Eğlendik, güldük, yedik içtik, bazen dalga geçtik, hakaret ettik, alay ettik, iftira attık … malzeme bol, karnımızı, ruhumuzu, egomuzu, bütün duygularımızı besledik… ohhh ne iyi ettik yahu, dünya ne yaşanası bir yermiş de dedik.
Savunmasız çocukları aşağılayalım, kadınları da öldürelim,onlar zaten değersiz, anlamaz, bilmezler, eksik etekler, keyif bizim değil mi…? Sokak hayvanlarını da yok edelim, doğayı da katledelim…
“ Kitap okumama gerek yok, diziler yeter bize, komşu açmış bana ne, bana mı sordu doğururken…” Ohh dünya yaşanası bir yermiş…
Pazarda iki kuruş para kazanmak için çırpınan teyzelerle pazarlık edip,sonra da çok akıllı bir alışveriş yapmanın sevinci ile arabamıza binip, evimize gidelim…Sonra da sosyal medyada iki paylaşım yapar, ben nasıl duyarlı bir vatandaşım, bak ülkeyi kurtardım bile deyip, beğenmeyen, alkışlamayanı kınayalım, hatta vatan haini bile ilan edelim…Gülmeyin, kaç kişi beni beğenmiş diye sayanları biliyorum…ohh bu dünya ne yaşanası bir yermiş !
Bol bol akıl dağıtalım, yap, sus, çok konuşma, haddini bil, saygılı ol, küfür etme, argo yasak….ohh çocuk eğitmek ne kolaymış, oldu işte…Örnek kim olacak ?
Çocuklar bizim aynamız oysa.
Peki, bu arada dünyanın belki de en önemli duygularından birisi olan EMPATİ ne durumda ?
Empati, bir insanın, kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak, onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamasıdır. Empati sayesinde insan ilişkileri gelişir. İnsanlar arasındaki kavgalar azalır ve zamanla yok olur. Aile içi empati ise aile bireylerinin karşısındaki insanı kendi yerine koymasıdır. Bu sayede bireyler karşısındakinin ne tepki vereceğini bilir ve ona göre davranır.
Olumlu amaçlar için kullanıldığında iş birliği, üretkenlik, refah ve mutluluğu arttıran bu yetenek, kötü amaçlar için kullanıldığında manipülasyonculuk şeklini alır.
Doğuştan bu yetenek ile doğduğumuzu fakat sonradan, çeşitli nedenlerle çok çabuk yitirdiğimizi söylüyor uzmanlar.
Yine onlara göre ; Empati yeteneğini sonradan kazanabilmenin yolu: açık uçlu sorular sormak, yavaş hareket etmek ve yorumda bulunmak, hızlı yargılara varmaktan kaçınmak, kendi davranış ve düşüncelerimizi anlamaya çalışmak, geçmişten ders almak, olayları akışına bırakmak, kendimiz ve karşımızdakilerin davranışları için belirli sınırlar oluşturmaktır.
Bu durumda, dünya öyle çok da kolay yaşanası bir yer gibi görünüyor olsa da, insanca yaşamak için zoru başarmak şart gibi…
İşte şimdi, arkamıza yaslanıp, ohh dünya ne yaşanası bir yermiş diyebiliriz. Emek verip, sorumluluk aldıktan sonra, kendimize ve başkalarına saygımızı koruduktan sonra, ego zaten insani bir duygu değil, ondan da kurtulduk… Öfkemizi de kontrol altına aldık…
Şimdi çocukları, hayvanları, doğayı, yaşlıları, zayıf ve engellileri koşulsuz kucaklama zamanı… keyfini çıkarmak lazım bu üç günlük yaşamın…
Dilerim bu dünyadan az zararla gideriz, kul hakkına girmeden, kimseye hırs, kin, öfke duymadan.. El uzatarak tüm insanlara, barışa ve kardeşliğe.
Hesabı da herkes kesesinden ödesin, yarına bırakmaya gerek yok, yedik, içtik madem.
Sevgiyle ve huzurla kalın….
Küçük Dünyam
Dünyam,küçücük dünyam benim
Eşim, dostum, halden anlayanım
Gönül yoldaşım...
Sığınmalıyım belki de gözlerindeki umuda
Sonbahar yağmurları başladığında...
Dokunmalıyım incitmeden, yüreğindeki sıcaklığa
Anılar canlanmışken, bir dolunay akşamında...
Şiirler yazmalıyım masum, yaralı kelimelerden
Tutmalıyım o minik ellerden...
Küçük dünyam...eşim, dostum...
Biliyorum bir fısıltı yetecektir her zaman
Öyküler yazmalıyım her bir yaşamdan
Belki de yaşlanırken çoğalmalıyım
Bir kiraz mevsimi sevincinde, sessizce…
G/EKENEL
Fotoğraf Karadeniz yayla gezisinden, bu anneden izin aldım çekerken, şiir de ona, teşekkür de…