Doğudan batıya, Güneyden kuzeye ülke işgal altında. Osmanlı imparatorluğu çökmüş. Kıtlık,sefalet diz boyu.Mustafa Kemal ve arkadaşlarının yaktığı meşaleye ,her evden 3-5 vatan evladı katılarak Dünyaya meydan okudular. Dedelerimizin kanlarıyla, canlarıyla,bedel ödediği,bizlere emanet ettiği Cumhuriyetimize sahip çıkmalıyız. Cumhuriyet kolay kurulmadı. Orta doğunun durumu göz önünde. Yaşasın Cumhuriyet, yaşatalım Cumhuriyetimizi.
DURSUN ÇAVUŞ
KURTULUŞ SAVAŞINDA.
-Sarı Hüseyin ailesi, yüzlerce koyun, öküz, inek, at ve çelik gibi gençlerle Horasan kapısından tozlu yolları, karlı dağları aşarak Anadolu'nun taşıyla toprağıyla, suyuyla tanıştılar. Türküleriyle,gelenek görenek ve inançlarıyla kaynaştılar....
-Keçi kılından kara çadırlarla, nakışlı heybelerle, kilim, keçe,cicim, çullarla Nurhak dağının eteklerine yerleştiler. Zaman zaman Malatya Akçadağ yöresinde göçebe olarak yaşadılar, sonra Doğansehirin Ören köyünde yerleşik düzene geçtiler....
-Sarı Hüseyin ailesi hayvancılıkla uğraşıyordu, merası geniş,otu bol Yılanlı dağının eteğindeki Kangal'ın İtkıran köyüne,oğlu İbrahim, torunları Sarı Dursun, Dükkür Ali, Küpüş İbrahim'le gelip yerleştiler....
-Ülke 93 harbinden yeni çıkmıştı. Osmanlı devleti işgal altındaydı. Eli silah tutan herkes silah kuşanıp,düşmana karşı harbe girecekti.
Köy muhtarlarına haber gönderildi, isimler yazıldı....
-Sabah kalktılar, dede Sarı Hüseyin; Oğullarım rüya gördüm. Evliyadan haber geldi, Mustafa Kemal'i yalnız bırakmayın diyor. Dedenin sözleri çorba içmekte olanların boğazına çakıldı....
-İbrahim ağa ve Fato ana oğulları Sarı Dursun'u ve Küpüş İbrahim'i üçler tepesinden uğurladılar, köyde eli silah tutan herkes sıra sıra kışla kapısına vardılar. Sivas'ta Sarı Dursun'u Trakya cephesine, Küpüş İbrahim'i Doğu cephesine sevk ettiler....
-Gelibolu yarımadasında Savaş başlamıştı. Bölük komutanı, bölüğe konuşurken Sarı Dursun'u yanına çağırdı.
-Kaç yaşındasın
-40 yaşındayım kumandanım
-Daha önce nerede askerlik yaptın
-Şam'da ve Bağdat'ta
-Komutan bölüğüne dönerek
-Çavuşunuz Dursun'dur......
-Hatice gelin,buğulu camlarda,gözündeki yaşlarla asker yolu bekliyordu. Fato ana ,oğullarının hasretiyle yanıyor, gözyaşlarını gecelere saklıyordu. Gecelere döküyordu içini.
-Ahh Dursun'um, ah İbrahim'im siz yoksunuz içimde tuz ateşi yanıyor. Kurban olurum size yiğitlerim....
Ağu ağudan felek
Yuva dağıdan felek
Goymadın murad alam
Vurup dağıdan felek
- Dile dökülemeyen karmaşık duygularla,soğuk yalnızlığın iliklere kadar yaşandığı gündüzler gece oluyordu. Yağsız kırık buğday çorbası içiliyor, barut kokusundan çiçekler ölüyor, bomba seslerinden ceylanlar,keklikler kaçıyordu.Yağmur altında susuzluktan dilleri kuruyan yiğitler çarpışıyordu....
--Mustafa Kemal cepheden cepheye komuta ediyordu, 57 Alay zor durumda, atacak mermileri kalmamıştı. Mustafa Kemal mevzide bekleyen askerlerine dönerek, kararlılığını gösteriyor o unutulmaz sözleri sarf ediyordu "Ben size savaşmayı değil,ölmeyi emrediyorum" Dursun çavuşunda aralarında olduğu bir tümen 57 Alaya destek için yola çıktı....
-Savaş şiddetiyle devam ediyor du, silah ve top sesleri Conkbayır'ında yankılanıyordu, o güzelim billur dereler kan akıyordu. Ölümün gölgesinde tepelerden, vadilerden gelen kurşunlar can alıyordu. Ön saflarda yer alan Dursun çavuş'a top mermisi isabet etmişti. Asker arkadaşları koştu;
-Dursun çavuş vuruldu!
-Dursun çavuş vuruldu!
-Dursun çavuş, hemşehrisi Kesirikli Hasan'a son bir veda bakışıyla baktı, dilinden dökülen son sözleri, " Bizim elin yaylasına eller varır, ben varamam, cebimde karım Hatice'nin hatırası mendili var, o mendili götür, şahadetimi bizim eve bildir "......
-Ülkenin her tarafında savaş devam ediyor du, Dursun çavuşun oğlu İbrahim ( Kuru İbo) nun silah altına alınma emri gelmişti, Fato ana torunu İbrahime sarıldı " Seni üçler tepesinden uğurlamam. Seni yel tepesinden uğurlayacağım gurban olduğum, üçler tepesinden uğurladığım geri gelmiyi ".....
- Asker yolunu bekleyenler, buğulu gözlerle beklediler. Gözler yol gözledi. Gözler üşüdü türkülerin ayazında.Savaşa gidenler ,hayatının baharını, Arap çöllerinde ,Rus sınırında, Çanakkale'de geçirdiler. Yüreğindeki umutla Vatan uğruna bir cepheden diğer cepheye koştular. Çöl sıcağından,karlı dağlara yürüdüler....
- Köylüler toprak damın üstünde oturuyorlardı, çocuklara seslendiler, bir karartı göründü,gidip bakın hele gelen kim. Kır Mehmet'le ,Çolak Zilfo geleni karşıladılar. Hoş geldin dediler, fakat geleni tanımadılar.
Kızıl Bektaş;
-Yavrum sen kimsin? Nereden gelip, nereye gidiyin.
-Ben bu köylüyüm Bektaş emmi !
-Kimlerdensin oğul?
-Sarı Hüseyin'in torunu Küpüş Ibrahim'im.
-Bu ne hâl oğul
-Sakal bıraktım ki, anam, babam korkmasın, çeneme sarapnel parçası değdi, esir düştüm Rusyada 7 yıl kaldım, çenemin sol tarafı kırık, sakal bırakarak kapattım. Bizim ev halkı nerede Bektaş emmi, köylü hep buraya geldi, bizimkiler yok, Dursun abim geldimi?
-Kızıl Bektaş yutkundu; Sizinkiler malı davarı sattı, Zerk'te arazi aldılar oraya yerleştiler. Hepsi Zerk'te.
Kemal SARIKARTAL
Şair-Yazar