Yıllar önce Eskişehir’deyim.
Oğlum Görkem Eskişehir’de, Üniversite’de okuduğu için O’nun yanına gitmiştim.
Bir taksiye bindim, gideceğim adresi söyledikten sonra, aklıma bir hafta sonra yapılacak Belediye Başkanlığı seçimleri geldi. Şehrin seçim nabzını taksicilerden soracaksın derler ya, aklıma o geldi. Kendimi tutamadım ve; “Önümüzdeki seçimlerde Belediye Başkanlığını sizce kim kazanır” diye sordum. Hiç duraksamadan hemen yanıtladı; “Yılmaz Büyükerşen” deyiverdi ve arkasından “Ben Akepeliyim, ama Yılmaz Büyükerşen aday olduğu sürece, O’ndan başkasına asla oy vermem” dedi. “Peki niye” diye, nedenini merak ederek sordum. “Ne söz verdiyse fazlasıyla yaptı. Eskişehir’i dünya güzeli bir şehir haline getirdi. Şehrimizi Üniversite şehri yaptı. Herkesin görmek istediği ve geldikleri bir turistik şehir yaptı. Yaptıklarını nasıl görmezden geliriz!…” gibi vefa dolu, sevgi dolu sözler etti…
Kendi kendime; başka türlü de olabilirmiş, bizde çok yaygın olan, siyasi parti fanatikliği de aşılabilirmiş demek ki diye düşündüm…Bugün de aynı kanıdayım; Sen iyiysen, işini çok iyi yapıyorsan, halkını ayrımsız kucaklıyorsan ve onlara kulak veriyorsan, yaptığın işleri hizmet aşkıyla yapıyorsan, işini seviyor, geceni gündüzüne katarak çalışıyorsan, yeniliklere açıksan, alanlarında
uzman kadrolarla çalışıyorsan, liyakata önem veriyorsan, yaptıkların ışık saçarak görünür… “Güneş balçıkla sıvanmaz”.
Altı yedi yıl önce, “Bartın Resim ve Sanat Müzesi Çalıştayı” için, davetli bir grup ressamlarla beraber Bartın’daydım. Bartın Belediyesi ve Bartınlı ressam Erkan Geniş organizasyonuyla, açılacak müzeye resim yapmak için buluşmuştuk…Bartın’da on gün kaldık. Bartın’ı ve çevresini, Amasra’yı, tarihi yerleri, şehir müzelerini gezdik, gördük ve çok güzel bir şekilde ağırlandık…
Temiz caddeleri, gece gündüz güvenli sokakları, yerel motifleri aksettiren meydanlardaki heykelleri ile bu kentimizi çok sevdik. Orada tanıdığımız ve halen dost olduğumuz, Bartın’ın yerlisi ve orayı gayet iyi bilen ressam arkadaşlarımızla Bartın üzerine bilgiler aldık. Şimdiki Belediye Başkanı’ndan memnun olduklarından söz ettiler. Kendi benimsedikleri bir partinin Belediye Başkanı olmamasına rağmen, geçen dönem tuttukları partinin Belediye Başkan’ından daha iyi hizmet ettiklerini söylediler…Akşamları yemekte, genellikle Belediye Başkanı bizimle birlikte oluyordu. Bir akşam yan yana geldiğimizde, kendisine bu başarının sırrını sordum. Belediye Başkanlığını kazandığı zaman, kıymetli abim diye hitap ettiği, kendi partisinden olmayan ve partiler üstü bir insan olan Yılmaz Büyükerşen’in yanına gittiğini, O’nun tecrübelerinden, yol göstericiliğinden yararlandığını ve konuşmalarını dikkate alarak çalıştığını söyledi. O’nun yaptıklarını göz önüne alarak, çalışmalar yapmak, hizmet etmek, şehrini güzelleştirmek için elinden geldiğince bir şeyler yapmaya çalışmak…En sevdiğim projelerinden birisi de, lise düzeyinde konservatuar ve güzel sanatlar lisesi açmaktı…İşte Yılmaz Büyükerşen eşine pek rastlanmayan kendisine has, böylesine örnek alınan özel bir kişilikti.
Yılmaz Büyükerşen yoksul bir halk çocuğudur. Çocukluğu yokluklar içinde geçmiş, İlkokul’da yaz tatillerinde bir esnaf yanında çıraklıktan kundura tamirciliğine, kitap ciltçiliğine, sebzeci dükkanından muhallebilicide garsonluğa, dondurma satıcılığından marangoz dükkanına kadar bir çok işte çalışmış… Eskişehir Lisesi aynı zamanda Ortaokul’u da barındıran bir lisedir. Ortaokul ve Liseyi aynı okulda, yani Eskişehir Lisesinde okumuştur. Kendi anlatımıyla, Eskişehir Lisesi hem orta hem de lise eğitimi veren ve Cumhuriyet’in ilk dönemleri mimari örneği olarak hâlâ ayakta duran çok güzel ve çok büyük bir okul binasıdır. 1960’tan sonra adı Atatürk Lisesi olmuştur.
