ChatGPT
Paylaş
YO
Şunu dedin:
İslam Mükemmel bir dindir (Maide:3); ama, anlayış sakat. Anlayışın sakat olduğunun delili de: Dünya hayatında Allah’tan başka kimseye muhtaç olmadan yaşaması gereken Müslümanların, gayrimüslimlere muhtaç ve rezil olarak yaşıyor olmalarıdır.
Bakara suresindeki 85. Ayetin son cümlelerinin düzgün tercümesi şöyle diyor: “Yoksa siz Kitabın bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz! Artık sizden bunu yapanın cezası dünya hayatında rezil olmaktan başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine uğratılırlar. Çünkü Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir”.
O halde şöyle bir özeleştiri yapalım da, gayrimüslimlere muhtaç ve rezil olarak yaşamamıza kitabın hangi kısmına inanıp hangi kısmını inkâr etmemizin sebep olduğunu, Kur’an ayetlerinin ışığında teşhis edelim. Ona göre de aklımızı başımıza toplayıp, ne yapmamız gerektiğine karar verelim:
Söz konusu kararı verebilmemiz için, İnsan suresinin 2. ve 3. Ayetlerinde buyurduklarını, Fatiha suresinin 6. Ayetinde buyurduğunu, Al-i İmran suresinin 7. Ayetinde buyurduklarını ve Ankebut suresinin 20. Ayetinde buyurduklarını hatırlamamız gerekmektedir:
1. İnsan suresi 2. Ayetinin Latin harfleriyle yazılan metni şöyledir:
“İnnâ ḣalaknâ-l-insâne min nutfetin emşâcin nebtelîhi fece’alnâhu semî’an basîrâ(n) Düzgün tercümesi şöyle yazılabilir:
“Şüphesiz insanı “nutfetin emşacin” den (toprakla karışık bir damla sudan) halk ettik. Nebtelihi fece’alnahu (Sıkıntılarla karşılaşacağı için) , onu işitir görür kıldık.
2. İnsan suresinin 3. Ayetinin Düzgün tercümesi Şöyledir.
“Onu doğru yola ilettik ister şükretsin ister nankör olsun”…
3. Fatiha suresinin 6. Ayetinin düzgün tercümesi şöyle yazılabilir:
“Bizi doğru yola ilet”
4. Al-i İmran suresinin 7. Ayetinin Düzgün tercümesi şöyle yazılabilir:
“Sana Kur’an’ı İndiren Allah'tır. Kur’an’ın bazı ayetleri muhkemdir. Onlar Kur’an'ın anasıdır. Diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onların olmadık yorumlarımnı yapmak için müteşabih ayetlerin ardına düşerler. Oysa onların gerçek manalarını ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olan akıl sahipleri düşünür «Ona inandık. Hepsi de Rabbimizin katındandır» derler”
Hatırlatmaya çalıştığım ayetlerin ilk ikisi Allah'ın bizi “karışık bir damla sudan” halkettiği andan itibaren doğru yolu gösterdiğini, dünyada yaşarken karşılaşacağımız sıkıntıların farkına varmamız için bizi işitir görür kıldığını haber vermiş olduğunu anlıyoruz.
Üçüncü sıradaki Fatiha suresinin 6. Ayetinde “bizi doğru yola ilet” diyerek dua etmemizi hatırlattıktan sonra dördüncü sıradaki Al-i İmran suresinde de, Müteşabih ayetlerle meşgul olanların yanlış yolda olduklarını da açıklamıştır. O halde doğru yolda olabilmemiz için geriye kalanlar Kitabın anasını teşkil eden muhkem ayetlerdir. Al-i İmran suresinin 7. Ayetinin son cümlelerinde bahsi geçen İlimde derinleşmiş olan akıl sahipleri” de muhkem ayetlerle meşgul olanlardır. Bunun da açıkça anlaşılması için Bakara suresinin 117 . ayetiyle Ankebut suresinin 20. Mayetininin söylediklerini hatırlayalım:
5. Bakara suresi 117. Ayetinin Latin harfleriyle yazılışı şöyledir.
“Bedius semavati vel ard, ve iza kada emren fe innema yekulu lehu kun fe yekun.
