Sezai Kara


MONTAIGNE


“İnsanlar başaklara benzer, içleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler.”
“Dünyanın en büyük cezaevi, cahil insanın kafasının içidir!”
“Başkalarının bilgisiyle bilgin olsak bile, ancak kendi aklımızla akıllı olabiliriz.”
“Bir amaca bağlanmayan ruh, yolunu kaybeder; çünkü her yerde olmak hiçbir yerde olmamaktır.”
“İnsan her yerde hep o insandır ve bir insanın özünde soyluluk olmadı mı, dünyanın tacını giyse yine çıplak kalır.”
“Herkes önüne bakar, Ben içime bakarım: benim işim gücüm kendimledir. Hep kendimi seyreder, kendimi yoklar, kendimi tadarım. Herkes kendinden başka şeylerin peşindedir; hep kendinin ötesine gitmek sevdasındadır.”
“İnsanın en kötü hali, kendini bilmez ve yönetemez olduğu zamandır.”
“Aslında insanlar seni hayal kırıklığına uğratmıyor. Sadece sen, yanlış insanlar üzerinde hayal kuruyorsun.”
“Hayatında hiç nehir görmemiş insan, ilk gördüğü nehri deniz sanır.”

Yukarıdaki sözler, Montaigne’nin sayısız sözlerinden küçük bir demettir…

Montaigne’le ilk tanışıklığım lise yıllarıdır. Bir yakınım olan öğretmenin, bana önerdiği O’nun “Denemeler” kitabını mutlaka oku demesiyle tanımış oldum Montaigne’i. Bu kitabı bir kaç yılda bir okursun diye de eklemişti. 
Büyük bir merakla Montaigne’in  “Denemeler” kitabını aldım ve okudum…Bu kitap dünyamı değiştirdi. Kitabı değil yıllar içerisinde arada bir okumak, elimden düşmeyen bir kitap oldu. O yıllarda  kitap fazla yıpranmasın diye ciltletmiştim. Kırmızı kalemle altını çizmediğim satır yoktur herhalde. Bu kitap kütüphanemde baş köşemdedir. Yaşam alanlarımda hep yanımda olmasını istediğim için, bir tanesi Ayölyemde başucumda olmak üzere, üç tane Montaigne’in “Denemeler” kitabı her zaman elimin altındadır…
Bu kitapla tanışıklığımdan bu yana, öğrencilerime, dostlarıma, ve çevremdeki herkese Montaigne’in “Denemeler” kitabını okumalarını önermişimdir. Birisine kitap armağan edeceksem, eğer okumamışlarsa mutlaka bu kitabı veririm ve başkalarına da  en çok armağan ettiğim kitaptır.

Ne zaman başım sıkışsa, ne zaman daralsam, ne zaman canımı yakan sıkan bir şeyler olsa, hemen Montaigne’in “Denemeler” kitabı kendiliğinden gelir elime. O büyük adam, yüzyılların ötesinden bazen yüksek sesle, bazen de alçak sesle kulağıma bir şeyler fısıldar, benimle konuşur, bana moral verir. O engin sınırsız dünyasıyla, insan tabiatının nasıl bir şey olduğunu anlatır bana. Üzülme der yaşadıklarına, seni üzen şeylere aldırma der, insanlar böyle bir şeydir işte der; kıskançtırlar, hoyrattırlar, önyargılıdırlar, saldırgandırlar, cahildirler, açgözlüdürler …Sen sevgiden yana-iyilikten yana ol, öğrenmenin hazzından geri kalma, bilginin, bilgeliğin peşinden ayrılma, onlar her zaman varolacaklardır, onlarla kıymetli zamanı kaybetme diye uyarır…

Montaigne, yazdığı kitabı yakınları ve kendisi için yazdığını; başkalarına akıl vermek, kendisini beğendirmek ya da ün sağlamak gibi bir düşüncesi olmadığını, kitabında sade, özentisiz, kusurlarıyla, her günkü tabii haliyle kendini anlattığını söyler…

