İçinde yaşadığımız yüzyılda hemen herkes demokrasinin fazileti ile ilgili bir ya da birkaç söz işitmiştir. Hatta bazı demokrasi havarileri demokrasinin erdemleri ile ilgili sayısız nameler dizmeyi kendilerine yıllarca bir görev bilmişlerdir. Biz bu yazımızda demokrasinin bir rejim mi, bir yönetim biçimi mi, yoksa sınırsız insan hak ve hürriyetlerinin bulunduğu bir düzen mi olduğunu tartışmayacağız. Günümüzde demokrasi için yapılan tanımların sayısını kestirebilmek zordur sanırım.
Fakat bu tanımların efrâdını cami ağyarını mani? olup olmadığı pek belli değildir. Kanaatimizce kelime anlamı dışında demokrasi de liberalizm, kapitalizm, sosyalizm, özgürlük, eşitlik, insan hakkı, sosyal adalet, din ve vicdan hürriyeti gibi modern yüzyılda herkesin ağzını sakız ettiği fakat bizatihi farklı dil, din, mezhep, inanç ve düşünce sahibi insanlar söz konusu olduğu zaman aynı şeylerin anlaşılmadığı kavramlar arasında olsa gerektir.
Burada ülkemizde ve dünya da üzerinde belki binlerle ifade edilebilecek kitapların yazıldığı bir konuda yüzlerce değişik teorik çerçevenin çizildiği demokrasi kavramı hakkındaki teorileri ve varsayımları çürütme ya da kanıtlama gayreti içerisine girecek değilim. Kısaca Demos?un yani halkın yönetimi, kendi kendisini idare etme anlayışı olarak tanımlayabiliriz. Zaten soylu entelijansiyamız yani aydın tabakamız da küçük bir taşralı kaleminden çıkacak bu türden eleştirileri basit ve kâle alınmaz bulmayı adetten sayar. Çünkü onlar demokrasinin bütün sorunlarını çözmüş ve demokrasiyi teorik ve pratik olarak zaten hal(l)etmiş durumdalar. Onlar için demokrasi ile dini, demokrasi ile islam?ı yan yana getirmeye çalışanlar katıksız şeriat ve irtica yanlısıdır tıpkı küresel entelektüellerin tavırları gibi.
Çünkü dünya üzerinde de demokrasi hâkim olduğu için insanların yüzde doksanı düşüncelerini istedikleri için ifade edemezler. Ve hatta bu insanlar demos?un çoğunluğunun oyunu alarak şeklen iktidara gelmiş bile olsalar, devletin en önemli makamlarında bulunsalar dahi. Çünkü tüm dünyada ve bizim ülkemizde takiyye yapmak adettendir. Bizim oralarda takiyye yapmayana adam demezler. Demokrasi zaten hangi inanç ve düşünceye sahip olursa olsun inanç ve düşüncelerini cesaretle ifade etme rejimidir. Ama unuttuğumuz ya da demokrasi teorileri kitabında henüz görme şerefine nail olamadığımız bir şey daha nüksetti geçenlerde ?Sınırsız din ve vicdan hürriyeti isteyenler din devleti arzusu taşıyanlardır? Demek ki demokrasinin bu kural sehven evrensel demokrasi küllüyâtından düşmüş ya da yerleştirmeyi unutmuş da olabilirler. Sosyolog Yasin AKTAY?ın tanımı ile sınırlarını sığmayan demokrasi de sınırsız istek ve arzulara yer yoktur. Yani demokrasinin de bir freni var. Tıpkı özgür ve ultra demokrat A.B.D ve Avrupa destekli Mısır?da hayata geçirilen M.Mursi?ye karşı yapılan balans ayarı gibi. Yoksa Modern dünya kendisi ürettiği demokrasiye mi güvenmiyor yoksa demokrasinin fren balatalarına mı? Bu noktayı kestirmek çok zor. "Yaşasın Mısır sonunda özlenen ideal demokrasiye ulaştı. DEMOSsuz Demokrasi? Yani "HAKSIZ" VE HALKSIZ DEMOKRASİ", " DARBELİ, YARALI DEMOKRASİ". Tüm dünya ülkelerini derin bir sessizlik kapladı. A.B.D ve Avrupa ülkeleri suhulet ve sükûnet çağrısı yaptı. Tüm dünya gerçekten sessizdi sadece ?Tahrir Meydanı"ndan zafer çığlıkları atılıyordu. Ne acı tarihi hürriyet meydanından ?YAŞASIN ESARETİMİZ? çığlıkları tüm Mısır semalarını kaplamıştı.
Mısır kâmil demokrasiye geçeli olmamıştı ki; Mısır halkı küresel dünya tarafından büyük bir oyun ile karşı karşıya olduklarını anladılar ve ?El-Adeviye Meydanı?na akın etmeye başladılar.
Zaman gösterecek bakalım?Tahrir Meydanı?nda küresel güçlerin büyük tezgâhı ile gelen darbeli demokrasi taraftarları mı yoksa ?El-Adeviye Meydanı?nda Mısır?ın seçilmiş lideri Mursi taraftarları mı kazanacak.