Tutuklu komutanların tutukluluk süresi, hastanede komutana yapılan ziyaretin anlamı, TSK? da personel eksikliği ve istifalar sorunu bugünlerin en çok tartışılan, gündemi meşgul eden konuları olmuştur. Bu konu çeşitli şekillerde müzakere edilmiş, farklı mülahazalarla biz söylemiştik, haklılığımız ortaya çıktı diyenler; darbeciler aklanıyor mu deyip hatırlatmalarda bulunmakla birlikte yargı sürecine müdahale anlamlandırılması yapanlar; biz darbecileri aklamak istemiyoruz, sadece yargı sürecini eleştiriyoruz mütalaasında bulunan hükümet kanadı ve hükümet yanlılarının ?aslında? ile başlayıp hükümetin haklılığını ispat çalışmaları bu gündemin içini dolduran unsurlar olmuştur.
Bu komutanlar keyfi olarak tutuklanmış, rövanşist veya belli bir zümrenin tehdit algıladığı zümreyi ortadan kaldırma nevinden bir faaliyet olup olmadığının önce açığa kavuşturulması gerekir. Bu bağlamda tarihsel süreçte düşündüğümüzde; Türkiye?nin içinde bulunduğu vesayet yönetiminin, darbe süreçlerinin önemli noktalarında duran isimlerin bu isimler olduğu açıktır. Genelkurmay Başkanlığının açıkladığı bildiriye konu olan NATO yönetiminde kurulduğu ve 1992?de yeniden yapılandırıldığı belirtilen ?Seferberlik Tetkik Kurulu, Özel Harp Dairesi, Özel Kuvvetler ve Kontrgerilla? olarak telaffuz edilen karanlık işlerin kotarıcısı olan bu yapının içinde önemli görevlerde bulundukları aşikârdır. 27 Mayıs Darbesinden başlayarak darbelere ortam hazırlamak için yapılan psikolojik harekâtlar, bunu sağlamak adına yapılan bombalamalar, faili meçhuller vb. faaliyetlerin içinde devamlı surette yer almış kişilerdir. 17 Şubat itibariyle zamanaşımına uğrayan Eşref BİTLİS ve 1993 ile diğer senelerde önemli asker, siyasetçi, bilim adamı, basın yayın mensuplarının öldürülmesinin arkasındaki güçlerin müttefiki oldukları bilinen bu kişileri bu gün aklamaya çalışmak ne kadar hakkaniyetlidir?
Bu komutanların Gençliğe Hitabede belirtildiği veçhiyle şahsi çıkarlarını müstevlilerin emelleriyle tevhit ettiği aşikâr değil midir? İki asırdır bu coğrafyada derin ve kadim operasyonlar içinde bulunan küresel güçlerin planlarında ortaklık payesine mazhar(!) olan bu kişilerin bugün pişman görüntüleri, kuzu postuna bürünmeleri onları bağışlatır mı? Küresel güçlerin planlarının önündeki en büyük engel olan Osmanlı Devletini, kurtarma adına bu güçlerle işbirliği yapan İttihat ve Terakki ileri gelenlerinin kullanıldıklarını anlamaları, içinde bulundukları gaflet ile dalaleti bağışlatır mı, ortaya çıkan kötü durumu ortadan kaldırır mı? Daha ortaya çıkanın bu yapılanmanın ?buzdağının görünen yüzü? nevinden olduğunu, geçenlerde Elçilikte patlayan ve patlaması muhtemel canlı bombalar anlatmıyor mu?
Suçlu olabilirler fakat tutukluluk cezaya dönüşmesin denilmektedir. Doğru da bu kişilerin böyle bir oluşumun içinde bulunduğu ve onlar tutuklandıktan sonra yıkıcı eylemlerin çok azaldığı da bir gerçek değil midir? Beğenmedikleri Hükümeti düşürme adına bir değil pek çok darbe planına imza atıp halkın tercihini dikkate almadıkları, yine hükümeti zor durumda bırakmak adına dış güçlerle ittifak halinde PKK?nın yeniden eylemlere başlamasını sağladıkları; Dağlıca, Aktütün, Reşadiye gibi birkaç örneğini saydığımız PKK baskınlarına ortam hazırlanmasında etkili oldukları; dış devletlerin düşünce kuruluşlarında Hükümeti düşürmek adına akla zarar düşünceler serdedip bu düşüncelerin eyleme dönüşmesi destek verilmesini istedikleri hakikat değil midir? Buna benzer daha neler neler sıralanabilir. Ayrıca tanınmış olmayıp aynı durumda olanların masumiyet karineleri, ya da diğer benzer durumları neden gündeme gelmiyor. Yoksa Hukuk kişilere göre mi işler?
Önemli bir noktada tutuklu asker ve diğer kişilerin morali düşünülürken, bu kişilerin haklarında ahkam kestikleri, olumsuz karar verdikleri, hayatını kararttıkları milyonların moralinin de düşünülmesi gerekmez mi? Şehitlerin, faili meçhullerin aileleri, YAŞ Kararlarında hayatları karartılanlar ve onların aileleri, haksız yere mahkum edilenler ile gurbete mahkum edilmişlerin moralleri ne olacak?
Mahkemelerde tehditler savuran bu insanların tutuklulukları sona erdirilirse acaba nasıl bir faaliyet içine gireceklerdir? Kendilerine nasıl bir yol çizeceklerdir?
Komuta kademesinde yerleştirecek adam bulunmaması hususuna bakarsak; iyi ki bu komutanların olduğu bir orduyla savaşa girmemiş diyen Başbakan yardımcısının o günkü mü, yoksa bugünkü sözlerimi doğrudur? 1960 27 Mayıs Darbesinde, ABD?den gelen paralarla emekli ikramiyeleri verilip, darbeye destek vermedikleri ve o oluşumun içinde olmadıkları için binlerce üst düzey subayın emekli edildiği bu bağlamda düşünülmelidir. Nitekim o zaman personel eksikliği açısından sıkıntı oluşmamışsa bugün tutuklanan 1056 ordu mensubu ? ki bunların çoğu emeklidir- sıkıntı oluşturabilir mi? Bunların zaten belli bir yaşı geçtikleri yargılanmalarının gereği yok söylemleri de hukukun en önemli vasfı olan caydırıcılığı dikkate almamaktır.
İster siyasi ikbal düşüncesi ile yapılsın, isterse de inanarak yapılsın ya da bölgesel güç olma adına olsun tutuklamaları eleştirip, tutuklulara güzellemeler yapmak tarihi tekerrüre zorlamaktan başka bir şey değildir. Vesayet kurumları ve dayanakları olan yasalar yerli yerindeyken tehlike geçti zehabına kapılıp rehavete kapılmak bu ülkenin gerçeklerine bigâne kalmak değil midir?