Geçen hafta bir katılım bankası ve derginin ortaklaşa düzenlediği ??marka?? konulu konferansın bir ayağı ilimizde gerçekleşti.
Ticaret odasında yapılan; sempozyumla, sohbet karışımında olan toplantıya, son günlerin popüler müteahhiti Ali Ağaoğlu, konuşmacı, pardon! Okeye dördüncü aranmış gibi, sahnede sohbet var konumunda; bizleri ziyadesiyle bilgilendirdi (!).
Köy odasında sohbet formunda bir versiyonu izlerken, biraz gerilere; 70?lere ve o zamanki ithal ağalar ve yatırımcılar geldi aklımıza.
Hatırlarsanız; bir Adnan Kaşıkçımız vardı hani şu silah tüccarı Suudi iş adamı?
Birde nev-i şahsına münhasır Kerim Ağa Han Dünyadaki 20 milyon İsmailiye cemaatinin lideri ve tüm mensuplarının; inançları gereği kazançlarının 8?te birini bu ailenin vakfına verdikleri imparatorluk.
Bu muhteremler aralıklarla ülkemize ziyarete gelirler ve İstanbul matbuatının gazıyla, bizlere; yatırım yapacaklar diye de sempatik gösterilmeye çalışırlardı.
Bunların şerefine düzenlenen balolar, boğaz turları ve dönemin magazin dünyasının güzelleriyle arz-ı endam etmelerini izlerdik.
Nice zaman sonra anladık ki bunlar yatırıma değil; yatmaya ve kapalı kapılar ardında başka hesaplara gelmişler.
* * *
İthal ağalardan yerli ağamıza dönelim;
Yabancı ağalar yerine, milli ağaya sempatik yaklaşmaya kendimi zorlayarak; bu toplantıda şehrimize ve şahsımıza ne katkı sağlarız diye dizimi kırıp (!), payımı almaya çalıştım.
Konuklardan; katılım bankasının şehrine yatırımı, verdiğinden fazlasını topladığı kesin olan; şubesi mevcutken, diğerinin yayıncı olarak katkısı soyut olacağından, bizleri; popülaritesi ve zenginliği nedeniyle, bu toplantının ??esas oğlanı?? işadamı ilgilendirdi.
Toplantıda; ağamız konuşmacı olarak, kürsüden bizlere engin tecrübelerini, verirse müjdesini beklerken, kendileri kürsü yerine; sohbet kıvamında oturmayı tercih ettiler.
Ne yapalım? Ağadır ve yapsa yeridir.
Bu arada; talk show mu? Kalkınma konulu konferans mı? Gibi huysuzluktan, toplumsal ve şahsi bir mesaj alamadım, alanlar beri gelsin ve bizi aydınlatsın.
Yinede son bir gayretle iş adamı ve yerel tv muhabirimiz arasında gerçekleşen röportajı; bir umut izlemeye çalıştım.
Tv muhabirlerimiz; tüm zamanların ve konuların uzmanı bir fenomen (!) ve gelişen diyalog;
Soru: Ali ağabey yenge nasıllar?
Cevap: 15 yıldır ayrıyım; yinede çocukların anası, fakat başka hayat arkadaşım var.
Soru: Ağabey çocuklar nasıl?
Cevap: oğlan İngiltere de, inşaat araştırıyor.
(Allahım aklıma mukayyet ol!)
Soru: Sivas hakkında ne diyorsun?
Cevap: Rahmetli eniştem Sivaslıydı çok severdim. ( Bununda mı, Sivas?la ilişkisi yukarı tekkeyle mi ne?)
Ne yapalım; ev sahibi umduğunu değil bulduğu misafiri dinler!.
* * *
Gelelim bu ziyaretin şehirdeki yansımalarına ne gündelik mitimize?
Yok, efendim eski sanayi?yi bu efendi imar edecekmiş, stadyum yerine yapılacak projeyi yerel bir ortakla yapacaklarmış. Mış. Mış?
Bunları diyenler ya; bu adamın İstanbul?daki projelerinden, rantından, hacminden haberi yok, yada Sivas?ı Newyork?la karıştırıyorlar.
(Yoksa New Sivas mı gerçekleşiyor?.)
Oysaki görünen tablo; medyatik olmanın verdiği, aldığı şöhreti devam ettirmek tutkusu, histerik olmuşçasına?
Veya kendisinin varsa imajmakeri, yaşam koçu, reklam danışmanı ki vardır, bunların yönlendirmesiyle; saltanat ve debdebeyle anılan markasını bu yöntemle toparlamak ve sempatik kılmak olabilir.
Yine de Tanrı misafiridir deyip, ağırlamayı yapanlar; ??Çerkezin?? kahvesiyle başlayan otantik ziyaret turlarını, etli ekmek döktürmek, hamamda kelle kırdırma (yemek için) ve sonunda ayakkabısını boyatma gibi ritüelleri de inşallah eksik etmişlerdir (!).
* * *
Aynı gün yerel Tv. Kanalında İl Genel Meclisi toplantısında yaşanan ibret verici konuşmalara şahit olduk.
Yerel parlamentodaki siyasilerimizin, yıllardır aynı yerde durduğunu sergileyen taleplerinizi ve şikâyetlerini izlerken artık efsane olmuş ??Sivaslı siyasiler Ankara?ya yatırım için değil, memur ? işçi tayin ve ataması için gelirler?? özdeyişinin! Hala canlılığını koruduğunu da görmüş olduk maalesef.
Tek sevindirici tarafı, İl Özel İdare genel sekreteri Salih Ayhan?ın diplomasiye başvurmadan acı ama gerçek tespitleri oldu.
Dünle beraber gitti cancağızım;
Ne kadar söz varsa düne ait,
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.
MEVLANA