Tarihte bir çok değişik şehir için farklı sıfatlar kullanılmıştır. Fakat beni en çok etkileyen Anadolu Erenlerinin kaynağı olan, pîr-i Türkistan Ahmed Yesevî hazretlerinin otağı olan Horasan?ın önemli şehirleri Belh ve Nişabur için bilge kimselerin kullandığı ?Ummü?l-Bilâd? (Beldelerin anası), ?Kubbetü?l-İslam? (İslam?ın Kubbesi), ?Cennetü?l-Arz? (Yeryüzünün cenneti), ?Hayrü?t-Türâb?(Toprakların en hayırlısı) sıfatları olmuştur. Bu ifadeler aslında daha çok Müslümanlar için dünyanın merkezi olarak kabul ettiği Mekke şehri içinde kullanılmıştır. Hatta tarih içerisinde Bağdat ve Şam gibi ilk kez gören insanları büyüleyen şehirler içinde kullanılmıştır. Hatta bu şehirler için ?Daru?s-Selâm?, ?Medînetü?s-Selâm? gibi huzur, barış ve esenlik merkezi, mekânı anlamlarına gelen ifadeler kullanılmıştır.
Meşhur seyyahlardan Evliya Çelebi, Sivas için bu ifadeleri de andıran ?Şehirlerin anası? demiştir. Yine meşhur seyyahlardan Kazvinî, ?Âsârü?l-Bilâd? isimli eserinde ?Rum memleketinin meşhur şehirlerindendir? diyerek o dönemde Anadolu?nun seçkin şehirlerinden olduğunu ifade etmiştir. Yine ünlü seyyah İbn-i Batûta, ?Seyahatnâmesin?de ? Şehir hem güzel hem de bakımlıdır? diyerek Sivas?ın güzelliğine şahitlik etmiştir. Ve Sivas güzelliği ve şuh bir kadın edasıyla onları da büyülemeyi başarmıştır.
Niye yalan söyleyeyim ben de içerisinde yaşadıkça Sivas?a olan sevgim ve bağlılığım gün be gün artıyor. Adeta içimden alimlerin Mekke, Belh, Nişabur, Bağdat vb. şehirle için kullandıkları ?Beldelerin anası, Vatanların en güzeli, Yeryüzünün cenneti, Toprakların en hayırlısı, huzur şehri, barış ve mutluluk diyarı vb.? sıfatları Sivas için kullanmak istiyorum..
Evet ben de Sivas?ta yaşıyor olmaktan son derece mutluluk duyan insanlardanım. Sivas?ın bütün mekanlarının ayrı bir büyüsü ve efsanevî bir çekiciliği var. Çünkü bir insan Sivas?a daha ilk girişinde ?Cumhuriyetimizin Temellerini attığımız şehre hoş geldiniz? yazısını görünce heyecanlanıyor. Sivas?ı görmek, tanıma ve bilmenin verdiği şevk, bir taaşşuka dönüşüveriyor. Bir mekanı, bir beldeyi, ya da bir şehri görmenin çok ötesinde, bir yar-i diyara, bir mekan-ı muhabbete kavuşmanın heyecanı insanın bütün vücudunu kaplıyor. Meydana indiğinizde Sivas Valiliği ve çevresinin tarihi dokusu sizi cezbediyor. Tarihi kent meydanından etrafa şöyle bir nazar ettiğinizde adeta güçlü, zarif, efsunkar ama gerçek bir müze ile karşı karşıya olduğunuzu hemen fark edersiniz. Bir tarafta Buruciye ve Şifaiye Medresesi, Kale Camii diğer tarafta Tarihi Kongre Binası, Jandarma binası, Vilayet Binası sanat abidesi olarak tarihin gizli tanıkları olarak size sesleniyor. Bir lahzada Selçuklu?dan Osmanlı?ya oradan da Cumhuriyet?e Sivas?ın tarihî süreci bir film şeridi gibi gözlerinizin önünde canlanır. Daha sonra Şifahiye, Buruciye ve Çifte Minareyi gezdiğinizde fennin ve teknolojinin henüz çok zayıf olduğu o dönemlerde nasıl bu kadar harika yapılmış olduğu karşısında taaccubunüzü gizleyemiyorsunuz, fakat diğer taraf da o sanat şaheserlerinin kırık, dökük halini görünce de ecdada karşı mahcubiyetinizi bir an hatırlıyorsunuz. O taşlardaki sanatın en ince çizgilerini ve kalbe ferahlık veren nakışları hayranlıkla izliyorsunuz. Adeta sizi taşlardaki esrar büyülüyor, efsunluyor. Şu an çay bahçesine dönüştürülmüş medresenin avlusunda her yudumladığınız çay size bir an iksir-i aşk gibi geliveriyor. O mekânın yaz sıcağındaki sağlı-sollu esintisi sizi bir an asırlar ötesine götürüyor. Adetâ medresenin odalarında münazara yapan talebelerle kendinizi ilmi münazara ortamında hissediyorsunuz. Bu mübarek mekanları yaparak asırlardır, bu kutlu mekanlarda Alem-i İslam?ın o muazzam ilmî geleneğinin oluşmasına büyük katkılarını düşündükçe hayranlık ve mahcubiyeti aynı anda hissediyorsunuz. Sivas?ın bir adının niye ?Dâru?l-Ulema? yani alimler, arifler, bilginler şehri olduğunu daha iyi anlıyorsunuz. Bir an ?Biz büyük ecdadımızın yaptığı şanlı tarihî okumaktan aciziz" vecizesini tahayyül ediyorsunuz.