Başlangıcında hükümet binası olarak inşa edilmiş fakat Atatürk’ün Eskişehir’i ziyaretlerinden birinde, öğrenciler “Lisemiz yok, lise istiyoruz” deyince, “O zaman vilayet binası olarak yapılan bu bina lise olarak kullanılsın, vilayet binası nerede olsa olur” demiş ve böylelikle valinin ve bürokratların oturacağı görkemli yapı okul olarak kullanılmaya başlanmış…
Eskişehir Lisesi’nde, hem Ortaokul hem de Lisedeki öğretmenlerinden dolayı kendisini çok şanslı hissetmiştir. O yılların öğrencileri, Cumhuriyet kuşağının coşkusu, bilinci, donanımı, fedakarlığıyla yoğrulmuş öğretmenler elinde yetişmenin kıvancını yaşamışlardır. Edebiyat öğretmenlerinden resim, müzik öğretmenlerine, matematik öğretmenlerinden fizik, kimya öğretmenlerine, o kadar kıymetli öğretmenleri olmuş ki, isimlerini yazmaya kalksak satırlar dolusu yer kaplar, ayrıca yazılamayan isimlerin hatırı kalır…
Okul yıları kendini deneylediği çok farklı ve zengin etkinlikler içinde geçer. Tiyatrodan edebiyata, karikatürden resime-heykele her alana ilgi duyar. Okulda resim ve heykel atölyeleri vardır. Öğretmenleri, Güzel Sanatlar Akademilerindeki ciddi, birikimli, işini gayet iyi yapan hocalarla aynı düzeydedirler. Güzel sanatlar aşkı o günlerin, lise yıllarının kazandırdığı bir şeydir. Lisede tiyatro topluluğu kurar, oyunlar oynarlar, karikatür yapar, heykele merak sarar…Eskişehir Lisesi erken yaşlarda bilim-sanat-kültür aşkıyla yoğurur Yılmaz Büyükerşen’i. Eskişehir Lisesi, eğitim seviyesiyle sayısız bilim, sanat, kültür insanı, siyaset insanı kazandırmıştır ülkemize. Hepimizin tanıdığı, sevdiği, özel yaşamıyla da örnek olmuş sinema oyuncusu Cüneyt Arkın; gerçek adıyla Fahrettin Cüreklibatur da Yılmaz Büyükerşen’in lisedeki sınıf arkadaşlarından biridir.
Eskişehir’de dünyaya gelen Yılmaz Büyükerşen, 1962 yılında Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nin ilk mezunları arasında yer aldı.
Öğrencilik yıllarında çeşitli gazetelerde muhabirlik, yazarlık, karikatüristlik ve yazı işleri müdürlüğü yaptı.
Öğrenci arkadaşları ile birlikte kan bankasına kan satarak elde edilen sermaye ile Oda Tiyatrosunun ve Belediye Tiyatrosunun kuruluşunu sağladı. Mezuniyetini takiben aynı yıl Akademinin Maliye Kürsüsüne asistan oldu.
1966 Yılında Doktor, 1968 yılında Doçent oldu. Aynı yıl Akademi Başkan Yardımcılığına getirilen Büyükerşen, 1973 yılında Profesörlüğe yükseltildi. 1976 Yılında Eskişehir İktisadi ve İdari İlimler Akademisi Başkanlığına seçildi. Başkanlık süresinin bitimi olan 1980 yılında yapılan seçimlerle yeniden Akademi Başkanlığına getirildi.
Radyo ve Televizyonun eğitim ve kültür hayatında kullanılmasına yönelik yaptığı çalışmalarla Ankara’daki TRT Yayınlarının İstanbul’dan sonra ikinci il olarak Eskişehir’den izlenmesi için önce Akademi’de TV verici İstasyonu ile siyah-beyaz eğitim stüdyolarını, daha sonra da Türkiye’de ilk renkli TV Sistemini Eskişehir’de kurdu.
1971’de İletişim Teknolojisinin eğitimde kullanılmasına ve uzaktan öğretim ile buna ilişkin yöntemlerin Açık Öğrenim Modeli şeklinde, Türk eğitim sisteminde yer almasına ilişkin olarak başlattığı çalışmalar ve 1973 yılında Eğitimin yaygınlaştırılması amacıyla hazırladığı “Türkiye için Açıköğretim Modeli” projesi YÖK Kanunu ve 41 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ile Açıköğretim Fakültesi olarak ülke çapında ve Batı Avrupa’nın altı ülkesi ile Kuzey Kıbrıs’taki Türkler için uygulamaya konuldu.
