Karanlık gecelerde ay ışığının aydınlığı vardır, kadınların gözlerinde. Onlar, hayatımıza biçim verir.
Mahallemizin Niksarlı Bacısı, Zekiye Ablası, Dudu Teyzesi, Zehra Yengesi…savaş yıllarının tanığıydı.
Kınalı elli, kuş tüyü yumuşaklığında tülbentli bu kadınlar, yokluk ve sefaletin kol gezdiği savaş yıllarında her türlü acıları yaşamışlardı.
Yapraklar sararıp sert rüzgârlar esmeye başlayınca bir araya gelir, kışlık hazırlıklarını yaparlardı. Bir yandan da yaşadıkları acıları anlatırlardı. Onları dinledikçe her biri mitolojideki Tanrıçalara dönüşürdü hayalimde.
Mahallemizin sokaklarına güneş ışığı vurduğunda iki kanatlı bahçe kapıları açılır, ilerlemiş yaşlarına rağmen bu kadınlar, ellerindeki süpürgelerle yolları tertemiz yaparlardı.
Gün bitimine kadar ortak kullanılan mahalle ocaklarından ve evlerden sokağa yayılan yemek kokuları evlerin odalarına mutluluk esansı gibi yayılırdı.
Bayram, düğün gibi özel günlerde erkeklerin zihinsel çabası dışında bir katkıları olmazken bütün işler kadınların maharetli ellerinde şekillenirdi.
Her birinin terzilik, ebelik, sınıkçılık, hafızlık gibi nitelikleri olması mahallede büyüleyici bir güven atmosferi yaratırdı.
Kadınların sokaklara, evlere sinen bu gücü her hanede hissedilirdi.
Onların gizemli tarafları da vardı.
Kadınlar, fısıltılı konuşmalarla koşuşturuyorlardı. Meraklı bir ortam oluşmuştu. Kiminin elinde havlu kiminin elinde kova vardı.
Mahallemize yeni taşınan ailenin evinden keskin bir haykırış yükseliyordu. Kavurucu bir öğlen sıcağında yeri göğü inleten bu çığlığın kaynağını öğrenmek için evin bahçesine girdim.
Karıncayı bile incitmekten çekinen Zehra Yenge, bir kartala dönüşmüştü. Kötü bir iş yapmışım gibi hiç beklemediğim bir öfkeyle beni kovdu.
Henüz okula gitmediğim bir çağda akıl ermez bir gizlilikle sürdürülen bu telaşların anlamını, herkesin gergin yüz ifadelerinin yerini gülümseme aldığında anladım.
Ama doğum yapan kadının gür sesinin yankılarını unutamadım.
Kadın ne müthiş bir varlık. İnsanlığın anası…
Bizleri dokuz ay taşıyan, doğuran, yediren giydiren ama bunları başa kakmayan bir merhamet cenneti.
Geçen haftalarda para için annesini öldüren gençler, bunları acaba neden idrak edemedi?
Cemal Süreyya ne güzel söylemiş:
BİR KADINI ORTADAN İKİYE BÖL
YARISI ANNEDİR
YARISI ÇOCUK
YARISI SEVGİLİ
YARISI AŞK
DUYANLAR BUNU BİLMEZ
DUYANLAR ANLAMAZ BUNU
YARISI RİVAYETTİR
YARISI GECE