Metin Çağan


İŞ HAYATI VE İŞ AHLAKI


Ahlak Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre bireylerin toplumda uyması gereken yazılı olmayan kurallar olarak bilinmektedir.  Bireyin çevresine ve yaşadığı topluma zarar vermeden uyum sağlaması olarak da ifade edilmektedir.

İş ahlakı ise bir iş yerinde çalışanların ve iş verenlerin iş konusunda gösterdikleri davranışlara ilişkin değerlerdir. Yani, doğru ya da yanlış davranışlar, iş ahlakı kapsamında değerlendirilir. Bir çalışanın işverenine karşı dürüst olması, müşterilerine gereken saygıyı göstermesi, işi geciktirmemesi, işi eksiksiz ve güzel yapması, beklenen hizmetin karşılığını vermesi iş ahlakının bir parçasıdır.

Günümüz dünyasında, iş ahlakı kavramı giderek daha fazla önem kazanmaktadır. İş ahlakı, bireylerin ve kurumların iş yaparken uyması gereken etik kuralları ve değerleri ifade etmektedir. Çünkü kişilerin söyledikleri ile yaptıkları ve davranışları arasında açık ara fark görülmektedir. İşi almadan önce her türlü güzel söylemlerle güven veren bir çalışan işi aldıktan sonra çok farklı bir hale gelmektedir. Oysa insan yaptığı işin farkında olmalı, işi bilerek, anlayarak, isteyerek ve severek yapmalıdır. Öncelikle işine ihanet etmemeli, çalışma ahlakına, meslek ahlakına sahip olmalıdır.

Gerek iş hayatında gerekse toplumsal hayatta her işi en güzel şekilde hakkını vererek, sorumluluk bilinciyle en doğru ve düzgün şekilde layıkıyla, dürüst, adilane bir şekilde yapmak, gerçekleştirmek gerekir. Zaten Allah’ı bilen, inanan bir insanın sorumluluğu yaptığı işi en güzel şekilde yapmaktır.

Bu değerleri benimseyen bir çalışan, bireysel çalışıyorsa kendisinin bir iş yerine çalışıyorsa çalıştığı iş yerinin itibarını artırabilir ve güvenilir bir çalışma ortamı oluşturabilir.

Rızkın en hayırlı olanı helal yoldan elde edilen, el emeği ile ve alın teri dökerek elde edilen kazançtır. Bu hususta Efendimiz (s.a.v.) “Hiçbir kimse, elinin emeğinden yemekten daha hayırlı bir yiyecek asla yememiştir.”( Buhârî, Buyû’, 15) buyurur.

Kazancın meşru alanda olması yetmez; iş ahlakına uymak şartı da aranmalıdır. Çalışan işveren konumunda ise iş alanı ile ilgili dinî, ahlaki, hukukî kurallar doğrultusunda çalışmalı ve işçilerinin hakkını gözetmeli; işçi veya bireysel çalışan konumunda ise aldığı ücreti hak etmek için bütün samimiyeti ile gayret etmelidir.

İşte size Japonya’dan iş ahlâkı ve saygı ile ilgili güzel bir örnek:
Japonya'da, Shinkansen (yüksek hızlı demiryolu ağı) treninin 35 saniyelik bir gecikmesi, neticesinde işletmeci Japan Railways şirketi yolculardan özür dilemiş ve tam ücret iadesi yapmış. 
Bu durum, Japonya’nın önce insanlara sonra da dakikliğe ve zamana saygıya verdiği güçlü kültürel önemi, küçük gecikmeleri bile bir onur ve kamu hizmeti meselesi olarak gördüğünü ifade ediyor.

İşini can-ı gönülden, severek, benimseyerek yapmak başarıyı da beraberinde getiriyor haliyle. Böyle bir çalışan asla yorgunluk hissetmez, daha istekli çalışır, işini sevdiği için kendini daha çok geliştirir, sorumluluk almaktan korkmaz, işin bitmesi için saate bakmaz, vaktini verimli bir şekilde kullanır ve tüm bu durumlar doğrultusunda başarı da kendiliğinden ortaya çıkar.

İşini, görevini iyi yapmayan kişi ise hem kendine hem de başkasına zarar verir. Hevesle çalışmayan hiçbir işte başarılı olamaz. Çünkü çalışmaktan kaçan bir insana tüm işler zor gelir. Ülkemizde maalesef görev bilinci oldukça düşük ve iş ahlakı da asgari düzeyde!..

Peygamberimiz (s.a.v) 'Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur.' (Taberânî) demiştir. Ancak günümüzde, dünyevileşmenin bir sonucu olarak daha çok kazanmak için her yolu kendisine mubah gören bencil bir anlayış yaygınlaştı ne yazık ki!..