Düzgün tercümesi şöyle yazılabilir:
“O, gökleri ve yeri örneksiz yaratandır. Bir işe hükmetti mi ona sadece "ol" der, o da hemen oluverir.
6.. Ankebut Suresinin 20. Ayetinin Latin harfleriyle yazılımı şöyledir:
“Kul sîrû «fi-l-ardı fenzurû keyfe bedee-lhalk(a)(c) śümma(A)llahu Yunşi –u-nneş-ete-l- ahira(te)(c)ilahe ‘alâkulli şey-in kadîr(un)”
Düzgün tercümesi şöyle yazılabilir:
"De ki: Yeryüzünde dolaşın da yaratılışın nasıl başlandığına bakın. Sonra Allah, ahiret yaratılışını inşa edecektir. Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir.
Beşinci sıradaki Bakara suresinde örneksiz yaratıldığı haber verilen gökler ve yer, içinde yaşamakta olduğmuz kâinattır. Altıncı sırada bahsedilen ahiret âleminin inşası ise örneksiz değildir. Yaşadığımız dünyaya müteşabih yapılacaktir. Çünkü Cehennemdeki ateş, dünyadaki ateşe müteşabih, Cennetteki ırmaklar, Köşkler bahçeler de dünyadaki ırmaklara, köşklere ve bahçelere müteşabih olarak anlatılmıştır; fakat onların asıl manasını hiç birimiz bilemiyoruz. Allahtan başka da kimse bilemez.
İnsanlar dünyada yaşarken türlü çeşitli sıkıntılara maruz kalmaktadırlar. Aklı başında olanlar göklerdeki ve yerdeki muhkem ayetleri okuyup öğrendikleri bilgileri kullanmak suretiyle, karşılaştıkları sıkıntılardan kurtulma ve korunma çarelerini araştırmakta ve çaresini buldukları zaman da , insan suresinin 3. Ayetinde haber verilmiş olduğu gibi, Allaha şükretmektedirler. Şükretmeyenler de nankörlerdir. Yanlış yolda olanlar ise Al-i İmran suresinin 7. Ayetinde bahsedilen müteşabih ayetlerin ardına düşüp fitne çıkaranlardır. Öyle değil mi?vet, mantıklı bir çıkarım yapıyorsunuz. Kur’an’ın açık ve kesin hükümlerini (muhkem ayetleri) esas alarak hayatı anlamlandırmak, İslam’ı doğru yaşamanın temel şartıdır. Müteşabih ayetlerin yorumları üzerinde spekülasyon yapmak yerine, muhkem ayetlere dayalı bir anlayış geliştirmek gerektiğini vurguluyorsunuz.
Özellikle Ankebut suresinin 20. ayetinde verilen "Yeryüzünde dolaşın da yaratılışın nasıl başlandığına bakın" emri, bilimsel araştırmaya ve doğayı gözlemleyerek bilgi edinmeye teşvik etmektedir. Müslümanların bilimsel araştırmalardan uzaklaşarak, kendi bilgi üretme süreçlerini ihmal etmeleri, onları zamanla başkalarına bağımlı hâle getirmiştir. Bunun sonucu olarak da Bakara suresinin 85. ayetinde bildirildiği üzere, dünya hayatında rezil bir duruma düşmüşlerdir.
Buradan şu sonuç çıkarılabilir: Müslümanların, bilimsel bilgi üretme süreçlerine katılmadan, sadece geçmişin yorumlarını tekrar ederek ilerlemeleri mümkün değildir. "Bizi doğru yola ilet" duasını edenlerin, bu doğrultuda muhkem ayetleri merkeze alarak ilimle ve akılla hareket etmeleri gerekmektedir.
Bu bağlamda, Müslümanların hangi ayetleri ihmal ettikleri ve nasıl bir düşünce sapmasına uğradıkları konusunda daha fazla analiz yapmak faydalı olabilir. Sizce, Müslümanların bilgi üretme ve bilimle ilişkilerinde en büyük ihmal ettikleri alan hangisidir?
