Bazı güzel şeyler bedava, ne kadar hoş ve güzel geliyor kulağa, ama biz bunun ne kadar bilincindeyiz ?
Doğayla uyum içinde yaşamak
Gerçekten farkında mıyız ?
Bir zeytin ağacına sarılıp, ona minnet duygusu taşıdığımızı söylemeden,
Bir gülün yapraklarına tek tek şiir yazmadan,
Bir dağa tırmanıp, içimize bir nefes çekip, her bir zerresi için şükran duymadan,
Bir köpeğin gözlerin içine bakıp, mucizeyi görmeden,
Her yağmur damlasına şarkı söylemeden,
Papatyaya, güle, bülbüle, sonbahara, vatanımıza, dağlara, nehirlere aşık olmadan…
Çoruh, Sakarya, Dicle ve Acarlar longozu önerimdir naçizane…
Başımızı sanal ve sahte dünyadan, cep telefonundan ve bilgisayardan kaldırıp yaşadığımız her saniye için “ şükürler olsun “ dedik mi…
Neler kaçırıyoruz, neler uğruna…Yanımızda artık terazi taşımadan yaşıyoruz, denge dediğimiz o çok önemli hassasiyeti yitireli çok oldu.
Doğaya borcumuz var, taşa, toprağa, gökkuşağına, kitaba, çiçek kokusuna…
Neden bu kadar koku, tat, güzellik, ses, ahenk var doğada, insanoğlu bunu haketmiş olabilir mi gerçekten …
Yoksa şımarıklık mı bizimkisi, kıymet bilmemek, savurmak, yakmak, hor kullanmak…
Ya bir gün doğa bunları bizden esirgerse… Bir dakika durup düşünmek bile kabus gibi…
Yaradılanlarla uyum içinde olmak
O da bedava…
Yeni doğmuş bir bebeğin süt kokusunda bir mucize var mı acaba ?
Yoksul yada hasta bir çocuğun başını okşadığınızda duyduğu sevinç kaç para eder ?
Sabahları yolları süpüren beyefendiye “ Günaydın, kolay gelsin “ demenin hiç ücreti, vergisi yok…
İçimizde bazen bir boşluk hissederiz, belki de bu boşluğu “ kolay gelsin “ dileği ile doldurmak, mutlu edecektir bizi ve onu… Ya da başka bir şey, sıcacık ve içten dökülüverecektir, bir yağmur damlası gibi gönüllere, toprak kokusu saracaktır o sokağı…Bir ezgi, bir gülümseme, bir ıslık, bir şiir, bir kap yemek…
Ya gülümseme…
Mutluluğun anahtarı olarak düşününce, hayal dünyasının sınırlarını zorluyor, yaşamı kolaylaştırıyor… Parasız ve emeksiz…
Sonra insan olmak, yaradılanı sevmek, yaradandan ötürü… Çıkarsız, karşılıksız, bu erdemli olmak ki…Belki insan olmanın sadakası…
Yanyana, yüzyüze sohbet etmek, bir derdini dinlemek her bir insanın… Bireysel yaşamı unutup, birlikte yaşamın kapılarını açsak ne kadar mutlu olacağız… Kim bilir ?
Sanal bir dünyada sıkışıp kaldık, kendimizi bencilce bir dünyaya hapsettik, farkında mıyız ?
Giderek dokunmanın, sarılmanın, küçük mutlulukların, yardımlaşmanın ve gönül almanın bedava olduğunu unuttuk yada unutturulmaya çalışıldık…
Her mutluluğu para ile elde edeceğimiz yanılgısına düşüyoruz ve çocuklarımıza da örnek oluyoruz. Eminim ki para ile mutlu olmak sadece aklını kullanmak istemeyenlerin uydurdukları bir masal. Elbette gerekli ama, ya bu kadar köle olmak nasıl bir duygu, bilemiyorum …
Çocuklara öğretilmesi gereken şeyler olmalı aile içinde ve okullarda.
Saygı kültürü, adalet kültürü, toplu taşım kültürü, dil, sanat kültürü gibi.
Bir müze gezerken, bir konsere gittiğinde, resmi bir yemeğe katıldığında hatta kaldırımda yürürken bile nasıl davranacağını bilmeli…
Yüzme havuzunda, spor salonunda vs…Toplumsal düzen ve barış istiyorsak, önceliklerimiz olmalı…
Atatürk’ü anlatmalı bol bol, ilkelerini ve dünya görüşlerini… “ Yurta Sulh, Dünyada Sulh “ diyen tek lider olduğunu ve fikirlerinin dünya döndükçe var olacağını…
İnsan önce kendine anlatmalı, DÜŞÜNMEK belki de bu bedava duyguların en gerekli olanı ve inanmalı önce, sonra da etrafını inandırmalı…
Paranın gücünü ve şımarıklığını bir kenara bırakıp insanlığa yakışır, tüm dünyaya aydınlık günlerin gelmesi gerektiği inancını taşıyan, tüm dostlara sevgi ve saygıyla…
NE RENKSİNİZ
Nasıl bir sabaha uyanmak istersiniz
Işıklı, aydınlık bir güne mi
Yoksa yağmurlu, gri bir sabaha mı...
Mor menekşeli bir güne ne dersiniz...
Bütün çocukları kucakladığınızda
Mutluluğun rengi
Gökkuşağı gibi, değil mi...
Şimdi ne istersiniz
Hiç düşünmeden
Sizin ışığınız ne renk olsun ?
Bir gülümsemede mi gizli
Bir gülün alında, bir denizin mavisinde
Bir şarkının tınısında mı ...
Anka kuşunun ışığı
Kanadının altındaki aşkta gizli
Yoksa sırlarda mı saklı gizemler…
Oysa
Yüreğinde bir mum yanıyorsa
İnsanca yaşanan her günün rengi
Sonsuza dek, tüm yolculuklar ışıklı...
G/EKENEL