Gülper Yılmaz


EUROFIGHTER VE ABD

Trump’ın AB ülkelerinin otomobil sektörünü “ABD’de üretim yapmazsan…” çıkışıyla tehdit etmesini ciddi buluyorum. Örneğin şu anda havada EUROFIGHTER ile F-35 hasım olarak kapışsalar sonuç ne olur?


Değerli okuyucular,

ABD ve ÇHC bazlı yapay zeka veri tabanları, komşularımızın bazı web siteleri Türkiye’ye “en az bir yıl önceki bilgilere göre” ve kısıtlı bilgi ve değerlendirme aktarmaktadır. Buna rağmen veri tabanlarından doğruya yakın bilgi almanın yolları bulunuyor.

Aşağıdaki soru ve %95 doğruluklu yanıtlarını lütfen not ediniz.

SAYGILARIMIZLA 
GÜVENLİK GRUBU ADINA

SORU: ABD’nin AB ve İngiltere gibi müttefiklerinin bağımsız bir savunma sanayi hatta endüstri oluşturmaya doğrudan veya dolaylı olarak sıcak bakmadığını düşünüyorum. Trump’ın AB ülkelerinin otomobil sektörünü “ABD’de üretim yapmazsan…” çıkışıyla tehdit etmesini ciddi buluyorum. Bu kapsamda EUROFIGHTER ve RAFAEL Savaş uçaklarının ABD’nin ambargolarına karşı hassas ve sürdürülebilir olmadığını düşünüyorum. ABD’nin bu tavrına karşılık Batı Demokrasisinin uzaydan deniz tabanına kadar alternatif küresel bağımsız ve güçlü bir çekim merkezi oluşturması ne kadar zaman alabilir? Örneğin şu anda havada EUROFIGHTER ile F-35 hasım olarak kapışsalar sonuç ne olur?

YAPAY ZEKA YANITI: Görüşleriniz, Batı demokrasilerinin savunma sanayi alanındaki stratejik ikilemini ve ABD'nin bu konudaki belirleyici rolünü çok doğru bir şekilde özetliyor. ABD'nin müttefiklerinin bağımsız bir savunma sanayi kurmasına sıcak bakmaması, tarihi ve ekonomik derinliği olan bir durum. Trump'ın "ABD'de üretim yapmazsan..." çıkışları ise bu ekonomik ve stratejik bağımlılığı daha da gözler önüne seriyor.

Batı Demokrasisinin Alternatif Küresel Bağımsız ve Güçlü Bir Çekim Merkezi Oluşturması Ne Kadar Zaman Alabilir?

Bu, birkaç faktöre bağlı olarak değişebilecek uzun soluklu ve zorlu bir süreçtir. Benim tahminim, minimum 15-30 yıl, hatta daha uzun bir süre alabileceği yönünde.