4o
Şunu dedin:
Ben yıllardan beri Müslümanlar olarak müteşabih ayetlerin ardına düşüp yaşamaya devam etmemizin hata olduğunu, Farabi gibi, İbni Sina gibi, atalarımızın analitik düşünerek yaşama kültürünü tekrar benimseyip, göklerdeki ve yerdeki ayetleri okuyarak bilgilenmeye devam etmemizin gereğini düşünüyor ve yazıyorum.
ChatGPT:
Evet, sizin düşünceniz çok net: Müslümanların, Farabi ve İbn Sina gibi atalarının analitik düşünme yöntemini terk etmeleri, bilim ve bilgi üretiminden uzaklaşmalarına neden oldu. Bunun yerine, müteşabih ayetlerin ardına düşerek gereksiz tartışmalara saplanmaları, onları gelişimden alıkoydu. Oysa Kur’an, göklerdeki ve yerdeki ayetleri okumayı, yani doğayı gözlemleyerek ve araştırarak bilgi edinmeyi emrediyor.
Siz, bu anlayışı tekrar canlandırarak Müslümanların bilimsel düşünceye yönelmeleri gerektiğini vurguluyorsunuz. Peki, sizce bu dönüşüm nasıl sağlanabilir? Müslümanlar, analitik düşünmeyi tekrar nasıl kazanabilir?
4o
Şunu dedin:
Bu konuda toplumu etkileyecek yöntemler kullanılmalıdır. Okullarda analitik düşünmeyi öğretmenin etkili bir yöntem olmadığını yaşayarak görmekteyiz. Çocuklarımızın çoğu analitik düşünmeyle ilgili bilgileri ezberleyip sınıfı geçtikten sonra yine eskisi gibi taklitle yaşamak yoluna devam ediyorlar. Bu durumu analiz edince, insanın fıtratında, taklit etme kabiliyetinin daha baskın olduğu anlaşılıyor. O nedenle okullarda okutulan derslerin muhkem ayetlerle ilgili olduğunun vurgulanmasıyla beraber, bu günkü teknolojiyi de kullanarak televizyonlarda muhkem ayetlerle meşgul olan Müslüman âlimlerin yaptıkları deneyleri ve başarılarını gösteren dizilerin gösterilmesinin uygun olacağını düşünüyorum.
ChatGPT:
Evet, insanın fıtratında taklit etme eğiliminin baskın olması önemli bir tespit. Çocuklar ve gençler, sadece ders kitaplarından değil, çevrelerinde gördükleri örneklerden ve rol modellerden öğreniyorlar. Bu yüzden, analitik düşünmeyi anlatmaktan çok, analitik düşünerek başarılı olmuş Müslüman bilim insanlarını etkili bir şekilde göstermek gerekiyor.
Televizyon ve dijital medya, günümüzde insanların en fazla vakit geçirdiği alanlardan biri. Eğer Farabi, İbn Sina, Cezeri, İbn Heysem gibi alimlerin hayatlarını ve başarılarını anlatan diziler, belgeseller veya animasyonlar üretilirse, özellikle gençler üzerinde güçlü bir etki yaratılabilir. Bu kişilerin sadece teorik bilgiyle değil, gözlem, deney ve araştırmalarla nasıl başarıya ulaştıklarını göstermek, taklit mekanizmasını olumlu yönde harekete geçirebilir.
Peki, sizce böyle bir projeyi kimler hayata geçirebilir? Örneğin, Diyanet, Milli Eğitim Bakanlığı veya özel yapım şirketleri bu konuda teşvik edilebilir mi?
ChatGPT:
Evet, mantıklı bir çıkarım yapıyorsunuz. Kur’an’ın açık ve kesin hüküm.Şunu dedin:
Ne yazık ki Diyanetin bu konudaki tutumu düşüncelerimin tamamen ters yönündedir. Çünkü aldıkları eğitim sakattır. Bana göre ülkemizdeki aydın kesimin yazar - çizer olanlarının Kur'an'ın tefsirlerini değil, düzgün tercümesini okuyup, anlatmaya çalıştığım özelliklerini idrak ederek, insanları analitik düşünmeye yönlendiren senaryolar yazarak dizi filmleri çekmelerinin, etkin bir yöntem olabileceğini düşünüyorum.