Oradan yolunuz bir an Ulu Camii ve Meydan Cami?ye düşüyor. Ulu Caminin tarihi dokusu ve manevi havası her insanı etkilemiştir. Mevlânâ meşrepli, İhramcızâde İsmail Hakkı Efendi adeta sizi huzur sohbetlerine çağırırcasına gâipten sesleniyor. Engin hoşgörüsüyle çevresindeki herkese örnek olmuş bu muhterem zatın ruhâniyetinin halen yaşadığını hissedersiniz. Oradan sizi Meydan Camiindeki Kara Şems, Aşık Şems çağırır. Konya için Mevlânâ ne anlam ifade ediyorsa Sivas için de Şems odur. Sivas?ın güneşi mesabesinde olan ve Türk tarihindeki meşhur üç Şemsden birinin Sivas?ta olması size guru verir. Fakat bir an yeni nesillerimiz bu değerlerimizi ne kadar tanıyor diye hayıflanırsınız. Şems-i Sivasî ve İ.Hakkı Efendi hazretleri de engin hoşgörüsü ile Mevlânâ ve Yunus gibi bu topraklara sevgi ve kardeşlik tohumları ekmiştir. Hele bir de Yukarı Tekke?ye yolunuz düşerse eğer Şah-ı Evliya, Pîr-i asfiyâ olan Abdülvehhab-ı Gâzî hazretlerinin bütün Sivas?a hakim bir tepe üzerinden adeta manevî bir muhafız rolü ile nasıl yattığına şahit olursunuz. Günümüzde Sivas?ın içinden ve dışından akın akın ziyaretçi trafiğine uğrayan bu kutsal mekânda dertliler, hastalar, ötelerde deva arayanlar tarafından bir mübarek sefer inceliğiyle nasıl ziyaret ettiklerine şahit olursunuz. Ve bir sizi de bir huzur iklimi içten içe sarar, sanki o mübarek Zata iâde-i ziyarette bulunuyormuş gibi hissedersiniz kendinizi. Şüphesiz Sivas?ın en önemli mekanlarındandır. Bütün Sivas?ın manevî iklimini etkisi altına aldığını oraya vardığınızda rahatlıkla görebilirsiniz.
Oradan çıkarak kendinizi bir an Taşhan?a yönlendiriyorsunuz. Gariplerin, yolcuların, alimlerin, ariflerin, aşıkların, iyi bir harmoni oluşturduğu o tarihî mekana uğruyorsunuz. Her ne kadar o tarihi havayı bazı esnaf ve loto-toto görüntüleri bozsa da siz kendinizi şartlandırmışsınız, orası bir uğrak yeri, ya kendinizi bir an ilmî, edebî, bediî bir halkanın içinde buluyorsunuz ya da bir köşede oturup filozofça düşünüyorsunuz. Soğuk bir kış gününde buram buram kekik ya da ıhlamur kokulu çayları yudumlayanlar, fokur fokur nargile safâsı yapanlar bir an sizi ilgilendirmiyor. Kendi enfusî derinliğinizin sorunlarında gömülüp gidiyorsunuz. Nargileden çıkan fokurtu adeta sizin yüreğinizden, gönlünüzden çıkan feverân sesleri oluyor. Bazen de bir köşede sıkışmış garip bir aşığın dilinden dökülen cümleler sigara dumanlarına ve nargile fokurtularına eşlik ediyor. Hele bir de Taşhan?ın akustik ortamında
?Sivas illerinde sazım çalınır.
Yardan ayrılmışam bağrım delinir? ya da
?Nasip olsa yine gitsem yaylaya
Doya doya baksam suna boyluya?