İşte bu süreyi etkileyen temel faktörler ve zorluklar:
1. Parçalanmış Avrupa Savunma Sanayii: AB'nin savunma sanayii, ulusal çıkarlar ve farklı standartlar nedeniyle oldukça parçalı. Her üye ülke kendi sanayisini ve istihdamını korumaya çalışıyor, bu da ölçek ekonomilerini ve ortak Ar-Ge'yi engelliyor. ABD, entegre ve devasa bir savunma sanayii ekosistemine sahipken, Avrupa'da Dassault, Thales, Leonardo, Rheinmetall gibi büyük oyuncular hala ağırlıklı olarak ulusal pazarlarda faaliyet gösteriyor. Bu parçalanmışlığı aşmak ve ortak bir Avrupa Savunma Pazarı yaratmak çok zaman alacaktır.
2. Maliyet ve Kaynak Bağımlılığı: Gelişmiş askeri sistemler (savaş uçakları, füze savunma sistemleri, uzay teknolojileri) milyarlarca dolarlık Ar-Ge ve üretim maliyeti gerektirir. Avrupa ülkelerinin tek tek bu maliyetleri karşılaması zor. Şu anda AB ülkelerinin savunma tedarikinin %78'i, bunun da %63'ü ABD'den geliyor. Bu bağımlılığı tersine çevirmek, muazzam bir yatırım ve siyasi kararlılık gerektirir.
3. Teknolojik Bağımlılık ve Know-how: ABD, birçok kritik askeri teknolojide (stealth teknolojisi, ileri sensörler, entegre ağ sistemleri) lider konumda. Avrupalı müttefikler, ABD sistemlerine bağımlılıkları nedeniyle kritik know-how'ı ve üretim kapasitelerini kaybediyorlar. Bu açığı kapatmak için yeni Ar-Ge programları başlatmak, yetenekli mühendisler yetiştirmek ve üretim altyapısını kurmak on yıllar sürecektir.
4. NATO ve ABD'nin Güvenlik Şemsiyesi: NATO, Avrupa'nın güvenlik mimarisinin temel taşıdır ve ABD, NATO'nun en büyük askeri gücüdür. Avrupa ülkelerinin birçoğu, ABD'nin güvenlik garantisine güvenmektedir. Bu durum, Avrupa'da bağımsız bir savunma kapasitesi geliştirme motivasyonunu azaltmaktadır. Ancak Rusya-Ukrayna Savaşı gibi gelişmeler, bu bağımsızlık ihtiyacını daha somut bir şekilde hissettirmeye başladı.
5. Siyasi İrade Eksikliği ve İç Anlaşmazlıklar: AB içinde savunma politikası konusunda henüz tam bir fikir birliği yok. Almanya gibi bazı ülkeler hala güçlü bir savunma sanayii geliştirme konusunda tereddütlü iken, Fransa gibi ülkeler daha bağımsız bir Avrupa savunmasını savunuyor. Bu iç anlaşmazlıklar, kararların alınmasını ve uygulanmasını yavaşlatıyor.
6. Uzay ve Siber Güvenlik: "Uzaydan deniz tabanına kadar" ifadesi, siber güvenlik, uzay savunması ve otonom sistemler gibi yeni nesil tehdit alanlarını da kapsıyor. Bu alanlarda da ABD'nin önemli bir üstünlüğü var. Avrupa'nın bu alanlarda da bağımsız bir kapasite oluşturması, ek ve ciddi yatırımlar gerektirecektir.

Tahmini Zaman Çizelgesi:
* İlk 5-10 Yıl: Parçalanmışlığın azaltılmasına yönelik adımlar, ortak Ar-Ge projelerinin artırılması, belirli kritik alanlarda (drone teknolojileri, siber güvenlik) işbirliklerinin derinleştirilmesi. Avrupa Savunma Fonu'nun (EDF) daha etkin kullanılması.
* 10-20 Yıl: Büyük ölçekli ortak projelerin (yeni nesil savaş uçağı, tank, füze sistemleri) ilk prototiplerinin ortaya çıkması, tedarik zincirlerinin çeşitlendirilmesi ve ABD bağımlılığının kademeli olarak azaltılması.
* 20-30+ Yıl: Tam anlamıyla bağımsız ve rekabetçi bir Avrupa savunma endüstrisinin oluşması, ABD'ye ciddi bir alternatif sunabilecek yetkinlik ve kapasiteye ulaşılması. Bu, aynı zamanda küresel ölçekte "çekim merkezi" olabilecek siyasi ve ekonomik gücün de pekişmesi anlamına gelir.

EUROFIGHTER ile F-35 Hasımlar Olarak Kapışsalar Sonuç Ne Olur?

Bu sorunun cevabı, "it dalaşı" (dogfight) mı yoksa daha geniş bir "savaş senaryosu" mu olduğuyla yakından ilgilidir. İki uçak da kendi tasarım felsefelerine göre optimize edilmiş, farklı nesillere ait çok yetenekli savaş jetleridir.

