Sezai Kara


ALİ BAYRAM KARA...AKLIMIZI ZORLAMAMIZ ÜZERİNE.


Yer,Halimpaşa korusu sırtları.
İstanbul.
Lise yıllarım.
1977 ya da 1978 Güzel bir yaz günü,öğle sonrası.
İstanbul boğazı sanki ayaklarımızın altında;vapurlar,tekneler,sandallar süzülerek kendi dümenlerinde seyrediyorlar.Boğazın yeşillikler içindeki manzarası ve tarihsel yapıları bütün büyüsüyle gözümüzün önündeler...
Bizler,yirmi yirmibeş kadar genç;kimimiz hısım akraba,arkadaş,birbirini gayet iyi tanıyan kişiler olarak bir aradaydık.Lisede ve üniversitede okuyanlar,üniversite mezunu olanların yanında iş yaşamında olan arkadaşlarımız vardı.
Devrimci mücadele nasıl verilmeli-Marksizm-emekçiler-işçi sınıfı-proletarya-sendikal mücadeleler-hareket köyden şehire mi yoksa şehirden köye doğru mu olacak-burjuvaziye karşı ne yapmalı-sosyalist ülkelerin mücadele yöntemlerini örnek almalar-örgütlenmeler...
Sol grupların kırk parçaya bölünmüş ve her grubun en doğru yolun kendi düşüncelerindeki yol olduğunu savunan,diğer düşünceleri reddeden,o dönemin tabiriyle fraksiyonların çokça olduğu yıllar.
Devrimciler bir araya geldikleri zaman,tartışmalar çoğunlukla memleketimizde devrim nasıl olmalı üzerine oluyordu...Arkadaşlarımız artık hangi fraksiyonda yer alıyorlarsa,o fraksiyondaki düşüncelerin yılmaz savunucuları olup,kendilerinin dışındaki grupları-klikleri-fraksiyonları yine o dönemin söylemiyle revizyonist,oportünist diye yargılayıp öyle değerlendiriyorlardı.
Çin devrimini Mao'yu savunanlar,Sovyet devrimini Lenin'i,Stalin'i savunanlar,ya da Küba devrimini Castro'yu-Che Guevara'yı savunanlar ya da diğer sosyalist ülkelerin ve liderlerinin tuttuğu yolu savunanlar...
Her zamanki gibi yoğun bir tartışmanın içindeydik...Devrimciler;ait oldukları fraksiyonların görüşlerinin doğruluğunu ispat etmek için,izledikleri ve etkilendikleri sosyalist liderlerin düşüncelerini,yöntemlerini onların yazdığı kitaplardan örnek vererek açıklama yapıyorlar,en doğru yolun kendilerinin tuttukları yol olduğunu ispatlamaya çalışıyorlardı.Sıklıkla kullanılan dil ya da söylem;"Lenin der ki-Stalin der ki-Troçki der ki-Mao yoldaş diyor ki-Castro ya da Che Guevara der ki..." biçimindeydi.Hatta bir arkadaş Troçkistmiş,düşüncesini savunmak için,hiç usanmadan epey bir uzaklıkta olan evine,Troçki'ye ait bir kitabı getirmek için gitmişti.
Siyasi tartışma ses yükselterek iyice koyulaştı.Herkes devrimler gerçekleştirmiş liderlerin yaptıklarını,yöntemlerini,sözlerini savunarak kendi ait oldukları fraksiyonları doğru ve haklı çıkarmaya çalışıyorlardı.Bütün bu olup bitenleri sessizce dinleyen Ali Bayram Kara'dan sakince ve üst üste sorular gelmeye başladı;"Marks-Lenin ya da diğerlerinin söylediklerini bir yana bırakıp,siz ne diyorsunuz?!..sen  ne diyorsun?!..","Bizim,Türkiye'nin sosyolojik yapısı,durumu ne?!..","Bizlerdeki işçilerin,köylülerin yaşamları,eğitim durumları,dünyaları nasıl?!..","Proletarya,işçi sınıfı devrimi kanlı olur diyorsunuz,diyelimki işçi-köylü-devrimciler çok büyük bir güç halinde burjuvazinin karşısına dikildiler,burjuvalar baktılar ki yapacak bir şey yok,fabrikalarını,iş yerlerini kavga dövüşsüz teslim etmek istediler.O zaman kitaplarda yazan kanlı devrime uygunluk olsun diye onların burunlarına bir fiske vurup en azından biraz kan damlatmak mı gerekecek?!.." gibi içinde ince alaylar olan sorulardır bunlar...verilecek yanıt bulamadılar ve büyük bir sessizlik oldu...
Ben çok etkilenmiştim...Ali Bayram Kara o zamanlar yirmiyedi-yirmisekiz yaşlarında Felsefe-sosyoloji-psikoloji Öğretmeni.Benim de halamın oğlu,yani O'nun yeğeniyim.
Ali Bayram abim,lise yıllarımızda bizlere;kendi kafamızı-beynimizi çalıştırmamız,zorlamamız gerektiğini,kitapları ezbere okumak değil,başkalarına bir şeyler taslamak için hiç değil,ama anlamak,öğrenmek,kendi kafamızda tartmak için okumak gerektiğini,ancak bu şekilde kitapların bizleri zenginleştirebileceğini ve geliştirebileceğini söylerdi.Montaigne'i ilk O'ndan duymuş ve alıp okumuştum.Odur budur ne zaman biraz canım sıkılsa Montaigne'in "Denemeler" kitabı hemen elimdedir.Dünya ve Türk Klasik Edebiyatı,Bertrand Russell gibi filozofları okuma tavsiyeleri o zaman aklımda kalanlardır.
Son sözü de Montaigne'e bırakalım;
"Başkalarının bilgisi ile bilgin olabilsek bile,ancak kendi aklımızla akıllı olabiliriz".

YAZARLAR