Tarih: 28.07.2013 01:58

SİVAS?TAN GİTMEK

Facebook Twitter Linked-in

İstanbul?u çok sevenlerin Ankara?ya yolları düşünce bir an önce tekrar İstanbul?a kavuşmak istediklerini hepimiz biliriz.

Bu konuda atasözü haline gelmiş bir söz de vardır. İstanbul?a hayran ve işi gereği Ankara?da kısa süreliğine bulunan ve Ankara?dan bir an önce kurtulmak isteyen birine Ankara dönüşü sorulur.

-Ankara?nın nesi güzel?

-İstanbul?a dönmesi.

Tabi Ankara da eski Ankara değil artık görkemli güzel bir şehir yaşanası şehirlerarasındadır. Özellikle belediyecilik çalışmalarında bırakın Türkiye?yi dünyaya örnek olacak bir şehirdir.

Ankara?da olduğu gibi ?Sivas?ın nesi güzel?? Sorusuna da verilecek cevaplardan birisi de herhalde ?Sivas?tan ayrılması? olsa gerek.

Kavli olarak ?lügati fasih? olarak kamusta yerini almış olmasa da haklılığı fiile ortaya konulmuş bir hakikattir bu durum.

 En fazla Sivaslının bulunduğu il değildir artık Sivas. En fazla hem şehrimizin bulunduğu il ne yazık ki İstanbul?dur.

Kastamonulularda bu alanda bize kafa tutma hesapları vardır ancak ne yapsalar bizim rekorumuzu kıramazlar.

Dünyanın değişik yerlerinde 7 milyon civarında Sivaslının yaşadığı da ayrı bir gerçektir.

Göğsümüzü gere gere de söyleriz bunu.

Bu durum sayımızın dünyadaki birçok ülkeden fazla olduğumuzun beyandır.

Gelelim Sivas?tan gitmek meselesine.

Çevremde gördüğüm birçok insan Sivas?tan gitmek(ayrılmak terk etmek) istediğini dile getiriyor.

Memleketini terk edenlerde iki özellik bariz olarak öne çıkıyor.

Birincisi, işsizlik ki en bariz olanıdır.

İkincisi de işini daha da büyütmek ve yeni imkânlar oluşturmak. Yani durumu çok kötü olan da gidiyor çok iyi olan da. Sıcak hava,iş durumu,akraba ,tandık ,arkadaş gibi birçok sebepten dolayı da memleketi terk edenler vardır.

Yukarıda söylediğim konuya gelecek olursak. Çevremde birçok insanın Sivas?tan temelli olarak ayrılak istediğini söyledim.

Söylediğim kişiler çoğunlukla kamuda çalışan ve işi gücü düzen gayet yerinde insanlar. Memleketi terk etmek için bir gerekçeleri yok aslında.

Ne iş kaygıları var ne de işlerini büyütme planları.

Peki,bir insan bir şehirde niye yaşar?

En önde gelen cevap sevdiği için yaşar dır değil mi?

Peki, bir insan bir şehri niye sever?

Memleketi olduğu için, havası, suyu doğası güzel olduğu için, iş imkânları daha fazla olduğu için?

Bu insanların zaten Sivaslı olduklarını söyledim. Havasından suyundan, ikliminden bir şikâyetleri de yok bariz olarak.

Peki, nedir bu adamların derdi o zaman.

Bu şehir insanı boğuyor.

Yanlış anlamayın şehrin havası suyu değil insanı boğan.

Peki,nedir o halde?

Bu şehirde insanlar bir birini boğuyorlar.

Ne yapıyorlar da boğuyorlar insanlar?

İnsanlar şehri yekdiğeri için yaşanmaz hale getiriyorlar.

Getiriyorlar derken bunu hep birlikte yapıyoruz.

Boğmanın belirgin bir özelliği var mıdır peki?

