12 Eylül?ün darbesinin toplumsal olarak bizde açtığı en önemli yara bilinçli olarak oluşturulan Kavram Kargaşasıdır. Örnek mi; Anarşizm deyince aklımıza ?terör? geldiği gibi örgüt deyince de ?teröre yardım ve yataklık etmek için bir araya gelmiş topluluklar? algısı oluşturuldu toplumda. Bu bence sistematik bir çalışma; bilinçaltımıza yerleştirilen şey Anarşi ve Örgütlerden uzak durun yoksa silindir gibi ezilirsiniz, ezildik te?
Zaten biz sağ kesim önce Allah?ın sonra, çok şükür bizi yöneten padişahların kulu olunca da, bu anarşik ve örgütsel kavramların ne olduğu derdine hiç düşmedik. Çocuklarımız dini bütün yetişsin, anarşist olmasın diye düz liselere göndermedik. Ne oldu, ne mi oldu; son tahlilde usta?nın mültecilere harcanan parayı zam olarak bizim cebimizden çekip almasına, mecbur olmasa yapmaz bunlardan Müslüman adam mı var, diyerek iktidarı savunma gereği hisseden bireylere dönüştük. Kuzu kuzu, koyun koyun, öküz öküz?
Hani şair diyor ya ?Neyse, bunlar derin mevzu?? işte o hesap, bunlar derin mevzu bir dalarsak çıkamayız alimallah işin içinde boğulur gideriz bu derinlikte. Maazallah birde yüzme bilmiyorsak kıyıda durup seyretmek en makul olanı. Biz konumuza geçelim yavaş yavaş?
Kanun diyor ki; ?Sendika: İşçilerin veya işverenlerin çalışma ilişkilerinde, ortak ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için meydana getirdikleri tüzelkişiliğe sahip kuruluşlara denilir.?, yasaların çizdiği sendika kavramı bu. Benim anladığım ve dünyanın genelinde geçerli olan Sendika tanımı ise ?A ? B ? C yönetimleri fark etmeksizin, üyelerinin haklarını iktidarlara ? hükümetlere karşı koruyan kollayan sivil toplum örgütleridir.? yani mazlumu zalime ezdirmemek, işçinin alnın teri soğumadan hakkını alması için mücadele etmek?
Bir sendika başkanı düşünün, hükümet son yapılan toplu sözleşmede işçiye altı aylık dönemler halinde % 3 oranında zam versin sonra bu süre zarfında doğalgazdan, benzine, elektriğe nerdeyse % 40 zam yapsın ve sen kalkıp bu konuda bir çift laf etme. Ama gazetemizin yaptığı bir habere karşılık gazeteye belediyeyi savunur bir telefon aç. Adama sormazlar mı? Yahu sen işçi temsilcisi misin yoksa belediye başkanını koruma memurumu? Bilelim de bundan sonra, buna göre davranalım. Sözde işçi haklarını savunan örgütlerin en tepesindekiler iktidarla kol kola, boy boy pozlar verirse gazetelere, kalkıp onu temsil edenlerinde son model passatlarda poz vermesinden doğal ne olabilir, inanın gözümüz yok. Allah daha lükslerini nasip etsin.
Bu ülkede aynı işi yapan Taşeron işçileri 2 lira alırken, o işi yapan kamu işçisinin bir kısmı çalıştığı scala gereği 3,5 lira, bir kısmı da 5 lira almakta. İktidar kamu işçisinin aldığı 5 lirayı, taşeron işçsinin aldığı 2 lira seviyesine indireceğim diyor sizde çıt yok. E be kardeşim madem eşit işe eşit ücret alınmasını savunuyorsun kalkıp; ?Türkiş?in açıkladığı rakamlara göre kamu işçisi artık açlık sınırında, madem ücretleri aynı seviyeye getireceksin taşeron işçi maaşlarını kamu işçisi seviyesine çek? diye ezilen, sömürülen işçiler adına mücadele etsene. Onlar senin üyen değil mi, onların maaşından da bir yevmiyelerinin % 80?i her ay sendika aidatı olarak kesilip kasana inmiyor mu?