İslâm dini, tüm öğretileriyle gerek bireylerin gerek toplum hayatın her safhasında başarılı ve söz sahibi olmasını, bilgili, kültürlü, bilinçli hareket etmesini, işini doğru ve dürüst yapmasını istemekte ve geri kalmamasını emretmektedir.

Dünya hırsının kamçıladığı helal, haram demeden daha çok kazanma arzusu ile hareket etmek, emek harcamaksızın haksız kazanç elde etmek ne acıdır ki bencilliğe itmektedir. Bencilliğinin mağlubu olan insan da aldatmaktan, sömürmekten, zulmetmekten ve haksızlık yapmaktan asla geri kalmamaktadır.

Diğer taraftan kimi insanlarda yetinme duygusu ve kanaat hissi bozulduğundan; güven ve dürüstlük gibi değerler zayıfladığından açgözlülük ve doyumsuzluk hissi, hırs ve tamahın da etkisiyle daha da had safhaya ulaşmaktadır.
*
Gelin bir kıssaya kulak verelim belki küçücük bir hisse de payımıza düşer! Maksat bu olaydan ders çıkarmak, ibret almaktır.
*
Marangozun Hikâyesi

Tüm hayatını mesleğine adamış olan marangoz yaşlandığından mesleğini bırakmaya karar vermiş. Uzun süre üzerine kafa yorduktan sonra da artık emekliliği hak ettiğinden emin olup işveren müteahhidin odasına gidip emekli olmak istediğini söylemiş.

Kendisine yıllarca hizmet eden çalışkan ve yetenekli bu marangozun emeklilik isteğini üzülerek kabul eden işveren müteahhit ise marangoza kendisi için son bir iş yapması için teklifte bulunmuş.

Teklifi kibarlıktan kabul eden marangoz ise hayatının son projesi olarak yeni bir ev inşa etmek için işe koyulmuş. İnşaata başladıktan sonra işin ne kadar da uzun süreceğini fark eden ve morali bozulan marangoz, evi mümkün olduğunca hızlıca bitirmeye odaklanmış. Bu yüzden de malzemelere, kaliteye ve işçiliğe pek odaklanmadan inşaata devam etmiş.

Aradan aylar geçmiş ve ev tamamlandıktan sonra, işveren müteahhit marangozu çağırıp ona evin anahtarlarını uzatarak şunları söylemiş: “Bu ev artık sana ait, uzun yıllar boyunca kaliteli işler çıkararak bana hizmet ettin, bütün emeklerinin karşılığında evi sana hediye etmek istiyorum.”

Bu sözleri duyduktan sonra şok olan marangoz ise yarım yamalak bir iş çıkardığı için üzülerek hayatının geri kalanını bunun pişmanlığı ile yaşamış.
*
Bu hikâyede emekli olmak isteyen marangozun inşa ettiği son ev, bir nevi hayatımızı temsil etmektedir.  Marangoz eğer kendi evini inşa ettiğini bilseydi en iyi kalitede malzemeleri kullanır, en iyi mobilyaları seçer ve yeteneğinin sınırlarını zorlardı. Fakat marangoz zamanı geri alamaz, ama halen vakti olan bizler hayalimizdeki evi inşa edebiliriz. Hatta çok geç olmadan hatalı yaptığımız işleri düzeltmek kendi elimizde.

Bugün yaptığımız davranış ve seçimler, yarın yaşayacağımız evi kuracaktır. Hayallerimizdeki evi inşa etmek için kalan ömrümüzü iyi değerlendirmeliyiz, elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışmalıyız.

Saygılı, hoşgörülü, ahlaki değerlere bağlı, dürüst, sorumluluk bilinci gelişmiş, iş birliğine önem veren, idealist, güvenilir, sözünü tutan, adil, haklara ve yasalara saygılı, işini en iyi şekilde layıkıyla yapan, bilgili, bilinçli, zamanı verimli kullanan, müşterisini aldatmayan, müşteri memnuniyetine önem veren, sürekli kendini geliştiren, müşteri isteklerini özenle ve dikkatle anlayıp karşılamak için çaba sarf eden, güçlü bir iş ahlakına sahip olan marangoza, ahşap doğrama ve kalıpçı ustasına, kalorifer- su- elektrik tesisatçısına, boyacıya. Ayrıca motor, asansör, cam kesim, çatı, montaj, fayans, duvar, demir doğrama, inşaat ustasına ve pasta- börek, döner, dondurma, çikolata ustasına vb. ihtiyacımız olduğunu lütfen göz ardı etmeyelim…

İş insanın hayatıdır. İşini iyi yapmak da iyi bir hayatın göstergesidir. Unutmamalıdır ki, iş ahlakına uygun davranmak, sadece yasal bir zorunluluk değil, aynı zamanda da toplumsal bir sorumluluktur.

YAZARLAR