İnsanı boğan etkenlerin başında fesatlık, kıskançlık gelir bu şehirde. Kimse kimsenin bir adım öne geçmesini istemez. Sürekli kendi içinden çıkanı küçük görür. Yanında yakınındakinin de başarı göstereceğini düşünmez. Bu yüzden 4 milletvekili ve bir belediye başkanı Sivas?ın dışından gelmiştir.

Tembellik. İnsanlar çalışmama ve üretmemenin gururunu yaşaralar bu şehirde. Herhangi iş yerinde çalışan birine işin nasıl? Diye sorsan eğer işi iyiyse vereceği cevap ?çok rahatım akşama kadar yatıyorum? olacaktır.

Çalışmadan kazanmakla övünen bir milletin geleceği yoktur. Hele bir Sivaslı hasbelkader emekli olmuşsa taş alıp taş üstüne koymaz.

Öğleye doğru kalkar ve yemekten sonra çarşının yolunu tutar. Öğle namazını çarşıda kılar namazdan sonra kendi gibi ?çalışmaya paydos? etmiş birkaç kişiyi bulur ve memleketin ahvali üzerine kafa yorarlar. İkindi namazını da çarşıda kıldıktan sonra günlük alışverişini yaptıktan sonra evin yolunu tutar. Hayatın rutini budur. Emekli olmak demek tembellik etmek demek değil ki. Kendine bir meşgale bul ve bir işe yara.

Sivas?la ilgili bir tehlikede şehrin ekonomisini daha çok demiryolu emeklileri üzerinde olmasıdır ki onların da yaşı belli bir seviyenin üstündedir.

İş yerine laf üretmek. Bu şehrin önde gelen özelliklerinden birisi de az iş çok laf üretmesidir. İnsanlar sürekli rahat iş derdindedir. Çok çalışıyorum bu yüzden huzurluyum demez insanlar. Az çalışacak çok kazanacak iş peşindedir sürekli insanlar. Böyle bir işte bulunmadığından hep kendi ayağımıza kurşun sıkarız.

Şunu çok iyi bilmeliyiz işimizi iyi yapmamak ve işimizin hakkını vermemek bir zaman sonra mutlaka bizim karşımız çıkacaktır.

Dedikodunun hat safhada olması. Dini mübini İslam?ın ?başkasının arkasından konuşulmasını? men etmiş olmasına rağmen başta gelen meşgalelerimizdendir dedikodu.

Meşguliyeti olmayan insanların yaptığı iştir dedikodu.

?Kim ne dedi, ne demek istedi.? Gün içinde asıl meşgalesi bu topraklarda insanların.

Teşhis var tedavi yok. Kahir ekseriyet şehrin geri kaldığında ittifak halindedir. Askerliğini yapmış ve iş bulamamış yakını olanlar şehrin geri kaldığını daha iyi görebilirler.

Şehrin geri kaldığında herkes ittifak etmiştir ancak bunu giderme noktasında gayreti olan çok azdır.

Denilebilir ki bu özellikler başka yerlerde de vardır. El-hak doğrudur ancak bu memleket kadar olması imkân dâhilinde değildir. Memleketine bu kadar ?hıyanetlik?  eden bir camia bir araya gelemez her yerde.

İşte bu sebeplerden dolayı benim de içinde bulunduğum geniş bir kitle bu şehirde mutlu değildir. Olanları görmekte ve fakat çok fazla müdahale edememektedir.

Diyeceksiniz ki ?Yapma be Özkan Bey, ne güzel köşeyi tutmuşsun atıp tutuyorsun verip veriştiriyorsun, daha ne istiyorsun.?

Elbette doğru olduğunuz yönü var bu konunun ancak yazıp çizmek ve bir konuyu yüzlerce kez dile getirmek konuyu çözmüyor ve şehri yaşanılır kılmıyor.

Şehri bir an önce düzeltecekseniz düzeltin yoksa ben dâhil birçok kişi gitmek üzereyiz!

Şehrimizin içinde mutlu yaşayacağımız bir duruma gelmesi dileğiyle.

Not: Bu satırların yazarı uzun süre Sivas dışında yaşamıştır ve şehre geleli de çok olmamıştır.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —