PERŞEMBE'NİN GELECEĞİ ÇARŞAMBA'DAN BELLİ DEĞİL MİYDİ?

PERŞEMBE

Aslında bugün yaşanan bütün olumsuzlukların sorumlusunun Cumhuriyet Halk Partisi olduğunu biliyor muydunuz? Neden mi? Chp'nin bugün kendi köyünde kullanılan oyların yirmide birini alamayan bir millet vekiline sahip olduğunu hepimiz biliyoruz. Böylesine köklü siyasi bir partiyi temsil edenlerin temsiliyet vasfında olmaları gerekmez mi? Peki ne yapıldı? Asıl Chp'li olanlar partiden dışlandı, bütün atası dinci ülkücü olan birileri partiye çöreklendi. Bugünkü haksızlık, hırsızlık, yolsuzluk, taciz ve tecavüzlerin de önünü açan bir yol izlendi.

Doksanlı yıllarda İstanbul'da Nurettin Sözen Döneminde benim gibi ilkokul mezunu bile olmayanlar sendika başkanlığı yaptı. Sivil toplum örgütleri temsilciliği yapanların çoğu kendini bile idare edemez vasıftaydı. Bunu gördüm.

Burada durum böyleyken cemaatler örgütlü yapılarını daha da geliştirip kendilerine devlet yanlısı görüntüsü vererek, terminallerin ve okulların önüne kamp kurarak ucuz yurt ya da konaklama vaadiyle fakir ve yetenekli çocukları kendi bünyelerinde topladı. Aslı olmayan sözde dinî bilgilerle başka çareleri olmayan binlerce genci ve çocuğu zehirlediler. Bunu da gördüm.

Hal böyleyken yıllık yirmibeş, otuzlara varan enflasyondan da faydalanan din tüccarları çıtayı yükseltmeye devam ettiler. Her yere yurtlar kurmaya, sözde dinî kitaplar dağıtmaya, Kur'an'ı elleriyle satmaya kadar her türlü dümeni yaptılar. Ülke gidişatının vasıfsız insanlarla belli bir süre sonra yürütülemeyeceğini çok iyi tahmin ettiler. Bunu tahmin etmek çok zor değildi. Önce belediye seçimlerinde büyük şehirlerin birkaçını alarak bir-iki yıl çalmadan devam ettiler. Toplumu göz boyamalarıyla inandırdıktan sonra serde hırsızlık ve sömürü var ya! Bunlara başladılar. Peki halk ne dedi? "Yok" dedi. "Bunlar beş üstüne beş kılanlar. Çalmazlar." Daha sonra çaldıklarını gören halk çaldıklarına inanmamaya devam etti. Bir süre sonra çalan da çaldıran da birbirine karıştı. Herkes birbirine göz yummak zorunda kaldı. Sözde dindar özde dinci kesim ülkenin yönetimini ele aldı. İlk iki-üç yıl ülke yönetimini hak edenler yönetti. Sağcı solcu değil hak edenin hak ettiği yerde olduğu bir düzende bir çoğumuz oy vermesek bile gidişat iyi gidiyordu ama ben asla güvenmedim tabii.

Geldik 2006 yılına. Ülkedeki yerli ve milli tohumların yasaklanıp İsrail'in hibritli kanserli tohumları mecburi tutulunca asıl ülkeye yapılan ihanet buradan başladı. Tabii ki bu oyun bütün cemaatlerle el ele tutuşularak tasarlandı. Devletin fabrikalar başta olmak üzere katma değer katan bütün nesneleri bir-bir, göz göre göre yok edildi. Bunlara ufak tefek ses çıkarmaya çalışan Türkiye Cumhuriyeti güvenlik güçlerine kumpaslar, neler neler... Anlatmaya gerek yok herhalde.

Ülkeyi cemaate parselleyen iktidar bir zaman sonra cemaati kontrol edemez duruma geldi. Cemaat, geliri olan bütün kurumların başına kondu. İşte buradaki sıkıntı kimsenin gözünün doymaması.

Yurtlar bir de kurban paylarında cemaat yönetimine sıkıntı çıkarmaya başladı. Yönetenlerin aileleri yurtların kurban bağışı yapılması gereken listelerinde oldukları için ya cemaat teşhir edilmeliydi ya da ülkeyi yönetenlerin çocuklarını büyük sıkıntılar bekliyordu. Aslında cemaat da rahatsızdı bu durumdan çünkü herkes cemaatçi olmuştu. Sınavlar ve referanslı işler, dahası birçok dümen cemaatten dönüyordu. Cemaatin de bu kalabalıktan kurtulması gerekiyordu ve 15 Temmuz doğdu. Kime yaradı, kime yaramadı anlayamadım. Şöyle düşündüm... Cemaat bu kargaşalı işe yaramaz toplumdan kurtardı. Sadece üst düzey yöneticileri bugün bile ülkeyi yönetiyorlarsa cemaat bu işten kârlı çıktı gibi. Bir de adını değiştirdi birçok koldan devleti yönetiyor. Bundan kârlısı da olmaz galiba.

Tabii ben doksanlı yıllarda bu tehlikeyi gördüğümden çok karamsar bir süreç yaşadım. Kendi kendime bu aç sömürücü kesim iktidar olursa artık bizim değil çocuklarımızın bile yaşam tarzı zorlaşacaktır diye düşünürken cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan sayesinde bu sömürgeci dincilerin yönetimi yüz yıldan 25 yıla düştü. Toplum gelenin hırsız gidenin hırsız olduğunu gördü. Bu sırra varanlar son yerel seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu ülkede adaletli eşit gelir dağılımlı bir düzenin sağlayıcısı gibi görüp ona göre oy kullandı. Chp ülkede yaklaşık 70 yıl sonra birinci parti seçildi. Asıl tehlike bundan sonra. Chp bu toplumu temsil etmeyen müteaahhitlere rantçılara sömürücülere taşeron adamlarına bu ülke yönetiminde temsiliyet vasfı verirse asıl tehlikemiz bu.

Velhasıl böyle oldu. Peki böyle olunca ne oldu? Benim türkü yazmama sebep oluştu. Atalarımız: "Sen söyleyene bakma, söyletene bak." diyorlardı ya. Söyletene bakın.

 

Bu nasıl iştir Köroğlu
Gelen hırsız giden hırsız
Çalar bu beylerle oğlu
Gelen hırsız giden hırsız

Marketçi gramdan çalar
Der bal dutan parmak yalar
Yöneten devleti yolar
Gelen hırsız giden hırsız

Soru cevap sonu belli
Kuruş masraf çıkar elli
Rüşvet saat yeri belli
Gelen hırsız giden hırsız

Kimse anlamaz fetvayı 
Ok yapılır dutmaz yayı
Bu ac itler yer dünyayı
Gelen hırsız giden hırsız

Garip Şentürk söyler başa
Şeytan bizde bakma taşa
Yirmi yıldır baştan başa 
Gelen hırsız giden hırsız

 

Şentürk İYİDOĞAN