TASAVVUF VE TARİKATLARDAKİ ORTAK YANLIŞLAR

TASAVVUF VE TARİKATLARDAKİ ORTAK YANLIŞLAR

TASAVVUF VE TARİKATLARDAKİ ORTAK YANLIŞLAR

Genel olarak şu ana kadar kurulmuş olan tarikatları şu şekilde sıralayabiliriz: Kadirilik, Nakşibendîlik, Mevlevilik, Halvetilik, Celveti?lik, Gül şeni?lik, Şazeli?lik, Rufailik, Sünusi?lik, Yesevi?lik, Kalenderi?lik, Melami?lik, Ticani?lik, Cerrahi?lik, Bayrami?lik, Üveysi?lik, Haydari?lik ve birçok isimlerle günümüze kadar gelen ve gelemeyen daha birçok tarikat.

Tasavvuf ve Tarikatlara sirayet eden Bidat ve hurafeleri dört bapta özetleyebiliriz:

1- VÜCUDİYYE: (Vahdeti Vücut.) Bu görüşe göre kâinatta ne varsa bizatihi ?Vacib-ül Vücud? olan Allah?ın kendisidir. Apaçık şirk içeren bu görüşü Tasavvufa ve dolayısıyla İslam dinine sokan Muhiddin-i Arabî?dir. O, şöyle der: ?Eşyayı ortaya çıkaran zatı takdis ederim ki, O, eşyanın aynısıdır. İlah olduğunu kim iddia ederse doğruyu söyler. Putlara tapanlar, aslında Allah?a tapmaktadır. Fakat ibadet tarzında hataya düşmüşlerdir. Çünkü bunlar sadece putlara tapıyorlar, hâlbuki var olan her şeye tapmaları gerekirdi.? ?Kul Rab?dir, Rab?de kul. Bu nedenle istediğin gibi tasarrufta bulun. İster kız kardeşin olsun, ister annen, fark etmez. Kendini her hangi bir şeyle kayıtlı kılıp ta bağlama!

2- İTTİHADİYYE: (Allah?ın birliğine karışmak.) Bir başka deyimle ?Fena Fillah? (Allah?ta yok olmak.) Seyri süluk yolundaki derviş öyle bir mertebeye ulaşır ki, Bir akarsuyun denize karıştığı gibi Allah?a birleşir ve onda kaybolur. Böyle bir konumda Allah ile o kişi arasında ikilikten söz edilemez olur. Bu takdirde şöyle der: ?O, benim, bende oyum.? Hâşâ, (Ben Allah?ım, Allah?ta kul.) ?O, bana hamd eder (Teşekkür), bende ona hamd ederim (Teşekkür ederim. Bundan böyle o kimseden emir ve nehiy- yasaklar kalkar. Bir sorumluluk taşımaz. İstediği gibi tasarrufta bulunur.

3- HULULİYYE: Bunlarda aynen İttihadiyyeciler gibi konuşurlar, Allah ile birleşmeyi savunurlar. Bir farkla ki, bunlara göre, kendilerini hulul eder. Yani, Allah kul ile birleşir. Hariçte-dışta biri ötekisinden ayırt edilemez. İşte bu durumda her şeyi der ve yapacaklarını yaparlar. Çünkü hiçbir kayıtla, kayıtlı ve bağımlı değillerdir. Cüneyd-i Bağdadi?nin ?Cübbemin içinde Allah?tan başkası yoktur? sözü de bu türden bir ifadedir.

4- ZUHURİYYE: Bu görüşü savunanlara göre Allah, bazı kâmil, arif kimseler şeklinde ortaya çıkar, görülebilir. O. Şekilde müridin yanına girer ve kucaklaşırlar. Şemsi Tebrizi bir menkıbesinde ?Allah?ın kendisine kadın suretinde geldiğini ve onunla seviştiğini iddia eder.

Yukarıda sayılan dört hususta da tasavvufçular ve bu inanışa kapılan Meşayih ve müritler maalesef imanlarına şirki bulaştırıyorlar demektir. ?Yok, öyle demiyorlar, şunu demek istiyorlar?, gibi teviller bu hataları düzeltmeye yetmez. Tasavvuf ve tarikatların ürettikleri yanlışlar sadece bunlar da değil, daha bir sürü Hurafe ve Bidat sayabiliriz. Mesela:

1-Gavs-ı Azam: Gavs, yetkili birinin alt kademede ki birine yardım edeceğini ifade eder. Evliyanın bir kısmının yücelerek böyle bir makama ulaştığı iddia edilir. Mesela, Abdülkadir Geylani?nin Gavs Azam olduğu kabul edilir. ?Diri veya ölü, müritlerinden gelen medet çağrısına cevap vereceğini? söyler.