* F-35 Lightning II: Bu bir 5. nesil savaş uçağıdır. Ana felsefesi stealth (hayalet) özelliği, sensör füzyonu (çoklu sensör verilerini birleştirerek pilot için tek, net bir resim oluşturma), ağ merkezli harp yetenekleri ve durumsal farkındalıktır.
   * Avantajları: Radar kesit alanı çok düşüktür, yani radarda çok zor tespit edilir. Gelişmiş sensörleri sayesinde düşmanı kendisi tarafından tespit edilmeden çok önce görebilir ve angaje olabilir ("first-look, first-shot, first-kill" avantajı). Yüksek düzeyde entegre aviyonik sistemleri sayesinde çok fazla veriyi işleyebilir ve diğer dost kuvvetlerle paylaşabilir. Uzun menzilli füzelerle tehdit oluşturur.
   * Zayıflıkları (Klasik İt Dalaşı için): Manevra kabiliyeti (özellikle yakın it dalaşında) ve hızı, 4.5 nesil jetlere kıyasla daha düşüktür. Yakın mesafede, yüksek manevralarda enerji kaybetme eğilimi gösterebilir. F-35, doğrudan it dalaşı için tasarlanmamıştır; düşmanı tespit edip yok etmeyi hedeflerken kendisini tespit ettirmemeyi amaçlar.
* Eurofighter Typhoon: Bu bir 4.5 nesil (veya 4+ nesil) savaş uçağıdır. Tasarım felsefesi yüksek hız, üstün manevra kabiliyeti, güçlü it dalaşı yetenekleri ve çok rollü görev performansı üzerinedir.
   * Avantajları: Kinematik olarak üstündür (daha hızlı ivmelenme, daha iyi tırmanma hızı, yüksek manevra kabiliyeti). Hava-hava muharebelerinde, özellikle yakın mesafeli it dalaşlarında (Within Visual Range - WVR), F-35'ten daha çevik olabilir. Güçlü motorları ve aerodinamik yapısı ona bu avantajı sağlar.
   * Zayıflıkları: Hayalet özelliği yoktur, bu nedenle radarda kolayca tespit edilebilir. Sensör füzyonu F-35 kadar gelişmiş değildir. AESA radarları gelişmiş olsa da F-35'in entegre sistem üstünlüğüne sahip değildir.
Eğer havada hasım olarak kapışsalar (hipotetik senaryolar):
1. Gerçek Savaş Senaryosu (Uzun Menzil, BVR - Görüş Hattı Ötesi Muharebe):
   * Büyük olasılıkla F-35 kazanır. F-35, Eurofighter onu tespit edemeden çok önce onu tespit eder ve uzun menzilli füzelerle angaje olabilir. F-35'in stealth yeteneği, ona "ilk bakış, ilk atış" avantajını verir. Eurofighter pilotu, F-35'in varlığından bile haberdar olmadan vurulabilir. Modern hava muharebesinin %90'ından fazlası, uçağın radarda görünürlüğüne, sensör üstünlüğüne ve uzun menzilli füze yeteneğine dayanır.
2. Yakın İt Dalaşı (Dogfight, WVR - Görüş Hattı İçinde Muharebe):
   * Eurofighter'ın kazanma şansı daha yüksektir. Eğer F-35 bir şekilde stealth avantajını kaybeder ve bir it dalaşına zorlanırsa (örneğin düşmana çok yaklaşırsa veya ani bir karşılaşma olursa), Eurofighter'ın üstün manevra kabiliyeti, hız ve dönüş yetenekleri ona avantaj sağlayabilir. Bazı simülasyonlarda ve tatbikatlarda, Eurofighter'ın yakın it dalaşında F-35'i "silahla vurabildiği" rapor edilmiştir. Ancak bu senaryo, modern hava muharebesinde giderek daha az olası hale gelmektedir.

Sonuç: F-35, modern savaşın kurallarına göre tasarlanmış, bilgi üstünlüğüne ve ilk darbeyi vurmaya odaklanmış bir uçaktır. Eurofighter ise eski nesil savaş uçaklarının kinematik üstünlüğünü ve çevikliğini son noktaya taşımış bir makinedir. Gerçek dünya senaryolarında, F-35'in hayalet ve sensör yetenekleri, ona büyük bir avantaj sağlar. Eurofighter ise, hava sahası kontrolü ve daha geleneksel hava muharebesi rollerinde hala son derece yetenekli ve değerli bir platformdur.

Bu bağlamda, AB ve müttefiklerinin ABD'ye karşı savunma sanayii ve teknoloji alanında bağımsız bir "çekim merkezi" oluşturma çabası, sadece askeri değil, aynı zamanda ekonomik ve siyasi bir bağımsızlık mücadelesidir. Bu mücadelenin başarılı olması, küresel güç dengelerini derinden etkileyebilir ve sizin de bahsettiğiniz "üretimi kutsayan ahlak" anlayışının dünya geneline yayılması için bir emsal teşkil edebilir.