Türkülerinin dertli nağmeleri de Taşhan?ı inim inim inletiyorsa, işte o an bütün varlığınızla Sivas?ta yaşadığınıza şahitlik edersiniz. Biraz aşk, biraz hüzün, biraz keder ve elem duyanların çoğunun kendilerini oraya attıklarını görürsünüz. Çünkü orası Sivas?ın âşıklarının, şairlerinin yani gönül sızısı hissedenlerin mekânıdır. Bir de Aşıklar kahvesi, Taş Plak Çay ocağı, Aşık Dernekleri vardır. Bu mekanlara uğradığınızda bir çok değerli aşıklarımızdan, Anadolu insanının hasret, keder, gurbet, sıla özlemlerini, gönül sızılarını anlatan, buram buram Anadolu kokan Türkü nameleri dinlersiniz ve yürekleri sızlatan, bağlamayı konuşturan ve dinleyenleri ağlatan saz ve söz ustalarını dinleme imkanına kavuşursunuz. Tabii ki bu da Sivas?ta yaşamanın bir ayrıcalığı olsa gerektir. Tabii ki burada sizleri Âşık Talibi Coşkun, Koca Veysel, Aşık Ruhsatî ve Sefil Selimî?nin aziz hatıraları yavaş yavaş zihninizde canlanmaya başlar ve sizi farklı duygulara gark etmeye yeter de artar bile. Sivas?ta mütevazı fakat il dışında meşhur ve maruf bir mekanı vardır Sivas?ın. Burası Çerkez?in Kahveden başkası değildir. Her köşe de hummalı bir tartışmanın içinde bulursunuz kendinizi. Bir köşe de felsefe, bir köşede sanat bir köşe de hararetli bir siyaset. Taşhan, Çerkezin Kahve ve Buruciye gibi mekanları adeta görünen, ayaküstü Üniversite olarak ta değerlendirebilirsiniz. Hele bir de ?Buruciye Sohbetleri?ne denk gelirseniz, O muhteşem şaheserin içindeki eyvanlarda ucube müzik sesleri yerine Berat DEMİRCİ, Kadir Üredi, Kutlu ÖZEN, Ali Şahin CANOZAN, Müjgan Üçer, Doğan KAYA gibi Sivas?ın söz ustalarının irfan sohbetlerinin satır aralarında kaybedersiniz kendinizi. Sivas gerçek bir kültür şehridir dersiniz. Bunun bir diğer kanıtı da bu şehrin aşıkları, şairleri, şehir ölçeğinde yayımlanan kültür-sanat dergileridir diyebiliriz. Sivas?a uğrayan hemen herkese en az bir adet ?SİVAS KÜLTÜR DERGİSİ? hediye edilir. 9. sayısıyla okurlara ulaşan dergi, köklü bir geçmişe sahip olan bir şehir bilinciyle yayınını sürdürmekte. Geçmişin en unutulmaz kültür kırıntılarına bile ulaşmayı kendine vazife edinen dergi, bu şehrin ve bu milletin öz kültürünü araştırıp, gün yüzüne çıkarma gibi bir aşkla yoluna devam etmektedir. Yukarda saydığımız söz ustalarının hemen hepsini dergide rahatlıkla bulabilirsiniz. Zaten Sivas Kültür?ün temel hedefi de Sivas?ın bu kültürel birikimini tüm Türkiye?ye aktarmaktır.
Bir de Sivas?ın bahar esintilerini yıl boyu ziyaret ettiğiniz her an hissettiğiniz dinlenme mekanları vardır. Özellikle yaz günlerinde altına bir araba ayarlayabilen hemen herkes hafta sonunda çoluk çocuk, soluğu ya Paşapınar?ında ya Paşafabrikası?nda ya Kardeşler yokuşunda ya da Çermiklerde alır. Sıcak Çermik ve Soğuk Çermiğin yazlık çadır safâsı yapan iki-üç aylık misafirlerini de unutmamak gerekir. Bu mekanlarda içilen bir bardak semaver çayı çarşıda içilen yüz bardak çaya bedeldir. Buralarda genellikle herkes mangal safâsı yapar, fakat soğuk suyun ve güzel havanın verdiği şevkle yenilen peynir ve pide hemen her şeye bedeldir. Hatta bir çok kimse bu mekanlarda yediği kuru ekmeğin lezzetini uzun süre unutamaz. Velhasıl-ı kelam Sivas suyuyla, havasıyla, ekmeğiyle, sütüyle ve hatta o soğuk kış günlerinde insanın ta ciğerlerine işleyen soğuğuyla bir başka güzeldir. Şairin dediği gibi;
Duyarım uzaktan derin bir sızı
Yadıyla bir başka güzeldir Sivas,
Şehir değil sanki bir peri kızı,
Adıyla bir başka güzeldir Sivas
Diye diye avare bir âşık seyyah edâsıyla Sivas?ı gezinir durursunuz artık.