2-Kutb-ül Aktap: Kutupların kutbu, yani en büyük. Bu mertebeye erişenler, dünyanın mihveri olduklarını ve dünyanın kendi etraflarında döndüğünü iddia ederler. Dünyayı kendilerinin idare ettiğini, bolluğu, kıtlığı, depremi ve bütün büyük afetlerin ve nimetlerin sayelerinde olduğunu söylerler.

3- Hakikat-ı Muhammediyye veya Nuru Muhammed-i: İlk yaratılanın Hz. Muhammed?in nuru olduğunu ve diğer bütün yaratılanların bu nurdan yaratıldığını söylerler. Hz Peygamberi İlahlaştırırlar. Bu inanç Yunan felsefesinden Hıristiyanlığa oradan da İslam?a sokulmuştur. Bu teoriye göre Allah kendini Nuru Muhammed-i şekline sokmuş, oradan da bütün kâinatı var etmiştir. Abdülkerim el Cili şöyle diyor: ?Âlemde maddi ve manevi ne varsa hepsi Muhammed?in bir yansımasıdır.? Muhiddin-i Arabiye göre ise, ?Bütün tasarruflarında Muhammedin durumu Allah?ın durumu gibidir.

4- İnsanı Kamil veya Mürşidi kâmil: Aşırı yetkiler yükleyerek kulu ilahlaştırmanın başka bir örneği. Bir başka deyişle, Allah?ın insan olarak tecelli etmesi demektir. İbn Arabiye göre İnsan-ı kâmil, âlemin var olma sebebidir ve koruyucusudur. Cili?e göre İnsanı kâmil, varlığın etrafında döndüğü kutuptur ve tektir. Her devirde bir tanedir. Bazen Peygamber olarak teşrif etmiş, bazen de veli olarak arzı endam eder. İlahi irade ancak onunla gerçekleşir. Allah onu kendi sıfatında yaratmıştır.

5- Üçler, yediler, kırklar, Ricalüllah veya Ricalül gayp: Bütün İslam âlimlerince Müslüman sayılmayan İsmailiyye ve Batınilikten tasavvuf vasıtasıyla İslam dinine sokulmuş olan bidat ve hurafelerdir. Kitap ve sünnette geçmediği halde tasavvufta mevzu hadislerle isimleri sayılan Nüceba, Nüceba, Budala, Ümena, Evtad, Ahyar, Abdal, Gavs, Kutup vs. gibi dünyayı, hatta bütün kâinatı yönettiklerine inanılan bu kişiler çoğu Mecusilikten ve diğer batı dinlerden tasavvuf yoluyla İslam dinine sokulmuş bidat ve Hurafelerdir. Bunlar manevi düzeni korurlar, hayırları celbeder, şerleri def ederler. İnsanların imdadına koşarak onlardan belaları savar, sıkıntılarını giderirler.

Sayıları kırk kader olan bu Abdalların Suriye ve Irak?ta oturduğu söylenir. Ne hikmetse senelerdir batılı küffarın zulmü altında inleyen Irak halkına ve yine Nusayri diktatörü katliamlarına maruz kalan Suriye halkına bu kişilerin hiçbir himmeti dokunmuyor. Bu uydurmaları icat edenlerin başında gelen M.  Arabî de Şam?da yatıyor ama onun da kimseye bir faidesi dokunmuyor.

6- Şeyhlere yapılan Rabıta: Rabıta, iki yüz sene önce yaşamış Halidi Bağdadi diye bilinen şahsın Hindistan?a gidip orada bir şeyhe intisap ederek Anadolu?ya getirdiği, Yogadan devşirilmiş bir adettir. Nakşîlikte Rabıta: Allah?ın zatını düşünmek yasaktır. Lakin Allah?ın tecelli ettiği mükemmel sure olan şeyh efendiyi hatırda tutarak Allah ile bağ kurmaktır. İnsanı kâmil olan şeyhin yüzünü hayal etmek kainatın ruhu olan Allah ile temas halinde olmak demektir. Velinin ruhaniyeti değişik şekillere girebildiği için veliler müritlerine öldükten sonrada görülebilirler. Ve rabıtaya devam etmesini tavsiye ederler. Tuvalette, secde de iken de Rabıta yapmaya devam edilmelidir. İmamı Rabbani, mürşidin gölgesi, Hakkın zikrinden daha evladır diyerek Rabıtayı yüceltmiştir.

7- Tasarruf: Eskiden Valilere Mutasarrıf denirmiş. Yani yüksek bir mertebede ki birinden aşırı vazıyette yetki verilmiş, bazı işleri kendi iradesi ile Allah adına yapabilen kişi demektir.

Yukarıda sayına dört maddeye inanan kişiler adı sanı ne olursa olsun Şirk batağına batmışlardır. Sonraki yedi maddeye inananlarda imanlarına şirki bulaştırmışlar demektir. Bizden hatırlatması!!!



Anahtar Kelimeler: 0