Bırakın bir kenara siyaseti, onu bunu korumayı da, kıdem tazminatlarımıza hükümet göz dikti, iç etme derdinde? Sayın başkanlar, bizim haklarımızı savunma noktasında bu konu ile ilgili ne gibi bir çalışma yapıyorsunuz? O koltuğa bizim oyumuzla oturduğunuzu, bizi temsil ettiğinizi unutmayın. Ben, beni temsil eden kişinin sadece beni ilgilendiren konularda mücadele etmesini isterim, bana ne partiden, siyasetten, belediyeden?
Sivil Toplum Örgütlerine bakış açımız hep menfaat üzerine kurulu olduğundan, mantar gibi türeyen derneklerin yanına, mantar gibi türeyen sendikaları da eklemek lazım. Ülkemizde işçi sendikaları bu durumda ya memur sendikaları? Onlar daha vahim bakıyorsunuz aynı iş kolunda sendikal anlamda en az 3 ? 5 tip örgütlenme var. Kimisi cemaatlerle, kimisi iktidarla, kimisi muhalefetle, kimisi yasadışı illegal oluşumlarla dirsek temasında.
Yazımı kaleme alırken Türkiye?de ki sendika sayıları ile ilgili kısa bir araştırma yapma gereği duydum, bakınız bir eğitim, öğretim ve bilim hizmetleri iş kolunda 28 tane, sağlık ve sosyal hizmetler kolunda 21 tane memur sendikası var. Eğitim ve sağlık sisteminde ülke olarak nerede olduğumuzun kanıtı sanki. 10 Ağustos 2012 tarihinde yayınlanan resmi gazetede sendika sayıları hatta üye sayıları bile tek tek verilmiş durumda merak edenler bakabilir.
04.04.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6289 sayılı ?Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu?nun 31. Maddesi b) bendinde 4688 sayılı Kanunun; ?15 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde yer alan ?100 ve daha fazla kamu görevlisinin çalıştığı işyerlerinin en üst amirleri ile yardımcıları,??üye olamazlar, ibareleri madde metninden çıkarılmıştır, denilmekte. Yani, yani si şu; eskiden 100 veya daha fazla memura amirlik yapıyorsan sendika il başkanı ya da genel başkanı olamazsın ama şimdi biz sizin önünüzü açtık, artık rahat rahat başkan olabilirsiniz.
Kanunun bana sağladığı kolaylık mı; bakınız ben A kurumunda bir koltuk kapmış, müdürlük makamını işgal ederken aynı zamanda bir sendikanın da il başkanı veya genel başkanıyım. Benim idarem altında çalışan memurlar var, üye sayım çok önemli bu nedenle bu memurların Müdür Bey?e yağcılık yalakalık olsun diye benim sendikama üye olması normal midir? Ya da ne bileyim; memurun sicil amiri benim, sicili benim elimde benim sendikal faaliyetlerimi kabul etmese de, mecburen benim sendikama üye olmak zorunda. Etik açıdan ne kadar uygun sorarım, hem amir hem sendika başkanı. Hem işverenin yöneticisi hem çalışanın temsilcisi, ne yaman çelişki. Olası bir işveren çalışan görüşmesinde kimden yana tavır alacak? Yok böyle bir sendikacılık anlayışı. Örnek arayanlar, şehirde ki bazı kurumlarda (mesela belediye) hem idari makamda oturup hem sendika başkanlığı yapanları tespit edin yeter.
Velhasıl demem o ki; iktidar yanlısı bir sendika anlayışı sendikacılığın mantığına aykırı bir anlayıştır, böyle bir şeyin olması mümkün değildir, doğası gereği sendikalar hangi tip ve modelde iktidar olursa olsun üyelerinin haklarını koruma mücadelesinde onun karşısındadır. Bizdeki sivil toplum örgütü başkanlık anlayışı bunların tam tersine, sendikacılığı, dernekçiliği hatta esnaf ve ticaret odalarını, bunlara yapılan başkanlığı yükselmek için, mevkii için, makam için, ikbal için kullanmak anlayışı?
Haftaya görüşmek üzere, sağlıcakla kalın?