Yukarıda bir kısmına değindiğimiz başarılarıyla dikkatleri üzerine çeken Yılmaz Büyükerşen, başta Süleyman Demirel olmak üzere dönemin çok sayıda siyasetçileri tarafından siyaset yapmak için teklif aldı.
Siyasete gönülsüz olan bu büyük insanı Bülent Ecevit ikna etti. Ancak Yılmaz Büyükerşen bu teklifi, bütün inisiyatifi kendisine bırakması koşuluyla kabul etti.
1999 Seçimlerinde Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçilen Yılmaz Büyükerşen; bilim-kültür-sanat insanlarıyla,
kendi aralarında nitelikli, uzman bir kadroyla, deyim yerindeyse kurmaylarıyla yola çıktı. Yaptıklarıyla gönülleri fethetti.
Katıldığı bütün seçimleri kazanarak, kendi isteğiyle görevini bırakana kadar, çeyrek asra yakın hizmetleriyle, sadece bizde değil dünyaya örnek bir şehir yarattı.
Pr. Dr. Yılmaz Büyükerşen’in Eskişehir’de yaşama geçirdiği projeler arasında kent içi ulaşımda raylı sistemin kurulması, Porsuk Çayının çevre düzenlemeleriyle birlikte temizlenmesi, üzerindeki taşıt ve yaya köprülerinin yenilenlenmesi ve şehrin bir çok bölgesinde yüzlerce dönüme yayılan dev bölge parklarının yapılması, Senfoni Orkestrası, Şehir Tiyatroları gibi sanat kurumlarının kurulması, yeni kültür ve kongre merkezlerinin hizmete açılması, tarihi yapılara yönelik koruma ve yaşatma projelerinin hazırlanıp yaşama geçirilmesi, şehrin yeni arıtma tesisleri ile birlikte alt yapı eksikliklerinin tamamlanması, su altı dünyası, bilim deney merkezi, uzay evi, eğitim merkezleri gibi bir çok yatırımın hizmete açılması, aralarında Türkiye’de tek olan Yılmaz Büyükerşen Balmumu Heykeller Müzesi’nin yer aldığı yeni müzelerin kurulması gibi projeler bulunmaktadır.
Sayısız hizmetlerinden biri de Eskişehir’de kırsal alandan gelenler için Görme, Ortopedik, Zihinsel ve İşitme Engelliler Kaynaştırmalı Üretim ve Eğitim Merkezi Projesi’dir. Bu proje, 16.450 metrekarelik bir alanda kurulan tesiste yürütülmektedir. Tesis kültür mantarı, tavukçuluk, süt mamulleri, sera çiçekçiliği ve el beceri ürünleri üretimi yapılmak üzere 7 Ağustos 1998 tarihinde yaşama geçirilmiştir.
Pr. Dr. Yılmaz Büyükerşen’in, gerek Akademik yaşamındaki gerçekleştirmiş olduğu projeleri, gerekse Belediye Başkanlığı döneminde yaptığı çalışmaları ve hizmetlerini buraya bütünüyle aktarmak bu yazının sınırlarını zorlamak olur. Bu nedenle belli başlı proje ve hizmetlerini yazabiliriz ancak.
Yılmaz Büyükerşen, Akademik yaşamında ve Belediye Başkanlığı yaşamında ulusal ve uluslararası sayısız ödüllerle takdir edilmiş ve onurlandırılmıştır.
Sözü kendisine bırakalım;
Eskişehir’de doğmuş, Eskişehir’de büyümüş, talihin de yardımıyla Eskişehir’de hayallerinin önemli bir bölümünü gerçekleştirmiş bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. Üç kardeşin en büyüğü, dünyalar güzeli iki kızın babası, dünya tatlısı iki kız çocuğun dedesiyim. Sahip olduğum her şeyle, Eskişehirliliğimle, annemle, babamla, kardeşlerimle, eşimle, kızlarımla, torunlarımla, damatlarımla ve ama en çok da bir vatandaşı olduğum Türkiye Cumhuriyeti’yle ve Atatürkçü olmakla gurur duyan biriyim.
Büyük bir destan yazan efsane Başkan,
gerçek bir Mustafa Kemal ATATÜRK neferi Yılmaz Büyükerşen; sanatçı yaratılışı,
mücadeleci yapısı ve adı gibi yılmaz karakteriyle bir sanat abidesi olarak bizlere ilham veriyor. Sonsuz saygı ve hürmetle…
(Alıntılar; Yılmaz Büyükerşen Zamanı Durduran Saat-Cemalettin N. Taşçı/Doğan Kitap)