Değerli takipçilerim, sevgili okurlarım,
CHP’deki değişim ve yenileşme tartışmaları, merkezi dikeylikten çıkarılıp toplumsal yatay düzleme taşınmış bulunmaktadır. Ancak, tartışmanın yatay düzlemde “etnik ve mezhebi kimlikler” çerçevesinde yapılmış olması dikkat çeker düzeyde olup; esasında tartışmanın etnik, kültürel ve mezhebi kaynaklara doğru yayıldığını göstermektedir.
Öyle ki değişim talebinde bulunanlar ile değişime karşı çıkanlar neredeyse “Aşiret liderlerinden” ve onların “etnik ve mezhebi kimliklerinden” meded umar hale gelmiş bulunmaktadırlar.
Benim de mensubu olduğum “Hormek Aşireti” üzerinde söz konusu süreç ile tartışmaların yürütülmesi de ayrıca dikkate değer.
CHP’de değişim ve yenileşme olması gerektiği görüşünde olan Orhan Bursalı 12 Eylül 2023 Cumhuriyet gazetesindeki köşe yazısında, 11 Eylül tarihli ve Kemal Kılıçdaroğlunun CHP Genel Başkanlığına aday olmaması konusun ele aldığı “Yeni yüzler, yeni nefes, yeni düşünce/anlayış” başlıklı yazısında; Kılıçdaroğlu’nun iktidara yönelik geniş cephe politikaları ile partiyi sağa açma politikalarının 14 Mayıs seçim sürecinde başarılı olmadığını ifade ederek, Kılıçdaroğlu ve kendisini söz konusu sonuçtan sorumlu hissedenlerin hepsinin kenara çekilmeleri gerektiğini ifade etmiştir.
Sayın Bursalı’nın söz konusu yazısına istinaden benim de akrabam ve değerli bir büyüğüm olan Av. Ekrem Feroğlu, bir mektup yazarak, konu hakkındaki görüşlerin paylaşmış ve Orhan Bey söz konusu görüşleri ertesi günkü yazısında “Okur Notu” başlığıyla okurlarıyla paylaşmıştır.
Anılan ve “Okur Notu” başlığı altında yayınlanan yazıda Av. Ekrem Feroğlu özetle, Bursalı’nın “Kılıçdaroğlunun adaylığını koymaması ve kendisini sonuçtan sorumlu hissedenlerin hepsinin kenara çekilmesi ve tüm bu kargaşaya hızla son verilmesi” gerektiği konusundaki görüşlerine katıldığını belirterek; “Kılıçdaoğlunun çekilmemesi durumunda CHP’nin ülke ve siyasetin önünü tıkamaya devam edeceğini” ifade etmiştir.
Avukat Ekrem Feroğlu, Vartolu Hormek Aşiretinin Fer ailesine mensup değerli bir şahsiyettir. Babası Haydar Feroğlu CHP Çankaya ilçe Başkanlığı görevlerinde bulunmuş; kendisi de CHP Çankaya İlçe örgütünde muhtelif görevlerde bulunmuş bir aile büyüğümüzdür. Böyle olmakla birlikte, siyasete feodal ilişkileri karıştırmayacak denli duyarlılıklara da sahiptir. Bir başka ifadeyle siyasete feodal ilişkiler üzerinden bağlanmak suretiyle mevcut durumdan güç devşirerek müdahil olma gibi bir duruma ihtiyacı yoktur.
Ekrem Feroğlu’nun Orhan Bursalı’nın yazısına düştüğü notun yayınlanmasının hemen akabinde CHP’de degişim ve yenileşme taraftarı olan Şaban Şevinç; Ekrem Feroğlu’nun açıkamalarını:
“Alevi Aşiretinden Kılıçdaroğlu’na Çağrı: Aday olmadığını açıkla” başlığıyla ele alarak: açıklamayı yapan Ekrem Feroğlunu “Cumhuriyetten Orhan Bursalı’ya bu açıklamayı yapan Muş Merkezli Hormek Aşireti Lideri Avukat Feroğlu” şeklinde sunmuştur.
