Gecenin bir yarısı, “Baba deprem oluyor” sesiyle bir anda uyanıp ta çaresizce yine neresi yıkıldı düşüncesi ile nasıl ekran başına koştuğumu anlatmaya kelimeler yetersiz kalır.
Kahramanmaraş, Malatya, Hatay, Osmaniye, Gaziantep, Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Kilis, Şanlıurfa…
Zor bir coğrafyada yaşıyoruz, bunun bilincinde miyiz, maalesef. Görünen o ki, hiç ders almamışız. 1999 Marmara depreminden bu yana çokta bir şeyin değişmediğini 3 gündür ekranlarda izliyoruz. Gördük ki, hiçbir şeye hazır değilmişiz…
Binaların yapımında kontrol mekanizmasını çalıştırmazsan, adam sende, bize bir şey olmazcılığa teslim olmuş bu millete hiçbir şey yaptıramazsın. Herkes işini belirlenen kurallar çerçevesinde doğru olarak yapacak ya da yaptıracaksın. İnşaat yapmanın kurallarını hiç kimseye karşı esnetmeyeceksin, kamu dahil... Buna göz yumacak teknik personeli gerekirse cinayete teşebbüsle yargılayacaksın…
Yönetmeliklerimiz, yazılı kurallarımız, şartnamelerimizde bir sorun yok, biliyorum ki hepsi mükemmel ama işin içine uygulayıcı olarak insan faktörü girince hiçbir şeyin yazıldığı gibi uygulanmadığını hepimiz biliyoruz.
Dünyada bir başka örneği olmayan, art arda yaşanan iki büyük deprem ve bu iki depreme rağmen halen ayakta kalan binalar var, demek ki birileri işini doğru yapmış bunu da es geçmemek lazım.
Kahramanmaraş, Malatya, Hatay, Osmaniye, Gaziantep, Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Kilis, Şanlıurfa…
Milliyet: Batı yıkıldı. Yetkililer aciz kaldı. “Halk Sahipsiz”
Radikal: Deprem Yıktı, Devlet Baktı; İki binden fazla ölü, halk çaresiz. “Çöktük”
Sabah: Aman Allah’ım. “En az 2500 ölü”
Cumhuriyet: Deprem bölgesinde binlerce kişi yıkıntı altında kaldı. “Acımız Büyük”
Hürriyet: Yine çürük inşaat, yine hırsız ve vicdansız müteahhitler. “Katiller”
Star: Deprem fotoğrafları üzerine kısa bilgiler veren bir manşete yer verilmişti.
Akit: Ankara, onbinlerce insanın feryadına kör ve sağır kaldı. “Devlet Enkaz Altında”
Yeni Şafak: Kendine ihtiyaç duyulmayan her yerde hazır ve nazır olan devlet deprem felaketinde yardım diye çırpınan insanların imdadına yetişemiyor. “Devletin Çöküşü”
Yukarıdaki gazete manşetleri; 17 Ağustos 1999 tarihinde yaşanan deprem sonrasında 18 Ağustos günü gazetelere atılan manşetler. İnternetten geçmişte yazılan ve söylenen şeylere anında ulaşmak artık çok kolay. Sadece manşetleri verdim ki, haber içeriklerini daha detaylı bulup okuyabilirsiniz, dönemin siyasetçilerinden olup iktidarı elinde tutanlar, o gün eleştirdikleri durumlardan ders alıp, bir plan yapsalardı bugün yaşanan bu aksaklıklar yaşanmazdı.
Ogün konuşanlar, eleştirenler bugün çeşitli bahanelerin arkasına sığınıp sosyal medya kısıtlama uygulaması yapanlar, enkaz altında kalanların kurtarılması için, organizasyonların hedefine ulaşması için o sosyal ağların önemini birlikte gördük.
Evet saha çok büyük, evet deprem son yüzyılda yaşadığımız en büyük deprem, evet 10 kent yerle bir oldu, elbette bunların farkındayız…
Bilgi kirliliği var mı, var… Dezenformasyon var mı, var… Bu eylemleri yapanları anında tespit etmek var mı, var… Alırsın bu şahısları, ibretlik birkaç yaptırım yaparsın, bir daha yapıyorlar mı görürüz. Nasıl ki, 1999’da da Devletimizin, Askerimizin, Polisimizin yanındaydık, bugünde yanındayız. Bununla birlikte hiç mi eleştirmeyelim, hiç mi konuşmayalım, hiç mi yorum yapmayalım. Halkın bazı kurumlara olan güveninin sarsılmasını, nerde yanlış yapıldığını hiç mi sorgulamayalım.
Sosyal medya ağlarının ticari bit kurum olduğunu unutmadan, sorumsuz, bilinçsiz, teyit edilmemiş paylaşımların anlık tepkilere neden olacağını bilerek iletilerimizde bunu dikkate almalıyız, kamu yararı gereği, devletin manipülasyonla mücadele çalışmalarına destek olunmalı. Sosyal medya ağalarında paylaşılan bilginin haber olmadığını, unutmamalıyız.
Kahramanmaraş, Malatya, Hatay, Osmaniye, Gaziantep, Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Kilis, Şanlıurfa…
Biliyorum, deprem sonrası yapılan yardım çağrısına imkanlarınız ölçüsünde destek vermeye koşa koşa gittiniz, gittik. Yapılan yardımların doğru yerlere aktarılması için mutlaka resmi kurumlar aracılığı ya da onlar tarafından onaylanan yerlerin eli ile yapılması o yardımların doğru yerlere aktarılması için önemli bir husus. Son olarak bir çağrı da Siyasi Parti ve temsilcilerine yapalım, Mayıs ayında yapılması planlanan seçimler için partilere aktarılacak olan seçim çalışma bütçelerinin, on şehrimizin yaralarının sarılması için kullanılmasının daha doğru olacağı kanısındayım.
Şu yazıyı kaleme alırken, işimizin artık mucizelere kaldığını görüyorum. Bir canı dahi kurtarmak için başta yabancı ülkelerden gelen ekipler olmak üzere sahada olan kim varsa; AFAD, KURT – AR, ANDA, UMKE, İHH, KIZILAY, AKUT, DİYANET VAKFI, AHBAP, Belediye Ekipleri, İtfaiyeciler, Valilik Ekipleri, Haberciler, Askerinden Polisine Gönüllüler, adını dahi bilemediğimiz Kahramanlar, Allah hepinizin yardımcısı olsun, Allah bize bu acıları bir daha yaşatmasın…
Deprem öldürmez, binalar öldürür...
o_karahan@hotmail.com