Tarih: 17.12.2023 21:36

YEKBAŞLIKTAN TEKBAŞLIĞA

Facebook Twitter Linked-in

Sivas Cumhuriyet Üniversitesinde bu defa, Düğün Dernek film sahnelerini aratır bir atama ile karşı karşıyayız…

Bahsedeceğimiz atama, Düğün Dernek filminde ki Tüpçü Fikret’in Sanatçı Mustafa Keser yerine sahneye çıkmasına benziyor.

Edebiyat Profesörü Hakan Yekbaş hocamızın, Mühendislik Fakültesi Dekanı olarak atanacağını duyunca bizlerin de aklına, haliyle bu sahne geldi.

Ha Mustafa Keser’in yerine Tüpçü Fikret, ha Mühendislik Fakültesi dekanlığına Edebiyatçı Profesör…

Hatırlanacağı üzere, filmde Nükhet Duru, Mustafa Keser’in başına bağlama ile vuruyor. Tüpçü Fikret de bayılan Mustafa Keser’in yerine sahneye çıkıyor.

Şimdi merak ettiğimiz konu şudur? Mühendislik Fakültesi’nin 38 profesörünün kafasına bağlama ile kim vurdu?

Yoksa Hakan Yekbaş hocamızın; Rektör Yardımcılığı, Bilimsel Araştırma Projeleri Başkanlığı, Edebiyat Fakültesi Fakülte Kurulu Üyeliği, TÖMER Merkez Müdürlüğü, Kalite Komisyonunda Kalite Koordinatörlüğü gibi görevleri yürütürken bir de Mühendislik Fakültesi Dekanlığı için sahne almasını nasıl açıklayabiliriz. Ya Mühendislik Fakültesinde Profesör unvanına sahip, bir tek profesör bile yoktur. Ya da var olan profesörlerin kafasına Nükhet Duru misali birisi bağlama ile vurmuştur.

Başka ihtimaller var mıdır? İhtimalleri siz okuyucularımız için yazalım. Ama bize bağlama olayı daha mantıklı geliyor.

Mesela; Rektör Alim Yıldız ve Hakan Yekbaş hocamız, Mühendislik Fakültesindeki profesörlerden hiçbirini dekanlık yapabilecek kapasite de görmüyor olabilir?

Bu konuda Alim Yıldız ve Hakan Yekbaş hocalarımız elbette haklı olabilir. Çünkü 38 Mühendislik Profesörünün olduğu yerde; bir Edebiyatçı, Mühendislik Fakültesine Dekan olabiliyorsa, o  fakültede ki Mühendislik Profesörlerinin hiçbiri dekan olabilecek kapasitede değildir demektir. Rektör Alim Yıldız ve Hakan Yekbaş’ın bu konudaki kusuru, daha kendilerine itibar edemeyen bu profesörleri Mühendislik Fakültesinde tutmalarıdır. Şayet bu profesörlerin yetiştirdiği bir Makine Mühendisi, fabrikadaki aşçının Fabrika Müdürü olabileceğini makul görebilir. Veyahut bu profesörlerin yetiştirdiği bir İnşaat Mühendisi, binaların statik projesini hazırlarken kendi  bilgilerini bir kenara bırakıp, şantiye bekçisinin fikirlerine önem verebilir. Başka bir örnekle Jeoloji Mühendisi, zemin etüdlerini hazırlarken dağdaki çobanın, bir Maden mühendisi cevher ararken mahallelinin fikirlerini telakki edebilir. Neticede geleceğin makinelerini, binalarını, madenlerini inşa edecek bu mühendisler, öğrencilik hayatlarında hocalarının Edebiyatçı bir dekandan icazet aldığını görmüşlerdir. Bu öğrencilerin ne suçu vardır!

Başka bir ihtimal, Mühendislik fakültesindeki profesörlerin bir kısmında dekanlık yapabilecek kapasite vardır fakat bu yönetim ile dünya bir araya gelse çalışmak istemiyorlardır. Bu durumda mühendislik fakültesindeki profesörlere şu soruyu sormak gerekir. Ya biriniz yanıp diğerlerini kurtaracaksınız, ya da hepiniz birlikte yanacaksınız. İstibdatı ikame etmek üzere, sizler üzerinde gösterilen bu gayreti görmekten imtina mı ediyorsunuz. İçinizde hiç mi hamiyet ve cesaret sahibi kimse yoktur?

Daha makul bir ihtimal, Hakan Yekbaş hocanın bu aralar paraya sıkışmış olabileceğidir. Hocamızı töhmet altında bırakmak istemeyiz. Yalnız yine de kıymetli hocamıza sormak isteriz:  Rektör Yardımcılığı, Bilimsel Araştırma Projeleri Başkanlığı, Edebiyat Fakültesi Fakülte Kurulu Üyeliği, TÖMER Merkez Müdürlüğü, Kalite Komisyonunda Kalite Koordinatörlüğü gibi görevleriniz de varken, bir de Mühendislik Fakültesi Dekanlığı vazifesini neden üzerinize alırsınız? Bu makam sizlere bir ek gelir kaynağı yaratacak mıdır?

Şayet yaratmayacaksa, Hakan Yekbaş hocamızdan ricamız; 38 Profesörün kafasına bağlama ile kim vurmuştur, lütfen konuya açıklık getiriniz. 

Değerli okuyucularımız, Edebiyat Profesörümüz Hakan Yekbaş hocamızın Mühendislik Fakültesine dekan olarak atanması münasebetiyle; Mühendislik fakültesi hocalarımıza, Tüpçü Fikret’in de sahnede seslendirmiş olduğu,

“Çiğ sütten kaymak olmaz,
Güzelden doymak olmaz,
Eğil eğil öpeyim, 
Yolcuyam durmak olmaz.”   şarkı sözleriyle bir letafet-i tab ederek aranızdan ayrılıyoruz.

Bir başka bulunmaz hint kumaşı olarak Cumhuriyetin yollarına halı döşediği Düriye Kuzu'yu unutmadık yakında…

Ünvan için gazetemiz haberinin kaldırılması ve Yıldız'ın haber kalkarsa ünvanı alırsın dediği şahısla ilgili yeni gelişmeler yakında…

Kılıç olup oğlunun başarısızlığını ünvan ve ekip ruhuyla sildirenlerin inanılmaz ama gerçek yaptıkları entrikalar yakında…

Malvalığım yok deyip acil koduyla oğlunun sattığı arsalarla yakında…

Özel kalem sevdalısı Cumhuriyet neden soruşturma geçirmiş personelleri topluyor… yakında…
 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —