ABD Başkanı Trump’ın; Afrika başta olmak üzere bütün dünyada Hristiyanların zulüm altında olduğunu ileri sürerek dozunu artırdığı Medeniyetler Savaşı ve ÇHC ile geliştirdiği enerji tabanlı ilişkiler Batı Dünyasının Rusya Federasyonu’nu çökertme niyetini açığa vurmuştur.
İsrail’in KATAR’ı bombalamasından sonra MOSSAD tarafından yapılan açıklamalar; paradoksal olarak aralarında Türkiye’nin de bulunduğu İslam Ülkeleri liderleri ve kadrolarının ABD - İngiltere tarafından doğrudan tehditle yönetildiğini teyit etmektedir.
Elon MUSK’ın açıklamaları ise başta yasama ve yargı olmak üzere devlet kurumlarının liderlerin stratejik ve proaktif girişimlerine engel olduğunu vurgulamaktadır. Musk; Trump’ın çoklu bir cephede savaş verdiğini, bazı çekinmelerine rağmen Trump’a destek vereceğini söylemiştir.
Yukarıdaki tablo içerisinde Türkiye’nin Batı Dünyasının ve İsrail’in ne istedilerse verme yolundan dönmeyeceğini tahmin edebiliriz. Yani görünürde AB’ne alma algısıyla gösterilen havucun arka planında ciddi bir sopa bulunuyor. Muhalefet partilerinin de bu çizgiye dikkat ederek “körler sağırlar birbirini ağırlar” modunda hareket ettiğini düşünmememek mümkün değildir. Kısacası MHP- PKK- SİYASAL İslamcı ve sahte Atatürkçülerden oluşan FETÖ’nün işgali ve kontrolü altındayız.
“…Halkımız MONDROS Ateşkes sürecine benzer İNCİRLİK MUTABAKATI’nın devamı niteliğindeki bu ortamda Rusya Federasyonu ve İran ile savaşmaya zorlanabilir…”
Stratejik tablonun ekonomik savaş boyutunu analiz ettiğimizde güvenli liman algısı hala altın ve değerli madenler ile gayrimenkul üzerinde yoğunlaşıyor. Dolayısıyla gizlenmeye çalışılan reel enflasyona rağmen politika faizlerinin düşürülmesiyle savaş ekonomisine geçiş yönündeki strateji borsalarda beklenen yükselişleri desteklemeyebilir. Yani belirli savunma sanayi şirketleri yanısıra yiyecek, içecek ve gıda gibi defansif sektörlerde sıçramalar dışında borsalarda ciddi bir gelişme beklemek riskli olabilir.