Söz konusu yayının akabinden, 14 Mayıs Seçimlerinden önce CHP’nin “Doğu Masası”nda görev alan Etimesgut eski ilçe başkanı ve CHP Parti Meclisi eski üyesi Memet Yula, Şaban Sevinç’e verdiği konu ile ilgili cevabi yazısında:
“Hormek aşiretinin tercihine ilişkin olarak yapmış olduğunuz değerlendirmenizi üzülerek okudum. Sayın Avukat Ekrem Feroğlu aşiretimizin önde gelen ailesine mensup bir büyüğümüzdür. Hormek aşiretinin CHP Genel başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı toptancı bir tutumu söz konusu değildir. Kişisel açıklamalarının bir aşiret kararışymış gibi yansıtılması doğru değildir. Hormeklilerin Feodalizmle demokrasi arasındaki farkı biribirine karıştıracak kadar apolitik olmadığını bilmenizi isterim. Gerçekten Hormek Aşireti çok yoğun bir nüfusa sahiptir. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana önemli süreçlerden geçmiş sürekli siyasette varlık göstermiş, bölgenin entelektüel birikimi olan bir aşirettir. Büyük çoğunluğumz da Genel başkanımız sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na destek olmaktadır. Bilgilerinize” diyerek tepki göstermiştir.
Şaban Sevinç’in söz konusu yazısına Avukat Ekrem Feroğlu, Memet Yula’nın yazısının akabinden
“.Okur Notu olarak yayınlanan bana ait yazıya, tarafınızdan kapsamına aykırı olarak farklı anlamlar yükletilerek değerlendirmeler yapılması haklı ve doğru kabul edilemez. Orhan Bursalı’nin bir yazısı nedeniyle kendisine yazılan ve yayınlanan mektupta yapılan değerlendirmeler kişisel görüşlerim olup Hormek Aşireti ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Bu durum yazıda açıkça görülmektedir. Yazıda yapılan tespit ve değerlendirmeler açıktır. Hormek Aşireti’ni CHP içindeki gelişmelere karıştırmak ve politika malzemesi haline getirmek hiç kimsenin hakkı değildir” diyerek konuya açıklık getirmiş bulunmaktadır.
Şimdi gelelim meselenin özüne…
Şaban Sevinç, Av Ekrem Feroğlu’nun Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olmaması gerektiği konusundaki görüşlerini, neden Feroğlu’nun “Alevi Hormekli aşiret lideri” olmasıyla ilişkilendirerek ele alıyor? Eğer kendisine sufle edilmemiş ise, Av Ekrem Feroğlu’nun “Aşiret Lideri” ya da “Aşiret önde gelenlerinden biri olduğu” konusunu nereden biliyor?
Dahası, sufle eden veya hakkında bu özel bilgiye sahip olan yazar; Ekrem Feroğlu’nun gerçekte feodal bir ilişkiyle anılmaktın rahatsızlık duyacağını, bildiği halde, O’nu neden aşiret lideri gibi sunmak istemekte…
Şaban Sevinç gibi, Kemal Kılıçdaoroğlu’na muhalif bir kalem açısından, Alevi bir aşiretin “Alevi/Kızılbaş” kimliğiyle ön plana çıkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel başkanlığında ısrar etmesine karşı çıkışı anlaşılabilir. Zira, Alevi kimliği nedeniyle Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda İyi Parti’nin tereddütleri, masayı terk etme manevralarına rağmen adaylıktaki ısrarı ile HDP ve muhafazakar seçmene yönelik ılımlı ve kucaklayıcı politikalarının doğurduğu sonuç; Bursalının haklı olarak iflas ettiğini belirttiği politikalar, CHP’de değişim isteyenlerin ana gerekçelerini oluşturuyor. Doğal olarak CHP Genel Başkanı’nın etnik ve mezhebi meşrebinin de etki ettiği sonuçtan rahatsızlık duyan muhalif kesimler için, Kılıçdaroğlunun Genel başkanlığı, alınan sonuç üzerinden tartışmaya açılmakta ve itibarsızlaştırılmaktadır. Oysa Liderlik ile Genel Başkanlık arasındaki kavramsal kargaşa içinde bulunan bu kesimler tarafından, Sayın Kılıçdaroğlu’nun CHP Gurup başkan vekilliğinden günümüze kadar süreç içinde oluşan, gelişen liderliği göz ardı edilmektedir.
Türkiye’deki ağır siyasal koşulların ve çok çetin siyasal gerilimlerin ortaya çıkardığı Kılıçdaroğlu liderliğinin, Türk siyasi ve toplumsal hayatı açısından kıymeti görülememektedir.
Hakikatte, Kılıçdaroğlu’nun gerek 15 Temmuz Darbe girişimi ve gerekse Başkanlık sistemine geçiş sürecinde gösterdiği liderlik, eksikliklerine rağmen, Türk toplumu için önemini hala korumaktadır. Tek başına, adalet yürüyüşünün bile, iktidarın otoriterleşen baskıcı yönetimini frenleyici etkisinin Türk siyasal sistemini ne denli rahatlattığı göz ardı edilmektedir. Bütün gerilim ve eleştirilere rağmen, mevcut siyasal sistemden rahatsızlık duyan kesimleri altılı masa etrafında bir araya getirerek, topluma mevcut siyasal sistemin kararlı bir siyasal iradeyle değişebileceği umudu vermesi bile başlı başına söz konusu liderliğin en seçkin örneklerinden birini oluşturmaktadır.
