önümüzdeki seçimlerin ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını dilerim…. Selam ve duayla…