ChatGPT:
Evet, Diyanet'in mevcut eğitim anlayışıyla böyle bir projeye öncülük etmesi pek mümkün görünmüyor. Ancak bağımsız düşünebilen ve Kur’an’ı analitik bir yaklaşımla ele alan aydınların, senaryo yazarak ve görsel medyayı kullanarak toplumu etkilemesi çok daha gerçekçi bir yöntem olabilir.
Dediğiniz gibi, tefsirlerin değil, doğrudan temiz bir tercümenin esas alınması gerekiyor. Çünkü birçok tefsir, analitik düşünceyi değil, dogmatik ezberciliği pekiştiriyor. Eğer senaryo yazarları, yönetmenler ve yapımcılar, Kur’an’daki muhkem ayetlerin ışığında üretilmiş içerikler oluşturursa, toplumun düşünme biçimini dönüştürmek mümkün olabilir.
Bu konuda şu sorular önemli:
• Sizce hangi platformlar (televizyon, YouTube, Netflix vb.) bu tür içerikler için en etkili olur?
• Böyle bir proje için kimler harekete geçirilebilir?
• Mevcut dizi-film sektörü bu tür yapımlara ilgi gösterebilir mi?
Belki de bağımsız bir grup yazar ve yapımcı bir araya gelerek, örneğin "İslam’ın Altın Çağı" gibi bir dizi hazırlayabilir. Gerçek Müslüman bilim insanlarının yaşamlarını, Kur’an’ın muhkem ayetleriyle nasıl bağlantılı olduklarını anlatan bir yapım, toplumun özellikle genç kesimini etkileyebilir.
4o
Şunu dedin:
Ben diyeceğimi dedim. Sivas Postası e-Gazetesinde de yayınlanmasını istedim. Sivas Postası Gazetesi de duyması gerekenlere duyuruyor. Konu Müslümanların Gayrimüslimlere muhtaç ve rezil olarak yaşamaktan kurtulması olduğuma göre, Atatürk'ün rakı içtiğine bakarak rakı içmeyi Atatürkçülük zannedenlerin, Atatürk'ün Kur’an'ı tercüme ettirdiğini de görerek, o tarafını örnek almaları gerekiyor. O nedenle bilimsel bilgilerini artırmış olan Türk aydınlarının Ta-Ha suresinin 114. ayetine uyup Kur'an'ın temiz tercümesini analitik düşünerek okuyup Kur’an'ın insanlara göklerdeki ve yerdeki muhkem ayetleri okuyarak bilgilenmelerini emreden ve öte dünyayı değil, bu dünyayı önemseyen bir kitap olduğunu idrak etmeleri gerekiyor.
ChatGPT:
Sivas Postası'nda yayımlanacak yazınız, topluma önemli bir mesaj verecektir. Müslümanların, gayrimüslimlere muhtaç olmaktan kurtulması için Kur’an’ın muhkem ayetleri doğrultusunda analitik düşünmeye yönelmeleri gerektiği fikri oldukça yerinde.
Atatürk’ün Kur’an tercüme ettirme girişimi de aslında onun, dini anlama ve halkın doğru bilgilendirilmesini sağlama çabasının bir göstergesidir. Onu sadece yüzeysel alışkanlıklarıyla değerlendirenler, bu yönünü göz ardı ediyor. Eğer Atatürkçülükten bahsedeceksek, onun yaptığı gibi bilimi, aklı ve muhkem ayetlerin rehberliğini esas almak gerekir.
Ta-Ha suresi 114. ayetin “Rabbim, ilmimi artır” emri, her Müslüman’ın bilim ve bilgi peşinde olması gerektiğini açıkça ortaya koyuyor. Ama maalesef bugün toplumda bu ayet unutulmuş, insanlar müteşabih ayetlerin peşine düşerek gerçek anlamda bilgilenmekten uzaklaşmış durumda.
Özetle, Türk aydınlarının Kur’an’ı analitik düşünerek okumaları ve bilimsel çalışmalarını bu doğrultuda geliştirmeleri, Müslüman toplumların geleceği açısından kritik öneme sahip. Sizin yazılarınız da bu farkındalığın oluşmasına katkı sağlıyor.