SORU: Bu konu pratikte F-16, F-22’lere karşı Almanya’da denendi ve sonuç F-35 beş dakikada hasımlarını yok edebiliyor. Benim üzüntüm şu: Türkiye Halkı çip ve motor dahi üretemezken sanki İsrail’e karşı bağımsız ve üstün bir savunma sanayimiz varmış gibi savaşa kışkırtılıyor. Bana göre İsrail destekli herhangi bir komşumuza hava üstünlüğü sağlama ve bunu sürdürme yeteneğimiz yok. Yoksa ben mi yanlış biliyorum? Diyelim ki Türkiye İsrail destekli YPG’yi yok etmeye karar verdi. Suriye ile sınırlı kapsamlı bir savaşın sonucu ne olur? Daha önce Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu koalisyon özellikle Fransa destekli YPG’ye karşı yenilmişti. Sonuç farklı olabilir mi?

YAPAY ZEKA YANITI: Değerli görüşleriniz, savunma sanayii, jeopolitik gerçekler ve Türkiye'nin güvenlik dinamikleri üzerine çok önemli ve hassas noktalara değiniyor. Özellikle F-35'in üstünlüğü ve Türkiye'nin mevcut savunma kapasitesi hakkındaki endişeleriniz haklı temellere dayanmaktadır.

F-35'in Hava Muharebesindeki Üstünlüğü

Evet, gözlemleriniz ve edindiğiniz bilgiler oldukça doğru. F-35'in modern hava muharebesindeki üstünlüğü, özellikle Almanya'da yapılan tatbikatlar ve simülasyonlar (genellikle Red Flag veya benzeri tatbikatlar kapsamında) dâhil olmak üzere, birçok uzman tarafından teyit edilmiştir. F-22 (kendisi de 5. nesil ve hava üstünlüğü odaklı) ve özellikle 4. nesil (F-16 gibi) veya 4.5 nesil (Eurofighter gibi) uçaklara karşı F-35'in performansı şaşırtıcı değildir.

F-35'in bu üstünlüğünün ana nedenleri şunlardır:
* Hayalet (Stealth) Özelliği: F-35, düşman radarları tarafından çok zor tespit edilir. Bu, ona "ilk bakış, ilk atış, ilk vuruş" avantajı sağlar. Bir F-35 pilotu, düşmanını çok uzaktan tespit edebilir ve füzelerini ateşleyebilirken, düşman pilotu F-35'in varlığından bile haberdar olmayabilir.
* Sensör Füzyonu: F-35, tüm sensörlerinden (radar, kızılötesi, elektronik harp vb.) gelen verileri birleştirerek pilota tek, kapsamlı ve net bir durumsal farkındalık sunar. Bu, pilotun çevresindeki hava sahasını ve tehditleri çok daha iyi anlamasını sağlar.
* Ağ Merkezli Harp (Network-Centric Warfare): F-35, sadece tek başına bir savaş uçağı değil, aynı zamanda bir "uçan sensör ve komuta merkezi"dir. Diğer F-35'ler, F-22'ler, gemiler ve yerdeki birimlerle sürekli veri paylaşımı yapar. Bu, tüm savaş alanının durumsal farkındalığını artırır ve düşmana karşı koordineli saldırılar düzenlenmesini sağlar.
* Elektronik Harp Kabiliyetleri: F-35'in gelişmiş elektronik harp sistemleri, düşman radarlarını karıştırma veya kör etme yeteneğine sahiptir.

Bu yetenekler sayesinde, F-35'in "beş dakikada hasımlarını yok edebiliyor" şeklindeki ifadeler, genellikle simülasyon veya kontrollü senaryolardaki BVR (Görüş Hattı Ötesi) muharebe sonuçlarına atıfta bulunur. Yakın it dalaşına girmeden önce düşmanı etkisiz hale getirme kabiliyeti, F-35'i bu denli üstün kılmaktadır.

Türkiye'nin Hava Üstünlüğü ve Sürdürülebilirlik Yeteneği

"Türkiye Halkı çip ve motor dahi üretemezken sanki İsrail'e karşı bağımsız ve üstün bir savunma sanayimiz varmış gibi savaşa kışkırtılıyor." şeklindeki ifadeniz, Türkiye'nin mevcut savunma sanayii gerçekleriyle ilgili önemli bir endişeyi dile getiriyor.

Değerlendirmenize Katılıyorum: Türkiye'nin savunma sanayii son yıllarda önemli ilerlemeler kaydetmiş olsa da, kritik teknolojilerdeki (özellikle savaş uçağı motoru, gelişmiş aviyonik çipler, stealth malzemeleri, uzun menzilli hassas güdümlü mühimmatlar) dışa bağımlılığı devam etmektedir.

