Şentürk İyidoğan


DERT ÇOK DERMAN YOK


Dertlerimizin dermanı var aslında. 

Eğer ortada bir hasta varsa ve hastalığın çözümünde alet ekipmana ihtiyaç varsa, hekim derman olacak olanı hastane yönetimine iletir fakat tıp mezunu olması gereken yönetim müzisyen ya da imam olunca hekimin söylemi eyleme dönüşemez ve her şey yalnızca söylemde kalır. 

Misal kaymakamlarımızla valilerimiz. 

Duyarız ki Sivas'a yeni vali atanmış. 

Heyecanlanır vali beyi bekleriz. 

Vali bey gelir, Sivasımızın neredeyse yarım asırlık zanaatkarlarından biri olmamdan kaynaklı bir yıl içerisinde beni ziyaret eder. İlk sorusu da şu olur: "Bu kültürün, bağlama yapımcılığı zanaatının devamlılığı için neler yapabiliriz?" Ben de son nesil ustalarımıza birer sınıf tahsis edilmesi ve bu sınıftaki çırakların devlet garantili olması gerektiğini, aksi takdirde bu ve benzeri zanaatların yok olacağını anlatırım. Bütün valilerimiz dinler. Anlattıklarımıza sonuna kadar hak vererek: "Yapılması gerekenleri kesinlikle yapalım!" derler, notlarını alırlar. Durum böyle olunca bizi bir heyecan alır. Aradan iki üç yıl geçer ve bizim valinin bir sabah tayini çıkar. Biz de derdimizi gelecek valiye anlatmak için yine bekleriz. 

İşin acı yanı da şudur ki kimse durumumuza yardım eli uzatmaz. Hepimizin de belli bir yaşın üzerinde olduğu açıktır. Demek ki ölecek olsak kültür de sanat da biz de kimsenin umurunda olmayacağız. Biz memleketimizi aşk ile seviyoruz. Kültürümüz sanatımız yok oluyor. Peki olması gereken bu mudur? Asla değil.  Bilinmelidir ki bizler her şeye rağmen doğru bildiğimizi konuşmaya derdimizi dökmeye ömrümüz gücümüz yettiğince devam edeceğiz. Zanaatkarlar olarak yok oluşu kabul etmiyor ve en hızlı biçimde söylemlerin eyleme dönüşmesini diliyoruz. Geleceğe, var olmaya olan inançla, sevgiyle...

YAZARLAR