TEKKEÖNÜ - 2

TEKKEÖNÜ - 2

Bu yazılarımı bizlere halk bilimini sevdiren Müjgân Üçer Ablamıza ithaf ediyorum

Yıldırım deliğinin hizasındaki çağlayan, çok sesli bir müzik gibi akışırdı. 

Burası balıkların oynaştığı yerdi. Çağlayanın ahenkle akan köpüklü sularından yukarı çıkmak için balıklar, çocukların ellerinden kayardı. 

Torla balık tutan ve bunun ticaretini yapanlar, buraya sabah ezanında gelirlerdi.

Taştan taşa, kayadan kayaya çarpıp sesler çıkararak akan mısmılırmak, ilkbahar ve sonbaharda tokaç sesleriyle dağdan yankılanarak mahallemize yayılırdı.

Dini bayramların sıcak günlere rastladığında mısmılırmak çağlayandan Yılankırkana kadar kilimlerini, çamaşırlarını yıkamak isteyen Sivaslılarla dolardı.     

Kilim ve çamaşır yıkamak burada bir türkü gibiydi.

Sabahın erken saatlerinde at arabalarıyla faytonlarla gelen Sivaslılar, müzikler, oyunlar eşliğinde kahvaltılarını yaptıktan sonra kadınalar, genç kızlar ve delikanlılar tokaçları ellerine alarak halılarını, kilimlerini tahtadan kabaca yapılmış yassı tokmakla yıkamaya başlarlardı.  

Plaklardan, teyplerden yayılan neşeli türküler; bu mekânda bir kültür, bir gelenek oluştururdu. 

Tokaç, marangozlar için bir gelir kaynağıydı.

Burada insanlar; sosyalleşir, insani ilişkilerini geliştirir, edindiği yeni arkadaşlıklarla hayata tutunmanın mutluluğunu yaşardı.

Irmağı, yeşilliği verimli topraklarıyla Sivas’ın kültürüne yön veren Tekkönü; zamanın vefasızlığına uğrasa da orada anıları, hayalleri umutları kalanların bir kalbi gibi geçmişi soluyarak hayallerde atacaktır.

DEVAM EDECEK



Anahtar Kelimeler: TEKKEÖNÜ