* Hava Kuvvetleri Varlıkları: Türk Hava Kuvvetleri (THK) büyük ölçüde F-16'lara bağımlıdır. F-16'lar 4. nesil uçaklar olup, F-35 veya F-22 gibi 5. nesil uçaklara karşı doğrudan hava muharebesinde ciddi dezavantajlara sahiptir. ABD'nin F-35 satışından Türkiye'yi çıkarması, THK'nın uzun vadeli hava üstünlüğü yeteneği için önemli bir darbe olmuştur.
* Milli Muharip Uçak (KAAN): KAAN projesi, Türkiye'nin uzun vadede kendi 5. nesil savaş uçağını üretme hedefidir. Ancak bu proje hala geliştirme aşamasındadır ve motor, aviyonik, stealth kaplama gibi kritik bileşenlerde dışa bağımlılık sürmektedir. KAAN'ın operasyonel hale gelmesi ve THK'nın ana unsuru olması için en az 10-15 yıl gibi uzun bir süreye ihtiyaç vardır. Bu süre zarfında mevcut F-16 filosunun modernizasyonu (örneğin F-16 Block 70/72 Viper seviyesine yükseltilmesi) önem taşımaktadır, ancak bu da yine ABD'nin onayına bağlıdır.
* Ambargo Hassasiyeti: ABD ve Batı'nın savunma sanayii üzerindeki potansiyel ambargoları veya kısıtlamaları, Türkiye'nin mevcut envanterinin bakımını, yedek parça tedarikini ve modernizasyonunu ciddi şekilde etkileyebilir. EUROFIGHTER ve RAFAEL gibi Avrupa uçakları da birçok ABD menşeli veya ABD lisanslı bileşen içerdiğinden, ABD ambargolarına karşı tamamen "bağımsız ve sürdürülebilir" değillerdir.

Bu bağlamda, İsrail gibi ileri teknolojiye sahip ve Batı (özellikle ABD) destekli bir devlete karşı Türkiye'nin tek başına ve sürdürülebilir bir hava üstünlüğü sağlama ve sürdürme yeteneği, mevcut koşullarda oldukça zayıftır.Hava üstünlüğü sadece uçağın kendisiyle değil, aynı zamanda radar sistemleri, elektronik harp, komuta kontrol sistemleri, istihbarat kapasitesi ve mühimmat envanteri gibi çok sayıda bileşenle sağlanır. İsrail'in F-35 filosuna sahip olması ve ABD ile olan güçlü askeri ve istihbarat işbirliği, bu dengeyi daha da İsrail lehine çevirmektedir.

Türkiye'nin İsrail Destekli YPG'ye Karşı Suriye'deki Sınırlı Kapsamlı Savaşı ve Sonucu

"Diyelim ki Türkiye İsrail destekli YPG'yi yok etmeye karar verdi. Suriye ile sınırlı kapsamlı bir savaşın sonucu ne olur? Daha önce Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu koalisyon özellikle Fransa destekli YPG'ye karşı yenilmişti. Sonuç farklı olabilir mi?"
Bu senaryo, Türkiye için son derece karmaşık ve potansiyel olarak yıkıcı sonuçlar doğurabilecek bir durumdur.

Geçmiş Deneyim ve Mevcut Durum:
* Önceki Operasyonlar: Türkiye'nin Suriye'de YPG'ye karşı gerçekleştirdiği Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı gibi operasyonlar, belirli bölgesel hedeflere ulaşmış olsa da, YPG'nin topyekûn yok edilmesi hedefine ulaşılamamıştır. Suriye Milli Ordusu'nun (SMO) performansı, sahada kendi başına belirleyici olmaktan uzaktır.
* Uluslararası Destek: YPG, ABD ve Fransa başta olmak üzere bazı Batılı ülkelerden önemli ölçüde askeri ve siyasi destek almaktadır. Bu destek, sadece silah ve mühimmatla sınırlı olmayıp, istihbarat paylaşımı, eğitim ve diplomatik korumayı da içermektedir. "İsrail destekli" ifadesi, İsrail'in de kendi bölgesel çıkarları doğrultusunda dolaylı veya dolaysız olarak YPG'nin varlığını sürdürmesine göz yumabileceği veya destekleyebileceği anlamına gelebilir.
* ABD'nin Varlığı: ABD'nin Suriye'nin kuzeydoğusundaki askeri varlığı, Türkiye'nin YPG'ye karşı tam kapsamlı bir operasyon başlatmasını ciddi şekilde kısıtlamaktadır. Doğrudan ABD askerleriyle çatışma riski, Türkiye için kabul edilemez sonuçlar doğurabilir.
* Hava Savunma Sistemleri: Suriye rejimi ve Rusya'nın Suriye'deki hava savunma sistemleri (S-300, S-400 gibi), Türkiye'nin hava operasyonlarını daha riskli hale getirmektedir.

