Avrupa’nın Orta çağın karanlığından çıkıp, bu günkü duruma erişmesinin kaynağının Rönesans ve Reform hareketleri olduğunu yıllar öncesinde, ders kitaplarımızdan öğrenmiştik, şimdilerde böyle bir bilgi var mı yok mu açıkçası bilmiyorum.
Yeniden doğuş anlamına gelen Rönesans; Katolik Kilisesi’nin baskısı altında ezilen Avrupa’nın bu baskıyı kırarak yeniden yükselişini vurgulamak için söylenmektedir.
Rönesans Dönemi'ne yaptığı eserlerle damga vuran, sanat dünyasının en önemli ustalarından biri şüphesiz Michelangelo’dur. Onu ölümsüz heykelleri ve fresk sanatının başyapıtları tanırız ki, onun ismini duyduğumuzda aklımıza sadece tek bir üne sahip eseri gelmez. Bu eserler arasında en bilinenleri “Davut” heykeli, “Musa’nın Hükmü” heykeli ve Sistine Şapeli’nin duvarlarını süsleyen eşsiz fresklerdir.
15. yüzyılda dünyaya gözlerini açan İtalyan sanatçı Michelangelo’da, o dönemin diğer sanatçıları gibi sadece tek bir sanat dalıyla ilgilenmemişti, her ne kadar onu heykeltraş ve ressam olarak bilsek de aynı zamanda şair ve mimarlığını da göz ardı edemeyiz.
Sanatçı Sistine Şapeli’nin Sunak duvarına yapmış olduğu “Kıyamet Günü” ya da “Son Yargı “olarak bilinen freskte Hz. İsa’nın kıyamet günü yeniden dünyaya dönüşünü anlatmakta. Lanetlilerin ve kutsanmışların anlatıldığı eseri ikiye bölerek inceleyecek olursak Michelangelo kutsanmışların yükselişini sol tarafta, lanetlilerin alçalışını ise sağ tarafta tasvir etmiştir.
Kutsanmışlar arasında elinde demir yün tarakları ile tasvir edilen karakter Sivaslı Vlas ya da Sebasteli Blasius’tur. MS 280-316 yılları arasında, Roma dönemi Sebaste kentinde yaşadığı kabul edilen Vlas; Erken Dönem Hıristiyan Piskoposu ve şehidi olarak tanınmaktadır.
Bugün Avrupa’nın birçok kentinde yaklaşık 1200 kilise ve manastıra adını veren Aziz Vlas’ın günümüze ulaşan kaynaklarda ki kısa hayat hikayesi şöyle: “Yerel zengin bir ailenin çocuğu olarak 280 ya da 283 yılında doğan Vlas, tıp eğitimi alarak doktor olur. Hıristiyanlığın yayılmaya başladığı günlerde onların acı dolu hayatlarına şahit olur, etkilenerek Hıristiyanlığı kabul eder. Yüzyılın sonlarına doğru, Sivaslı Hıristiyanlar ve Romalı yöneticiler arasında başlayan mücadele sırasında Sivas piskoposu öldürülür ve kilise yöneticisiz kalır. Bunun üzerine halkın ortak kararı ile Vlas, Sivas piskoposu seçilir. Görevi kabul etmek konusunda direndiği ancak ısrarlara karşı koyamadığı da anlatılar arasındadır. Piskopos olduktan sonra, Roma İmparatoru Diocletianus’un (285-305) uyguladığı kıyım nedeni ile Kayseri’ye gider ve Erciyes Dağı’nda bir mağarada keşiş hayatı sürmeye başlar. Burada geçirdiği günler boyunca özellikler hasta hayvanlara şifa dağıtır. Bir gece rüyasında Hz.İsa ile konuşur ve askerlere karşı koymaz ve Sivas’a getirilir. Sivas’a getirilen Vlas, hükümdar tarafından tekrar çok tanrılı inanca dönmesi için uyarılır. Kabul etmeyen Vlas önce bir ağaca astırılır sonra da demir taraklarla işkence edilerek öldürülür. Pikopos Vlas’a ait ölü beden, Elisia adlı bir kadın tarafından alınır, temiz kumaşlara sarılarak sur dibine defnedilir.” (Kaynak: Prof. Dr. Erdal ESER)
