''Urfa'da yaşlı bir adam anlattı. Bir adam Urfa'ya gelmiş bilmem kaç yıl önce, 20 yaşında bir delikanlı, hayran kalmış Urfa'ya; herkes evine çağırıyor, herkes selam veriyor, herkes kardeş gibi davranıyor, inanılmaz bir güzellik. Sonra bu adamı Urfa'nın ahırlarına götürmüşler. Dünyanın en güzel atları tabi. Urfa tarihten bu yana çok ünlüdür atlarıyla. Asurlular devrinde her yıl Asurlulara 360 tane at verirmiş Çukurova. Adam bir ay kaldıktan sonra memleketine dönmüş, sonra 90 yaşına gelmiş, yahu şu dünyada zaten ölüp gideceğiz, ağzımın tadıyla ayrılayım şu dünyadan demiş, yeniden gitmiş bakmış ki selam verse kimse yüzüne bakmıyor. Yıkılmış, bir de atlara bakayım demiş. Bir sürü at, derisi kemiğine yapışmış, dağlarda yayılıyor. Şaşırmış kalmış adam, keşke gelmeseydim buraya demiş. Bir hanın önünden geçerken yaşlı bir adam uyukluyormuş, ağzına, yüzüne sinekler dolmuş. Uyandırmış, hele kalk, yahu, demiş, burada bir zaman çok iyi insanlar, çok güzel atlar vardı, ne oldu? demiş. Yanıtlamış karşısındaki: "O iyi insanlar o güzel atlara bindiler, çektiler gittiler."
Yaşar Kemal
İyi İnsanlar/Güzel Atlar
Hepimiz biliriz sanırım , özellikle son cümleyi.
Ben de tekrar okuyunca aklıma takıldı, bu gün o iyi insanlar, atlarına binip tekrar gelse… Çok heyecanla bu kimler olurdu ve canım ülkemde neler yaparlardı kaldıkları yerden acaba ? diye düşünmeden edemedim. Tarihin tozlu yada aydınlık sayfalarında hayli düşünerek ve seçici olmanın zorluğu ile bir yolculuğa çıktım. Bana bu yolculukta çok zevkli, çok ilginç, eğlenceli, öğretici kişiler eşlik etti. Yolculuğun sonunda onlarla vedalaşmak hüzün verdi “keşke dedim, keşke bu hayalım gerçek olsa…”
Eminim sizler çok farklı ve benim aklıma gelmeyen onlarca kişi düşlediniz, lütfen ekleyiniz, merak ederim, tühh ben nasıl düşünemedim diyeceğim, buna üzülür müyüm bilmiyorum, belki de sevinçle karşılarım, değişik görüşler hep heyecan vermez mi bize..
Tahmin ediyorum ortak seçtiğimiz ilk kişi büyük Atatürk, ben de öyle düşündüm, birden gözlerim parladı ve nefesim kesildi sanki.
Beyaz atın üzerinde, biraz bize kırgın ama gözleri yine de çakmak çakmak, çok işimiz var öğretmen diyor, kolları sıva, köy okulları seni bekler, mutluluktan uçuyorum “ söz paşam, emrindeyim” diyorum. “Herkes işinin başına” diyor, hep beraber 10. Yıl marşını söylüyoruz.
Sonra köy enstitüleri kurucusu geliyor, Hasan Ali Yücel, oda biraz küskün ama biz eğitim neferleri onun gönlünü alırız, hemen çalışmaya başlıyor genç öğretmenler, ama biz Türkan Saylan’ı da isteriz diyorlar, Kardelenler o olmadan nasıl olacak, annesiz, kadınsız eksik kalırız, hemen beyazlar içinde onu da görüyoruz, nasıl da istekli ve mutlu…
Birden Mimar Koca Sinan geliyor bütün heybeti ile, ne yaptınız, bunca zaman, beni geçecek hangi eserleri yaptınız diyor, utanıp yere bakıyoruz, olanları bile koruyamadık demeye dilimiz varmıyor…Ama diye kekeliyorum, hepsi yüksek mimar, neylersin ki siz…. utanıp sus diyorum kendime, sus, ya ağzımdan depremde olanları kaçırsaydım !
Neyse ki o ara Yunus Emre geliyor da, biraz insanlık dersi alıyoruz…Yer yarılsa da girsek…
“İlim ilim bilmektir,
ilim kendin bilmektir,
Sen kendini bilmezsin,
Ya nice okumaktır…”
Beyaz atının üstünde gelen Fatih Sultan Mehmet, bütün heybeti ile görünüyor, eyvah ! Ne cevap vereceğiz şimdi, hepimiz yere bakıyoruz, kıpkırmızı olmuşuz, susmayı tercih etsek, yıkın diyor bu gökdelenleri, yeniden fethedeceğiz İstanbul’u…
Ben dilek diliyorum ve gerçek oluyor, gelen Nasrettin Hoca… biraz eğlensek kendimize geliriz… Yooo o da kızmış…Sanatçı diye bunları mı alkışlıyorsunuz diyor, yanında Hacivat- Karagöz, Kavuklu Hamdi ile Pişekâr Küçük İsmail Efendi, İsmail Hakkı Dümbüllü, yine sınavı geçemedik.
Kurtuluş Savaşı’na katılan şehitler, kadınlar, Seyit Onbaşı, Gazeteci Hasan Tahsin, Mehmet Akif Ersoy, Sabiha Gökçen, Hulusi Behçet, Osman Hamdi bey, İbn-i Sina, Evliya Çelebi, Orhan Veli, Namık Kemal, Şinasi, Muhsin Ertuğrul, Yaşar Doğu,Uğur Mumcu, Recep Yazıcıoğlu, Bülent Ecevit kimler yok ki… Hepinizden özür diliyorum, size dünyada adımızı duyuran bilim adamları, denizciler, sanatçılarımız var diyemedim ama Aziz Sencer, voleybolcu kızlarımız var, bizi biraz mutlu etti son yıllarda diyebildim, biraz dertleştik, gençlerimiz yurt dışında yaşıyor artık, emekliler ikinci iş yapıyor, sebze ve meyve fiyatları, kiralar, vatan toprakları, vatandaşlık…demeye kalmadı hepsi gitmeye yeltendi, çok utandım, bir daha utandım...
Keşke uzaya ilk çıkan astronot Alper Gezeravcı ve İnci Tanesi Dilber’in başarılarını anlatmamı bekleselerdi diye de hayıflandım… Bedri Rahmi Eyüpoğlu geldi aklıma ayrılırken, içimden mırıldandım…
“ Ey benim dev memesinde, cüceler emziren acayip memleketim…“
Sağlıcakla kalın, buraya sığdıramadım vatanseverleri, affola, gönlüme sığdırdım ama hepsini, rahmet diliyorum …Büyük onlar…
Belki bir gün gururla karşılarız onları, yere bakmadan ve utanç duymadan…
G/Ekenel