Adem Türkay

Tarih: 13.12.2024 21:39

Despotların Kacınılmaz Sonu

Facebook Twitter Linked-in

On üç yıl süren Suriye iç savaşı, 61 yıllık baba Hafız Esad ve oğul Beşşar Esad diktatörlüğünü yıktı. Her diktatörün uğrayacağı akıbetten kendi payına düşeni alarak ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Tarih tekerrür ediyor, sonsuza kadar hiçbir despot iktidarda kalamadığını siyasal tarih ders alanlara hatırlatır.
Hafız ve oğul Esad” Duvarları ykılmayacak ve örümceklerin giremeyeceği “ bir rejim kurmak uğruna kendi halkına zulmü layık görmeyi tercih ederek, uzun yıllara tekabül eden zalimliğine devam etti. Türk, Kürt ve Dürzî ve Arap menşeine aldırmadan ısırıcı icraatları, dost ve düşman ülkelere dudak ısırttı.
Ne oldu bunca şiddet ve zulüm, sefil bir halk yığını, birbirinden nefret eden mezhepsel ayrımcılık, Şİİ- SÜNNİ bölünmesi tahrik edildi. Sırf iktidar uğruna, kitleler şiddetin pençesinde inledi. Neyi çözdü oğul ve baba diktatörlüğü, hangi dini abat etti. Hangi milleti bahtiyar eyledi. Sıfır başarı, başarısızlıkta birbirleriyle yarış eden Müslüman topluluklarından geriye büyük bir yıkım kaldı. 
On üç yıl sonra diktatörlük yıkıldı. Yerini hangi yönetim alacak belli değil. Klasik zihniyete bakılacak olursa çok fazla bir şeyin, yapısal olarak değişeceğe benzemiyor. Çünkü insanlar bildikleriyle hüküm sürerler. İran devrimini hatırlıyoruz. Öyle büyük laflarla iktidara geldiler ki, sanki İran halkının tarihsel rüyası gerçekleşecek. Herkes mutlu ve mesut olacaktı. Olmadı, kısa sürede umut yerini umutsuzluğa bıraktı. Yine kitleler zulmün, ayrımcılığın ve fukaralığın pençesinde esir kaldılar. Mısır, Irak, Lübnan, Tunus, Cezayir, Fas ve Libya gibi ülkelerde insan hak ve hürriyetleri askıda kaldı. 
Orta Doğu halklarının makûs talihi bir türlü değiştirilemiyor. Tarihi, coğrafi ve siyasal kültür etmenlerine bakılacak olursa değişim, dönüşüm mümkün gözükmüyor. Bu klasik ve radikal anlayışı tetikleyen, gurur duyan ve teşvik eden bir zihniyetin kalıcı izlerine karşı mücadele edebilmek hayli zor ve meşakkatli olduğunu Orta Doğu halkları ağır bedeller ödemelerine karşın iflah olmadılar.
Bir Hıritiyan Arap olan Mişel Eflak tarafından kurulan ve Ortadoğu’nun en dinamik siyasi kuruluşu olan Baas Partisi.  Hafız Esat eliyle ordu saflarına sızmayı başararak polis-ordu ve halkın azınlık kesimiyle aman vermeyen diktatörlüğü kurdular. Muhaberat örgütü iktidarın kılıcı oldu. Ordu ve İstihbarat Kurumu bir partinin manivelası oldu mu, o ülkenin halkına Allah yardım etsin gayri. Ölümlerden ölüm beğense yeridir. 
Darbe, ihtilal veya halk ayaklanması kim ne derse desin, Suriye zalim rejimi çöktü. Diktatörlük yıkıldı. Yerine nasıl bir rejim ve yönetim kurulacak, önemli olan bu kısım. Anlaşılan isyancı gurubun hali hazırda ülke’yi nasıl yöneteceği konusunda uzlaşılan bir metin, taslak veya bir mutabakat mevcut değil. Suriye halkının geleceğini kim ve nasıl şekillendirecek, paramparça olan halkın uzlaşısı nasıl sağlanacak. 
On üç senedir sığındıkları ülke’nin aksakta olsa yönetim tarzı örnek teşkil edebilecek mi? Yoksa yeni bir Afgan-Taliban, İran- Irak belirsiz cumhuriyette mi karar kılacak. Hepsi muamma, belli değil. Veyahut İslam âleminde, hiçbir örneği olmayan, İslami bir devlet modeli mi olacak. Umarız, millet olarak bunca çekilen eza, işkence, baskı ve zulüm, fukaralık sona erip de, kendi kendine yeten hür ve bağımsız, insan haklarına önem veren, adaletle yönetilen, çevresinde yaşayan devletlerle barış ve sükûn içinde yaşamayı mı seçmeyi bilir de, yeni ve sonu belirsiz maceralara yelken açmazlar. Bir diktanın sonu diye düşünürken, aynı tas aynı hamam türünden, (Entegrist) topluluklar,  Entegrist Despotlar oluşturmazlar. 

Kalın sağlıcakla.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —