"MÜSLÜMANIN CAHİLİ ŞEYTANIN MASKARASIDIR"

87 yaşımdayım. Artık Botanik dersi verecek kimseyi de bulamadığım için bari, ilahiyatçılara bir parça İlahiyat dersi vereyim dedim.

1958 yılında Traktörle tarla sürüyorken,  öğle vaktinde yağmur başlamış, sonunda doluya çevirmişti. Tarla çamur deryasına dönünce  İşi bırakıp eve dönmek mecburiyetinde kalmıştım. Çiftliğin içinden geçen Sincan deresinden sel gelmiş ve dere yatağının kenarına yumruktan irice bir pur taşını bırakmış olduğunu görmüştüm.  Taşın şekli, Yunan Tanrıçalarından birine, kaba taslak benziyordu; ama hangisine benzediğini bilememiştim. Yağmurdan sonra avare kalınca, vakit geçirmek üzere, o taşı alıp takım haneye götürmüş,  İlkçağ Tarihi Kitabındaki Yunan Tanrıçalarının fotoğraflarının bulunduğu sayfayı da açıp, karşıma koymuştum. Tanrıça heykellerinden, o taşa en çok benzeyeni de model olarak seçmiş, takım hanede bulunan aletleri kullanarak yontmaya başlamıştım. 
Akşam olmuş hava kararmıştı. İdare lambasının kör ışığında büstü bitirmeye çalışıyordum. Anneme yardım eden, Pempe Hala dediğimiz bir kadın vardı. Beş vakit namazını aksatmayan “dini bütün “ tabir edilen Müslümanlardan biriydi. Takım haneye gelmiş kapıdan bakarak,  sofranın hazır olduğunu haber vermişti. Fakat  İdare lambasının kör ışığında , ne yaptığımı merak etmiş yanıma kadar gelip  "Yener efendi sen neydiyon ki? " Demişti.  Bendeki cehalete bakınız ki, o kadıncağızın söyleyeceklerimden hiç bir şey anlayamayacağını düşünmeden: “Bunlar antik Yunan Tanrıçalarının heykelleri. Ben de bu taşı yontarak onlardan birine benzetmeye çalışıyorum; ama benzetemedim”  demiştim. Pempe Hala: “Onnar kim ki?” Diye tekrar sorunca bu defa bunlar eski Yunanlıların Allah diye taptıklarıdır” demiştim. Pempe Hala “Allah” kelimesini duyar duymaz: “Vay gurban oluyum...  Bunnar Allah hemi? Ne de gözellerimiş. Vay gurban oluyum” demeye başlayınca, yaptığım hatayı anlamış ve: "Pempe Halaaaa. Bunlar Allah değil. Bunlar put,  puuut!... Gavurların  taptığı putlar!”... Deyince,  bu sefer de;  “Vah!...  Vah!... Töbe töbeeee..., Töbe töbeeee...  Eyliysem sen niye putlarınan oynuyon ki?” Demişti. 
Şimdi şapkamızı önümüze koyup; düşünelim lütfen. Daha düne kadar putlara  taparken  bu gün Müslüman olmuş sahabenin Müslümanlığını öven yazılara ne kadar güvenebiliriz?  Arapların İslam'ı kabul etmelerinin yazıldığı kadar kolay olamayacağını düşünüyorum.  Hz. Muhammed'in işi yazılanlardan ve anlatılanlardan kat kat daha zor olmalıdır. .  
Şimdi bana: “Pempe  Hanım Arapça bilmeyen cahil bir kadındır. Namaz surelerini de ezberlemiştir; o kadar. Ama Kuran Arapça olduğu için, Araplar ne kadar cahil olsalar da onlar Kuranı okuyunca anlarlar. Arapların cehaletiyle, Pempe Hanımın cehaletini kıyaslayamazsın” diyebilirsiniz.    Ama şunu da hiç unutmayınız ki: Arapların cahilleri  Arapça: “Allahu ehad” demişlerse, Türklerin cahilleri de Türkçe:  “Allah birdir” demişlerdir. O nedenle Allah'ın birliğine inanmış  olanların milliyeti ve konuştuğu dil önemli değildir. Kaldı ki daha düne kadar putperest olan sahabe “Allahu ehad” demesini yeni öğrenmişken   45 - 50 yaşlarında olan Pempe Hala,  o yaşlara gelinceye kadar, Allah'ın birliğini kim bilir kaç bin kere işitmiş ve kendisi de söylemiştir... Ona rağmen,  Tarih kitabındaki bir kaç tane tanrıça heykellerini görünce “Bunnar Allah hemi?” demiş olması, O’nun Arapça bilmemesinden değil, cehaletinden dolayıdır. 
Şimdi durup dururken 1958 yılında yaşadığım bu olayı neden anlattım? 
Çünkü: Pempe halayı bir yana bırakalım.   İlahiyatçı Profesörlerimizin  bile  Allah'ı tanımamış olduklarını yazdıklarından anlıyorum. Önce buna dair verdiğim örnekleri okumanızı rica edeceğim. Sonra da diyeceğimi  diyeceğim:

Bakara suresi 44. ayet:
Bayraktar Bayraklı Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an Meali
Ey bilginler, kitabı okuduğunuz halde, insanlara iyiliği emredip, kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?

Mehmet Okuyan Kur’an Meal-Tefsir
(Ey İsrailoğulları)! Kitab'ı (Tevrat'ı) tilavet ettiğiniz (okuyup aktardığınız) hâlde kendinizi unutup iyiliği (başka) insanlara mı emrediyorsunuz!* Akıl etmiyor musunuz?

Edip Yüksel Mesaj: Kuran Çevirisi
Halkı iyilik yapmaya çağırıp dururken kendinizi unutuyor musunuz? Üstelik Kitabı da okuyorsunuz? Aklınızı kullanmaz mısınız?

Erhan Aktaş Kerim Kur'an
İnsanlardan bir* olmalarını istiyorsunuz da kendinizi unutuyor musunuz? Oysa Kitap'ı da okuyorsunuz. Hala aklınızı kullanmayacak mısınız?

Süleymaniye Vakfı Süleymaniye Vakfı Meali
Kitabı /Tevrat'ı bağlantılarıyla* birlikte okuduğunuz halde, insanlara erdemli olmayı emredip kendinizi unutuyorsunuz, öyle mi? Hiç aklınızı kullanmaz mısınız?

Ali Rıza Safa Kur'an-ı Kerim Gerçek
İnsanlara erdemli olmaları öğüdünü verirken, kendinizi unutuyor musunuz? Üstelik Kitap'ı da okuyorsunuz. Yine de aklınızı kullanmayacak mısınız?

Mustafa İslamoğlu Hayat Kitabı Kur’an
Diğer insanlara sahici erdemlerle donanmayı öğütlerken sıra size gelince terk mi ediyorsunuz; ve üstelik Kıtabı da tilavet edip dururken? Siz hiç kafanızı çalıştırmayacak mısınız?

Yaşar Nuri Öztürk Kur'an-ı Kerim Meali
İnsanlara iyiyi ve güzeli emredip de öz benliklerinizi unutuyor musunuz? Üstelik de Kitap'ı okuyup durmaktasınız. Hala aklınızı kullanmayacak mısınız?

Ali Bulaç Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı
Siz, insanlara iyiliği emrederken, kendinizi unutuyor musunuz? Oysa siz kitabı okuyorsunuz. Yine de akıllanmayacak mısınız?

Elmalılı (sadeleştirilmiş)
Kitab (Tevrat)'ı okuduğunuz halde insanlara iyiliği emreder de kendinizi unutur musunuz? Artık akıllanmayacak mısınız?

Muhammed Esed Kur'an Mesajı
Siz kendinizi unutarak diğer insanlara erdemli olmayı mı öğütlüyorsunuz -hem de ilahi kelamı okuyup durduğunuz halde?- Siz hiç aklınızı kullanmaz mısınız?

Diyanet İşleri Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali
Siz Kitab'ı (Tevrat'ı) okuyup durduğunuz halde, kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi emrediyorsunuz? (Yaptığınızın çirkinliğini) anlamıyor musunuz?

Elmalılı Hamdi Yazır Kur'an-ı Kerim ve Yüce Meali
nasa iyilik emreder de kendinizi unutur musunuz? Halbuki kitap okuyorsunuz, artık akıl etmez misiniz

Süleyman Ateş Kur'an-ı Kerim ve Yüce Meali
Siz Kitabı okuduğunuz halde, insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?

Gültekin Onan
İnsanlara iyiliği (birr) buyururken kendinizi (enfüseküm) unutuyor musunuz? (tensevne) Üstelik kitabı da okuyorsunuz (tetlunelkitab). Akletmez misiniz?

Hasan Basri Çantay Kur'an-ı Hakim ve Meal-i Kerim
(Ey Yahudi bilginleri) siz, insanlara iyiliği (gerçeği ve peygambere iman etmeği) emredersiniz de kendinizi unutur musunuz? Halbuki Kitab (Tevrat) da okursunuz. Haala aklınızı başınıza almayacak mısınız?