Ne yazık ki, siyasetin arkasındaki karanlıklar, derinlikler, iç pazarlıklar; söz konusu umudun giderek güç kazandığı o kritik zamanda; birilerine masayı terk ettirerek ve akabinde masaya döndürerek, Kemal Kılıçdaroğlu’nun toplumsal liderliğinde gedikler açtı, toplumsal muhalefetin en muhkem surlarını yıktı. Mevcut siyasal sistemin “kararlı ve ortak hedeflere yönelmiş bir siyasal iradeyle” değişebileceği umudunu yerle bir etti.
Şimdi 2010 yılından beridir, çok çetin siyasal koşulların ortaya çıkardığı, şekillendirdiği ve CHP Genel Başkanlığı kimliğiyle öne çıkardığı söz konusu “liderlik”; mevcut siyasal ilişkilerin ortayla çıkardığı sonuçlar üzerinden yerle bir ediliyor; bütün kazanımları, muhaliflerin sözde değişim ve yenileşme arzularının yaratacağı yeni bir kaos ortamına bırakılmak isteniyor.
Değişim ve yenileşme taleplerinin yine Sayın Kılıçdaroğlunun geliştirdiği “liderliğe” uyumda zorlanan kesimler, kadrolar tarafından gelmesi ise ayrı bir garabet.
İmamoğlu ve çevresindeki ekibin, altılı masanın şeffaflıktan uzak siyasi ekipleri tarafından öne sürülmüş olması bile, söz konusu uyumsuzluğun ifadesi ve işaretiydi. CHP Genel Başkanının liderliğini kuşatan bu arıza ve kadrolar temizlenmedikçe, toplumsal muhalefetin liderliğinin bağımsız olarak ortaya çıkması mümkün görünmemektedir.
Değişim ve yenileşme talebinde bulunanlar, toplumsal muhalefetin iktidar olabilme umudunu çoğaltmak yerine; 14 Mayıs seçimlerinin doğurduğu sonuç üzerinden Kemal Kılıçdaroğlunun liderliğine vurarak, olası yeni yönetimde güç ve mevki kazanma derdinde. Böyle olunca siyaset tacirleri devreye giriveriyor hemen.
Karadenizli Anap Kökenli bir ailenin mensubu olan İmamoğlunun siyaset arenasındaki mütereddit ve temkinli manevralarına paralel olarak (Karadenizli)Karayalçın ekibinin değişim talebi karşısında, Kemal Kılıçdaroğluna bağlı delegelerin il ve ilçelerde seçilmiş olmalarının doğurduğu kaygı, Şaban Sevinç’e yapılan sufle ve verilen cevaplarla dizayn ediliyor ve “düzeltmesi yapılıyor”.
Olası bir değişmezlik ihtimali karşısında, Genel başkanın etrafında pozisyon mu alınıyor yoksa Hormek aşiretinden güç devşirildiği algısı mı uluşturuluyor. Her durumda, değişimden yana olanların elini kuvvetlendiren bir durum bu.
Bir taraftan “Alevi Hormek Aşireti’nin lideri ağzından”, Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu güne değin göstermiş bulunduğu liderlik itibarsızlaştırılıp; toplumsal ilerlemelerin ve toplumsal sorunların çözümünün önünde engel olarak sunuluyorken; artık Alevi aşiretlerin bile kendisini savunmadıkları, yanında yer almayacakları algısı oluşturuluyor; diğer taraftan da değişim olmaması haline karşı, gerçeklikle tahkim edilmeyen yanıltıcı bir pozisyon alınıyor.
Evet. Doğrudur. Hormek aşireti ve mensupları cumhuriyet tarihinin önemli aşiretlerinden biri olup siyasal bilinçleri oldukça yüksektir. Öyle ki, neredeyse hemen hemen her bireyi feodal yapı üzerinden siyasetten güç devşirmeyecek kadar, siyasal bilinç yeterliliklere sahip olup, siyaset kurumlarıyla iç iç içedirler. Buna paralel olarak “Cumhuriyetci” gelenekleri bilinenin aksine parçalanmış, dağılmıştır. Büyük metropollerde ve özellikle batı illerinde yaşayan Hormekliler ağırlıklı olarak CHP ve HDP içinde siyaset yapıyorken; ana coğrafyaları olan Erzurum. Varto, Bingöl, Erzincan ve Tunceli de yaşayan Hormekliler ağırlıklı olarak HDP’ de siyaset yapmakta ve HDP’ye oy vermektedirler.
