Adem Türkay


Kör Olası PARA!


Son iki yıldır enflasyon başımıza bela oldu. Yarım yüzyıldır bu canavar ile sözde mücadele ediyoruz. Ne hikmetse hiçbir dönem galibiyet aldığımız olmadı, hep nakavt, hep mağlubiyet. Bir sağdan, bir soldan, değil kardeşim, suç aslında içimizden değil, küreselciler mahvediyor ülkeyi. Yok, canım ne alaka, şu parti var ya asıl baş sorumlular onlar, daima “ Dindar” ve “milliyetçi” düşmanlıkları biteviye devam ediyor. Bırakmıyorlar ki rahatça üreten, ihraç eden büyük Türkiye olalım. Daha pek çok sudan sebepler bahane bulmalar, maalesef hep tanıdık zümrelerden geliyor.

Para ve iktidar ilişkisi ortaçağ’da pek bilinmez deniyor. Yeni ve Yakınçağlarda para-toplum- para-din- para-ideoloji ilişkisi her geçen yüzyıl şekil ve mahiyet değiştirerek, millet aleyhine gelişiyor. Marksizm ezen ve ezilen halklar diye sloganlar atıyorken, bizler devlet, millet, beka, var olmak veya yok olmak gibi umdelere sarılıyorduk. İslami çizgide olanlar ise, paraya önem vermeyen asil bir duruş sergilemek isterlerdi. Tarihin ve insanın doğasına aykırı fiil ve fikirlerin zamanın ruhuna yenildiğine bu günlere gelenler şahit oldular.  Birçok değer ve kıymetleri sayabiliriz. Hepsi paranın gücü ve hükümranlığına karşısında diz çökmüş durumdalar.
Oysaki dinler ve ideolojiler paranın saltanatı yıkmak için çok iddialı olduklarını biliyoruz. İddialarını hayatta kalıcı olması için, İslami literatür’de “ Bir lokma – Bir hırka” ilkesiyle devasa sorununa çözüm bulmayı umdukları şüphe götürmez bir gerçekliktir. laf ile peynir gemisi yürümez şiarı rehber edilmesi gerekirken romantik, palyatif çözüm önerilerine sarılmak zaman kaybından başka bir şey olmadı.

Paranın lehinde ve aleyhinde çok şeylerin söylendiğini biliyoruz. Paranın bir güven aracı, hür yaşama gücü olduğunu yine biliyoruz. Serveti: lüks otomobil, bir köşk, Altın-Şimdilerde Döviz’de görür ve buluruz. Para’ya sahip olmak için ne meziyet, haysiyet ve hürriyetlerin feda edildiğini görüyoruz. P.Sefa “ Paranın önünde secdeye varanlar, namaz kılanlardan da, İsa’nın timsali önünde başını eğerek diz çökenlerden fazladır.

“Servete açılan kapı dardır. İçeriye girmek için eğilmek lazımdır. Diyen Camp’ı haksız bulamayız. Efletun’un bir teşbihine bakarsanız” Servet ve Fazilet bir terazinin iki kefesine konan ağırlıklar gibidir. Biri alçalmadan öteki yükselmez” diyor. Leon Bloy “ Para fakirin kanıdır” diyor çok haklı görünüyor.

Fakir halkın parası, ter, emek ve gözyaşının eseridir. Halk arasında gözü çıkası para, kör olası para, namerde muhtaç eden para, ona buna el açtıran para diye boşuna dememişlerdir. Günümüz Türk insanı dehşet şekilde servet- mülk peşinde koşuyor. Toplumsal değerler ve kıymetler manasını yitirmek üzere, herkesin servet için her türlü yolsuzluğu, çalmayı, çırpmayı meziyet saydığı günlerde iktidarın mesullerinin işlerinin çok zor olduğunu görüyorum. Sebebi: Yirmi senede fütursuzluk,  tasarrufa uymama, har vurup harman savurma.  Romantik “dincilik” romantik “milliyetçilik” uğruna aşırı savurganlık, ensar-muhacir muhabbeti, dış politikada şahane yalnızlık düsturu, durduk yere efelenmeler. İç politikaya oynama, seçim kazanmak uğruna bütçeyi alt üst etmek. Borsa-Döviz ve para hareketleriyle aşırı oynama ve daha nice sebepler sayılabilir. 

Dün karşı olduğu paraya bugün kul, köle olanların hamaset yaparak “ Türkiye Yüzyılı “ gibi içi boş sloganla, APF( Arap Para Fonu)  temin ederek, yani dış borç ile büyük devlet olunmuyor, maalesef tarihte de bir örneği bulunmuyor. İçerde halk çoğunluğu parasal darlığa acil çözüm bekliyor. Kalın Sağlıcakla.

YAZARLAR