O’nun bütün derdi kendini tanımak ve anlamaya çalışmakla ilgilidir…Çoğu insanların kendilerini gereğince tanımadıklarını, hep başkalarının peşinde olduklarını, çoğunluğun düşüncelerinin, inançlarının etkisinde kaldıklarını ve hiç düşünmeden; bilmedikleri, anlamadıkları dava uğruna savaştıklarını, kale surlarında heder olduklarını anlatır. 
Montaigne gerçek insanın peşindedir. Bunu da ancak en yakından tanıyabileceği kişinin kendisi olduğunu bilerek, uzağa gitmez kendisini tanımaya çalışır. Kendini bilmenin çok önemli olduğunu söyler ve insanların maskelerinin kaldırılması gerektiğini düşünür ve öncelikle kendi maskesini kaldırmaya çalışır.

Her şeyden bilgiççe ve kesinlikle  gibi sözler ettiğimizi, halbuki yumuşak bir üslupla; bana öyle geliyor ki, olabilir, derler ki, sanırım ve benzeri alçakgönüllü sözlerle konuşmak gerektiğini söyler. “Çocukları eğitecek olsam, kestirip atar gibi değil, şöyle sorar gibi karşılık vermeye alıştırırdım onları: Ne demek bu? Bundan anlamam, olabilir, doğru mu?.. On yaşında bilginler gibi konuşacaklarına altmış yaşında öğrenci gibi kalsınlar.” diye söz eder ve “Bilgisizlikten kurtulmak isteyenin onu açığa vurması gerekir.” der Montaigne.

Kendisinin binbir türlü hallerini anlattığı kitabında, kendi çeşitli hallerimizi görür, O’nu yanı başımızda hissederiz…Yaşadıklarımızın; bizi bunaltan ya da mutlu eden şeylerin dünyamızda, bütün çağlarda hep aynı şeyler olduğunu görürüz…Denemeler’i okudukça, Montaigne’le dertleşir ruhumuzda huzur buluruz.

Montaigne’e göre kimse kimseyi adam etmez-edemez, ancak herkes kendisini adam edebilir. O’nun derdi sorunları çözmek ya da yol göstermek değil, gördüklerini, bildiklerini anlatarak uyarmaktır sadece…

Michel de Montaigne: (28 Şubat 1533, Dordogne, Fransa-1592, Montaigne Şatosu, Fransa), 16. yüzyıl Deneme yazarıdır.
Özgeçmişini çok kısaca dile getirecek olursak; Montaigne malikanede zengin bir ailede doğdu. Ailesi onun iyi bir eğitim almasını sağladı. Uzman eğitmenler tarafından yetiştirildi. 1546 Yılında College de Guinne’yi bitirdi. Toulouse Üniversitesi’nde hukuk okudu. Bir süre Bordeaux parlementosunda danışmanlık, sonra Belediye Başkanlığı yaptı, Etat Generaux Milletvekilliği yaptı. Almanya ve İtalya’yı gezdi. Daha sonra şatosuna çekilerek kendini bütünüyle felsefe ve edebiyata verdi.
Deneme türünün yaratıcısı olarak kabul edilir. En önemli eseri Denemeler’de , insanı, özellikle de kendini büyük bir açık sözlülükle inceler.
Montaigne, Denemeler’inde başta insan sevgisi olmak üzere iyimserlik, dayanışma, özgürlük ve okuma alışkanlığı üzerine çok özgün yazılar kaleme aldı. Sürekli eleştirel inceleme fikrini yeniden insanlara tanıttı. Bu yazıları herkesin anlayabileceği sade bir anlatımla okura ulaştırdı. Montaigne Deneme türünün yaratıcısı olarak kabul edilir.

Her zaman, Montaigne’in çiçekli bahçelerinde dolaşmak dileğiyle…

(Alıntılar; Montaigne-Denemeler, çeviri-Sabahattin Eyüboğlu/Türkiye İş Bankası Yayınları, Vikipedi)

YAZARLAR