Kendilerine Akil İnsan dedikleri şahıslar sonunda Sivas?a da geldiler, gelmesine peki ne anladık biz bu işten acaba?
Ah, ah dostlar Türkiye bunların söylediği sözlerle mi yönlendirilecek yani, hoş ne yaptıklarını, ne söylediklerini kendileri dahi net olarak bilmezken. İşlerine geldiği gibi göstermelik bir toplantıyla ve ziyaret, işte bu kadar. Sadece görüntüde her biri endamlarını sergiledi. Ne endam doğrusu ama şunu söylemeliyim ki, erdemlikten yana ilimiz genelinde sınıfta kaldılar?
Hoş ne kadar kendi sözleriyle allansalar da, pullansalar da Türkiye genelinde de puanı aldılar. Daha ne bekliyorlardı ki zaten. TV kanallarında, haber bültenleri net olarak bunu daha iyi gösteriyor.
Şöyle bir analiz yapalım ne dersiniz? Hadi PKK çekiliyor ama bu çekilişin ardında dönen şeylerden hangi birimizin haberi var. Çözüm dediler, çekiliş dediler göreceğiz bakalım, bunca düşüncelerinin ve sözlerinin altında yatan gerçekleri. Onların sayesinde Türkiye?ye piyango mu yoksa amortimi vuracak!
Hükümetin verdiği taktikle ve ezberlenen sözleriyle, kimin üzerinde olumlu bir seda bırakabildiler ki?
Bir işi yapmadan yapmaya fark vardır. Kusursuz ve en güzel biçimde yapmayı herkes ister, iş ki yapabilene. Ne demişler; herkes kaşık yapar ama sapını ortaya getiremez. Herkes dikiş diker, lâkin yakayı ve kolu bir türlü dikmeyi beceremez.
Bu işin sonunun nasıl olacağı az buçuk şimdiki gidişatın gidişinden belli olmaya başladı gibi gözüküyor. Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir, değil mi dostlar.
Hayata geçirmek için değil de, bazı kimselerin kendi çıkarlarını ön plana getirerek, kapsamlı bir çalışma başlattıkları ayan beyan ortada. Bizler bu gerçeğin farkındayız ama onlar bunun farkında mı acaba? Farkında olsalar bile ne yazar. Bu devranı çıkarları uğruna çarkıfelek gibi döndürüyorlar.
Bunca sorunlar, seneler içinde hafifleyeceğine git gide daha bir derinleşiyor. Bundandır ki, olumlu yönden değişebilmeyi başaramıyoruz. Nereye gittiği belli olmayan bir kaderin rüzgârında türbülanslar yaşıyoruz, pardon yaşattırılıyoruz.
İyimser olmak, iyimser düşünmek istiyorum. Bir yandan da bu gidişatımız içinde diyorum ki kendi kendime, kim kaybetti ki iyimserliği ben bulayım. Hayatımızı daha da stresli hale getirmeyi nasılda başarıyorlar. Her geçen gün daha bir belirginleşen haliyle, çok açık bir şekilde görebilmekteyiz. Lisan-ı hâli yazılarımızın çerçevesi içinde tonlamalı, vurgulu, soru işaretli cümlelere döktürüyorlar!
Zaman bir kum saati gibi akıp gidiyor, şu ömrümüz içinde. Kum gibi akıp giden gerçekler hayatın içinde ve içimizde, bizleri nerelere ve ne durumlara getiriyor. Pardon yine yanlış söyledim galiba, getirtiyorlar. İleriki dönemlere doğru bu manzarayı hayal etmek sizlerce de zor olmasa gerek. Haliyle de sorunlarla yaşamaya devam ediyoruz.
Birçok gelişen olayın farkındayız. Her ne kadar halkın sesini duymak istemeseler de. Bir şeylerin farkına varmak değişimin ilk adımıdır. Hayat böyle değişir işte! İleriye yönelik küçük küçük adımlarla, birde bakarsınız; dünya değişmiş sonunda?
Biraz daha yakından bakalım bazı konulara. Bir toplumsal adaletsizlik ve düşüncede özgürlüğün nasıl bastırılmak istendiğine dair. İçten bir çabayla, baskıcı tutumların bu zihniyetini aşmalı insan.
1 Mayıs işçi bayramında, İstanbul Taksim Meydanını halka kapatarak. İnsanları galeyana getirip halkla, polisi karşı karşıya getiren. Bu da yetmezmiş gibi ara sokaklara sevkine ve arbedeye sebep olan mevki sahibi zihniyetsiz tutumlar sergileyen, insanların ve sorunlu zincirin halkası da olmamalı insan.
Anadolu yakasında ve Türkiye genelinde 1 Mayıs bayram havasında geçerken. Avrupa yakası tam bir çileyi yaşadı o gün.
İşte bu yüzdendir ki, bazılarının yanıltıcı gelgitlerinden uzak durmalı insan. Elbette bir yerde insan kendi toplumu içindeki değişimlerden, çalkantılardan çok uzak kalamıyor.
Bütün bunları yeniden tartışmakta elbette yarar var. Bu da bir başka yazının konusu olsun.
Gece gündüz peşinde koştuğumuz yıllar dilerim ki, umut dolu yarınlarla biçimlenir. Umarım hiçbir zaman irademizi ve umudumuzu yitirmeyiz?