İbni Kesir
Siz; insanlara iyiliği emreder de, kendinizi unutur musunuz? Halbuki kitabı da okuyorsunuz, hiç aklınızı başınıza almayacak mısınız?

Şaban Piriş Kur'an-ı Kerim Türkçe Anlamı
İnsanlara iyiliği emredersiniz de kendinizi unutur musunuz? Kitabı okuyup durduğunuz halde düşünmez misiniz?

Ahmed Hulusi Türkçe Kur'an Çözümü
İnsanlara Birr'i (Allah Esma'sının sizde oluşturduğu güzelliği yaşamayı) tavsiye ederken, kendi nefsinizde bunu (hissedip) yaşamayı unutuyor musunuz? Oysa Kitabı (varlığın hakikati bilgisini) okuyorsunuz.. . Hala aklınızı kullanmayacak mısınız?

Edip Yüksel (Eski Baskı) Mesaj: Kuran Çevirisi
Halkı iyilik yapmağa çağırıp dururken kendinizi unutuyor musunuz? Üstelik Kitabı da okuyorsunuz? Aklınızı kullanmaz mısınız?

Erhan Aktaş (Eski Baskı) Kerim Kur'an
İnsanlardan bir* olmalarını istiyorsunuz da kendinizi unutuyor musunuz? Oysa Kitap'ı okuyup duruyorsunuz. Hala aklınızı kullanmıyor musunuz?

Değerli okurlarım,
Kuranda bulunan ayetlerden bazılarına da bakalım lütfen ..

1. Bakara Suresi 29. Ayet
“O, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra göğe yöneldi ve onları yedi gök olarak düzenledi. O, her şeyi bilendir.”
(إِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ)

2. Bakara Suresi 282. Ayet
“Allah, her şeyi bilir.”
(وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ)

3. Âl-i İmrân Suresi 29. Ayet
“De ki: İçinizdekileri gizleseniz de, açığa vursanız da Allah onu bilir. Göklerde ve yerde ne varsa bilir. Allah her şeye gücü yetendir.”
(إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ)

4. Nahl Suresi 19. Ayet
“Siz neyi gizlerseniz, neyi açığa vurursanız Allah onu bilir.”
(إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ)

5. Mülk Suresi 14. Ayet
“Yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilendir, her şeyden haberdardır.”
(أَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ)

6. Hucurât Suresi 16. Ayet
“De ki: Siz dininizi Allah’a mı öğretiyorsunuz? Oysa Allah göklerde ve yerde olan her şeyi bilir. Allah her şeyi bilendir.”
(وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ)

Ben İlahiyatçı değilim. Fakat  analitik düşünebilen Botanikçi bilim insanlarından biriyim.  Yukarıdaki örneklerden Bakara suresi  44. ayetinin mealen tercümesini  yazan İlahiyatçıların ,  ayetteki  cümlelerin  sonuna soru işareti koymakla,  Allah'ın sorduğunu ifade etmişlerdir. Hal bu ki Kur'an'ın az önce okuduğunuz muhtelif ayetlerinde Allah'ın her şeyi bildiği yazılıdır. Sormak , bilmeyenlerin işidir. Allah  her şeyi bildiğine göre  hiç bir şeyi sormaz.  Bakara suresi  44 ayetinde bulunan cümleler soru cümlesi değil ikaz cümlesidir. Allah sormuyor,  ikaz ediyor.  O nedenle o cümlelerin sonuna soru işareti değil ünlem işareti  (!)  konulması gerekir.. 
Değerli okurlarım,
Bundan 10 yıl öncesine kadar İstanbul Müftülüğü Binası ile Botanik Enstitüsü Binası aynı bahçe içinde,  karşı karşıya idiler. Botanik Binası ve Bahçesi  Hitler rejiminden kaçıp bize sığınan Alman Profesörler tarafından bilimsel amaçla inşa edilmiştir.  2015 yılında İstanbul üniversitesinin o zamanki Rektörü ile İstanbul Müftüsü anlaşmışlar Botanikçilere haber bile vermeden,   onları kapı dışarı edip, Botanik Enstitüsü Binasını İstanbul Müftülüğüne devretmişlerdi    O tarihten beri bina da bahçe de metruk halde bulunmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımızın bunlardan haberi var mıdır  yok mudur? Bilmiyorum.  87 yaşımdayım. Artık Botanik dersi verecek kimseyi de bulamadığım için bari,  ilahiyatçılara bir parça İlahiyat dersi vereyim dedim. Sürç-ü lisan ettiysem  affola