Adem Türkay


FİLİSTİN-İSRAİL SAVAŞINA DAİR


Anlaşılan, Türkiye’nin, tek gündemi var, Filistin –İsrail savaşı, 1948 yılından beri hiç bitmeyen, biteceğe de benzemeyen bir kavga. Arap – Yahudi halkı, özellikle devlet arasında ki savaş. Altmış yedi senesinde 6 Haziran savaşında Arapların yenilgisiyle sonuçlanır. Mağlubiyet toplumsal manada derin üzüntü ve karamsarlığa bırakır yerini.

İlerleyen yıllar içinde El-fetih gerilla birlikleri Arafat liderliğinde zaman zaman etkili eylemler ortaya koyarlar. Arafat, Sovyetler birliği ve Arap âleminin desteğini almayı başarır. Ölmeden önce kendisi açısından başarı diye addedilecek mahiyet kazanır. Sorun, uluslar arsası düzeyde kabul görür. AB ve ABD nezdinde Filistin davası, devlet statüsünde ilgi görür. Zamanın ruhu, yaşlanan Arafat, her lider gibi itibar kaybına uğratır. İran rejim yanlıları, Filistin ateşini yeniden yakmaya çalışırlar ve Hamas, Kassam Tugayları, İslami Cihat örgütleri amansız şiddet yanlıları olarak intikam yemini ederler adeta. Yahudi cemaati ve İsrail devleti muhatap olarak Mahmut Abbas gurubuna yakın durur. Suriye-Türkiye-İran üçgenine sıkışan bir Filistin Mısır öncülüğünü terk ederek adı geçen ülkeler nezdinde itibar kazınırlar. Bu arada El-fetih dışlanır. Yeni gözde örgütler ön plana çıkarlar. 

Rusya- Ukrayna anlamazlığı ve yaşanan savaş, yeni ittifakları ve dengeleri yaratmaktan uzak değildir artık. Dünya yerinde durmuyor, dönüyor, milletlerde askeri ve siyasi yeni cepheleri kurmaktan uzak değillerdir. Bu minval üzere, kişisel düşüncem, Rusya-İran ikilisi veya üçüncü ülkeler dâhil olduğu izlenimi var bende. Dünyanın askeri dengelerini, siyasi paktları elime edecek, bir enstrümana ihtiyaç vardı o da Filistin oldu ve bir gruba Aksa tufanı diye bir ateş yaktırdılar, ateş yanıyor ancak en fazla yanan insan ise Filistin ve Gazze halkı oldu. Şimdilik devletlerin bilek güreşi başladı ve uzun süreceğe benziyor. 

Türkiye, iktidarın belirleyici gücü ile baştan beri Filistin’in bağımsızlığına ve iki devletli çözüm önerisine ilave teklif “Garantör” devlet fikri, Erdoğan ve Fidan tarafından sunuldu. Bu mümkün mü? Belki, ama çok zor görünüyor. Çünkü taraf olan bir ülkenin çok haklıda olsa teklifi kabul edilemez görülmesi yüksek bir ihtimaldir. 

Türkiye ne yapabilir, kamuoyu bu konuda ikiye ayrılmış vaziyettedir. İktidar kanadı MHP, hiç yeri ve zamanı değilken, askeri tedbirleri öne sürmekten kaçınmadı. İlerleyen günlerde milliyetçi cenahta çok tartışama götürür bir konu başlığı olacaktır. AKP ve Siyasal İslamcı kanat ise behemehâl, derhal, acilen mehter çalsın, kutsal savaş ilan edilsin diye mehteran bölüğünü iş başına rap rap diye bağırası var. Diğer bir kanat ise konunun soğukkanlı ve diplomatik yollarla halli konusunda ısrarlı, kararlı ve gayretli olmasını istiyor ve halkı tedirgin edici, kitleleri maniple eden tutumlardan uzak kalınmasını ülkenin ve milletin ali menfaat ve kazanımlarının yok edilmemesini istiyor. 

Şahsen, Gazze meselesini hiçbir zaman Türkiye’nin iç işleri olarak görme hatasına düşmedim. Filistin’in haklı davası olduğunu kabul etmekle beraber, boylu boyuna Türk’ün meselesi şeklinde görmedim, yine görmeyeceğim. Filistin davası bugün rayından çıkmış hangi devletin kontrolünde olduğu belli değildir. İki, Arap âlemini öncelikle ilgilendirir. Üç, meseleyi, bir inanç meselesi olarak görmüyorum, kaldı ki, inanç meselesi olsa dahi Türk millet’inin İslam âlemini koruma ve kollama diye bir görevi olduğu düşüncesini stratejik olarak doğru ve yerinde görmüyorum. 

Son söz olarak Türkiye’nin olası bir savaş senaryosunda rol alması, baş aktör veya yardımcı oyuncu olarak yer almasını Türk milletinin hayrına bir karar olarak yorumlanmaktan hayli uzak olduğunu biliyor ve düşünüyorum. Filistin konusunda farklı düşünen ve savaşa hayır diyenlerin oransal olarak yüksek sayıda olduğunu düşünüyorum. Mahalle baskısı yaratmanın hiç, ama hiç gereği yok diyorum. Çok istekli olanların bireysel veya gruplar halinde, cepheye koşmaları inançlarını gereği ise önden buyursunlar. Bunca kriz, ekonomik sorun, siyasi ve yaşamsal problem var iken, yeni gaileler milletin başına sarmak doğru olmasa gerek diyorum.   

Kalın sağlıcakla
 

YAZARLAR