ONLAR SADECE DÜNYA ŞAMPİYONU VOLEYBOLCULAR DEĞİLLER…

ONLAR SADECE DÜNYA ŞAMPİYONU VOLEYBOLCULAR DEĞİLLER…

Bu kızlar; gerçekten altın kızlar. Bu kızlar gerçekten Cumhuriyetin kızları. Bu kızlar ATATÜRK’ün görmek istediği çağı yakalayan ve çağın önünde giden kızları…

Kadınlar Amerika Dünya Voleybol Şampiyonasındaki son maçımızı ABD Kadın Milli Takımı ile oynadık.
En çok heyecanlandığımız,gerildiğimiz,yüreğimizin ağzımıza geldiği maçlardan biriydi.
Beş set süren bir maç izledik.Dördüncü sette ABD’li voleybolcular çok büyük bir fark attılar.Maçı anlatan spikerle beraber üzüntülü anlar yaşadık.Beşinci sette de onlar öne geçerek oynamaya başlayınca,bizim spiker yenilgiye razı olup;”Bizde bu yenilgiden sonra dünya ikincisi durumuna düşüyoruz” gibi sözler etmeye başladı.Ama bizim kızlar hiç öyle düşünmüyorlardı.Maçı hiç bırakmaya niyetleri yoktu.Canlarını dişine takarak öyle bir mücadele verdiler ki,ABD’nin Kadınlar Voleybol Milli Takımını kendi evlerinde dize getirdiler…Onlarla ne kadar gurur duysak az gelir.


 

Bu kadar kötü şeylerin yaşandığı,bu kadar kötü yönetilen,ekonomisi batmış,eğitimde yerlerde sürünen,nereye baksan dökülen,iktidarıyla,muhalefetiyle seviyesiz-çapsız, dünya devletleri arasında söz sahibi olamayan,geri kalmış durumda olan bir Ülke…çeyrek asra yakındır,aklı izanı olan herkesin görebileceği kötü yönetilen bir memleket.Perişanları oynayan bir ana muhalefet;öyle bir parti ki,kendi içlerinde yaşı seksenlere dayanmış,bütün seçimleri kaybetmiş bir adamla bile başa çıkamıyorlar,adam hala delege-melege ve koltuk peşinde…(Burayı bir tarafa bırakalım,ancak kafamızı bozarız).
Peki bu kızlarımız-bu dünya değerlisi altın kızlarımız nasıl oluyor da çıkıyor bu memleketten?!..
Yanıtı çok basit.Öncelikle LİYAKAT…Milli Takımımızda oynayan kızlarımız,herhangi bir milletvekilinin-belediye başkanının-partilerin il ya da ilçe başkanlarının,parti teşkilatlarından olan  birilerinin,ya da ne bileyim herhangi bir devletli makam-koltuk sahiplerinin ya da onların yakınlarının torpilli çocukları değil.Zaten öyle olsaydı her alanda perişan olduğumuz gibi orada da perişan ederlerdi bizleri.


Voleybol Milli Takımımızda öyle bir şey yok.Sen şundan torpillisin takıma gireceksin,senin arkan yok takımda yerin yok diye bir şey yok orada.Kimin hakkıysa kim daha yetenekliyse,kim daha fazla emek harcıyorsa,seçilerek gelebiliyorlar oraya.
Bu özelliklerinin yanı sıra en büyük vasıfları da üst düzeyde spor ahlaklarının olmasıdır.Bu da şu özellikleri içerir;kıskanmak,haset,çekememezlik gibi kötücül duygulardan arınmış olmak, onun yerine sevgi,saygı,dayanışma,tasada ve sevinçte beraber olma duygusunu yaşayabilmek.İşte bizim Milli Takımımızdaki başarıyı getiren olumlu hasletler…
Gençlik zamanlarımda resmî olarak futbol takımlarında oynadığım için,grup sporlarındaki psikolojik durumları biliyorum.Bizim kızlarımız inanılmaz derecede dayanışma içindeler.Oyun oynanırken,kenarda bekleyen birbirinden pırlanta yetenekleri olan kızlarımız hiç küsmüyorlar,oyuna alındıkları anda bütün potansiyellerini son damlasına kadar sahaya yansıtıyorlar…
Bu kızlar;gerçekten altın kızlar.Bu kızlar gerçekten Cumhuriyetin kızları.Bu kızlar ATATÜRK’ün görmek istediği çağı yakalayan ve çağın önünde giden kızları…


Bu kızlar;bu kadar kötü durumlara,bu kadar arsızlıklara-ahlaksızlıklara,”bizden bir şey olmaz” gibi ağzımızdan düşmeyen tekerlemelere-aşağılık duygularına rağmen, ”Hayır diyorlar,bizde bir şeyler var.İstersek başaramayacağımız hiçbir şey yok.” Çünkü onların yolu yüce Önder’in “Muhtaç olduğun kudret,damarlarındaki asil kanda,mevcuttur.” düşüncesindeki yoldur.
İyi ki dünyamızda varlar ve gençlerimize rol model olarak en büyük örnekler onlar.Her halleriyle,duruşlarıyla bin yaşasınlar…
Deli gönlüm diyor ki;Ülkemizi yönetenler de,yönetime talip olan muhalefet partileri de liyakatli,ahlaklı ve gerçek vatan-millet aşkıyla çalışan insanlardan oluşabilseydi.