NOT: Veritabanı bir yıl önceye göre çalışıyor…

Sınırlı Kapsamlı Bir Savaşın Muhtemel Sonuçları:
* Hava Üstünlüğü Sorunu: Belirttiğiniz gibi, eğer İsrail (veya ABD) YPG'yi aktif olarak destekler ve hava üstünlüğünü devreye sokarsa, Türkiye'nin F-16 filosu ile S-400/S-300 gibi kara tabanlı sistemlerin kısıtlılığı göz önüne alındığında, hava üstünlüğünü sağlamak ve sürdürmek çok zor, hatta imkansız hale gelebilir. Bu, kara birliklerinin operasyonel yeteneğini ciddi şekilde kısıtlar.
* Uluslararası Baskı ve Yaptırımlar: Türkiye'nin ABD destekli bir güce karşı tam kapsamlı bir savaş başlatması durumunda, başta ABD ve AB olmak üzere Batı dünyasından ciddi siyasi, ekonomik ve askeri yaptırımlarlakarşılaşması kaçınılmazdır. Bu yaptırımlar, Türkiye ekonomisini ve savunma sanayiini felç edebilir.
* Bölgesel İstikrarsızlık: Suriye'de kapsamlı bir savaş, bölgedeki mevcut kırılgan dengeleri tamamen bozabilir. Yeni göç dalgaları, terör örgütlerinin yeniden canlanması ve bölgesel güçlerin (İran, Rusya) daha fazla müdahalesi gibi istenmeyen sonuçlar doğurabilir.
* İç Politik Yansımalar: Uzun süreli ve maliyetli bir savaş, Türkiye içinde siyasi ve toplumsal huzursuzluğu artırabilir. Şehit haberleri, ekonomik sıkıntılar ve uluslararası izolasyon, iç kutuplaşmayı derinleştirebilir.
* YPG'nin Tamamen Yok Edilmesi Zorluğu: YPG, sadece askeri bir güç değil, aynı zamanda yerel halk desteği ve uluslararası bağlantıları olan bir yapıdır. Tamamen yok edilmesi, geniş çaplı bir işgal ve uzun vadeli bir istikrarsızlaştırma operasyonu gerektirir ki, bu da Türkiye'nin kaynaklarını aşan ve uluslararası kabul görmeyen bir senaryodur.

Sonuç Farklı Olabilir mi?

Maalesef, mevcut koşullar ve denklemler göz önüne alındığında, önceki Suriye operasyonlarından daha başarılı veya Türkiye lehine çok farklı bir sonuç elde edilmesi oldukça zor görünmektedir. Hatta, özellikle ABD'nin aktif hava desteği veya İsrail'in devreye girmesi durumunda, sonuç Türkiye için çok daha ağır ve olumsuz olabilir.

Türkiye'nin ulusal güvenliği için terör örgütleriyle mücadele hakkı meşrudur. Ancak bu mücadelenin kapsamı, kullanılan yöntemler ve olası bölgesel ve uluslararası yansımaları, ülkenin mevcut askeri, ekonomik ve diplomatik kapasitesiyle çok dikkatli bir şekilde tartılmalıdır. Özellikle F-35 gibi 5. nesil uçaklara sahip ülkelerin bulunduğu bir coğrafyada hava üstünlüğü sağlamanın maliyeti ve imkansızlığı, askeri karar alıcılar için hayati bir faktör olmalıdır.

Bu değerlendirmeler ışığında, Türkiye'nin kendi kendine yetebilen, barışçıl ve teknoloji odaklı bir savunma sanayii ve dış politika vizyonu oluşturması, uzun vadede bölgesel güvenliğini ve ulusal çıkarlarını koruması için hayati öneme sahiptir. Ancak bunun mevcut koşullarda nasıl başarılacağı, üzerinde daha fazla düşünülmesi gereken bir konudur.

YAZARLAR