“Gençliğinde filozofi okuyan Vlas, görevini hayret verici bir yeterlilik, iyi niyet ve dindarlıkla yerine getirdiği Ermenistan'daki Sebaste'de (şimdi Sivas) bir doktordu. Şehrin piskopos'u öldüğü zaman, şehir halkının alkışları arasında onun ardılı olarak Vlas seçildi. Kutsallığı gösterdiği birçok mucize ile ortaya konmuştu: her yerden insanlar ruhları ve bedenleri için şifa bulmaya hatta vahşi hayvanlar bile kutsanmak için sürüler halinde ona geliyorlardı. 316 yılında, Kapadokya ve Küçük Ermenistan valisi Agricola, İmparator Licinius'un emri Hristiyanların öldürülmesi ve piskoposun tutuklanması emrini yerine getirmek için Sebastea'ya geldi. Vlas, hapishaneye götürülürken, bir anne boğazına kaçan balık kılçığı yüzünden boğulmak üzere olan biricik oğlunu onun yanına getirdi ve ayaklarının önüne koydu ve çocuk hemen oracıkta iyileşeti. Vali bu olanlara aldırmadan, inancından vazgeçmeyen Vlas'a bir değnekle vurdu, vücudunu demir bir tarakla parçaladı ve kafasını kesti.” (Kaynak: Joseph Halévy - La Grande Encyclopédie)
Boğaz Evliyası, Göz Evliyası, Yün Tarayıcısı ve Yün Ticareti ile uğraşanların koruyucu Azizi Vlas, Sivas’ın bilinen ikinci Hıristiyan Piskoposu olup 1244 yılında toplanan Lyon Konsili’nde Aziz olarak kabul edilmiş, Aziz Vlas kültü ise Vatikan tarafından resmi olarak 1564’te tanınmıştır.
“Aziz Vlas, öldürülmesinde kullanılan demir dokuma taraklarıyla tasvir edilir. Bu işkence aletinin yün taraklarıyla olan benzerliği, özellikle yün tarayıcıları ve yün ticareti ile uğraşanların geneli tarafından koruyucu aziz olarak kabul edilmesine yol açmıştır. Vlas'ın, geleneksel olarak boğaz ile ilgili hastalıklarının tedavisinde, boğaza takılan balık kılçığı için aracılık eden bir aziz olduğun inanılırdı. Hayvanları iyileştirmiş ve bir hücrede yaşamıştır. Öldürülmeden önce, bir kurtla konuşmuş ve ona zarar verdiği bir domuzu serbest bırakmasını söylemiş kurtta öyle yapmıştır. Vlas açlıktan ölmek üzereyken domuzun sahibi yaşaması sağlamak için gizlice yiyecek vermiştir.”
Şimdilerde Sivas Belediyesi’nin Aziz Vlas’ın mezarının olduğu alan olarak düşünülen bölgede yapmış olduğu çalışmalarla, temsili olarak bir anıt mezar alanı düzenlenmesinin, inanç turizmi açısından bir an önce tamamlanması gerekir. Bu vesile ile belki yapımı yılan hikayesine dönen Kale Evleri Projesi de tamamlanarak seçimlere yetişir…
Ayrıca şu an Sivas Arkeoloji Müzesinde bulunan, bir zamanlar hem Hristiyanlar, hem Müslümanlar tarafından ziyaret edilen Aziz Vlas’ın mezarına ait olduğu düşünülen lahit kapağının aslı olmasa da en azından replikası kullanılarak anıt alana konulması gerekir ki, o kapakta ki oyuk nedeni ile bizlerce de Boğaz Evliyası’nın yanı sıra, Göz Evliyası, Göz Baba Türbesi olarak anılmıştır.
https://en.wikipedia.org/wiki/The_Last_Judgment_(Michelangelo)
o_karahan@hotmail.com