Hormeklilerin “Cumhuriyetçi” geleneklerinin parçalanmış olması ve özellikle de CHP yöneticilerince söz konusu geleneğin korunması ve geliştirilmesi konusunda politik yaklaşımlarının güç yitirmesine paralel olarak, kendilerini ifade edebilecekleri CHP dışındaki alternatiflere yöneltmiştir.
CHP’nin Hormeklilere bakış açısını etkileyen ve belirleyen en önemli hususlardan biri de ne yazık ki oy kaygısıyla, Kürt feodalitesi ile din adamlarına verilen tavizler olmuştur. CHP’nin yedinci Kurultayından itibaren giderek güç kazanan bu eğilim sonucunda, Demokrat Parti’nin güçlenmesine paralel olarak, “sağ iktidarların” Alevilerde yaratığı “güvenlik kaygısına” karşı yine sağ iktidar alanından korunma beklentisi, mesela Demokrat Parti’nin 1950’den 1960 yıllar arasındaki seçimlerinde büyük bir kesimin DP’ye yönelmesine neden olmuştur. Böylece “cumhuriyetçi” geleneklerinin dini irticayı da tahkim eden Kürt milliyetçisi geleneklere karşı duruşları da parçalanmış ve ana coğrafyalarında yaşayan Hormekliler Kürtlerle aynı siyasal reflekslere sahip hale gelmişlerdir.
Bahsedilen tarihsellik bağlamında Hormeklilerin ekseriyetinin CHP’li olduğu ve CHP genel başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğluna destek verdiği bilgisi yanlış, yanıltıcı ve manipülatiftir. 2011 yılı ve 2015 Kasım seçimlerinde CHP’den Muş milletvekili adayı idim. Sahada aylarca çalıştım. Kasım 2015 seçimlerinde Kürt seçmenin önemli bir kısmı AKP’ye; Alevi seçmenin ise neredeyse yüzde yüzünün HDP’ye oy verdiğini müşahade ettim. Yaşadım.
Hormeklilerin, CHP genel başkanının yanında ya da karşısında yer aldıkları algısı üzerinden pozisyon almaya bakmak yerine; Hormeklilerin “Cumhuriyetçi” “Atatürkçü” geleneklerinin neden giderek güç kaybettiğinin; CHP’nin 1950’li yıllardan beri uyguladığı politikaların, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun Cumhuriyetçi geleneklerinin korunması ve geliştirilmesi konusundaki duyarsızlıklarının söz konusu güç yitimine etkilerini ifade etmek gerekir. CHP’nin neden Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da güç yitirdiğini, tabanını, özellikle Alevi kesimlerin etkin olduğu tabanını kaybettiğini tartışmak ve nihayet CHP’nin yeniden taban ve güç kazanması için neler yapmak gerektiğini tartışmak gerekir.
Elbette feodal ilişkiler üzerinden siyasal tercihlerde bulunmuyor ve kendimizi mensubu olduğumuz feodalite ile tanımlamıyoruz. Ancak Hormekliler Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Cumhuriyetin kazanımları ve değerlerine paralel olarak, gerek devlet le ilişkilerinde ve gerekse toplumsal ilişkilerinde feodal ilişki yerine “yurttaşlık” bilinci ve ilişkilerine sahip medeni bir toplum haline gelmişlerdir. Aynı aşirete mensub, akraba oluşun, ön plana çıkardığı dayanışma, bilikte hareket etme duygusunun feodal ilişkileri kuvvetlendirici etkilerinin yarattığı ideolojik olumsuzlayıcılık; aile geleneklerinin sürdürülmesi ve çağa uyarlanması konusundaki en büyük zorlukları oluşturmuştur. Bu nedenledir ki Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren sahip olduğumuz cumhuriyetçi değerler ve gelenekleri sürdürmekte , korumakta zorluklarla karşı karşıya bulunmaktayız.
Geleneklerin tarih inşa ettiği, siyasal düzlemde “yurttaş” olarak kalmanın bedeli; gelenekleri ve tarihi duruşunu kaybetmek, yitirmek oldu. Yitirilmiş, kaybedilmiş gelenekler üzerinden kimse güç devşirmesin…
Eğer CHP genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun da, özellikle Kürtçülükle el ele yürüyen Cumhuriyet karşıtı dinci geleneklere karşı Cumhuriyetçi gelenekleri koruma ve geliştirme gibi bir kaygısı olsaydı; söz konusu geleneğin parlamentoda temsil edilmesini sağlardı. Şaban Sevinç de söz konuş cumhuriyetçi geleneği savunan, bu uğurda mücadele veren şahsiyetleri gelir, sahada bulurdu.
Söylenecek çok şey var… Ancak bu kadarla yetinelim.
Mustafa FIRAT