Tarihi kışlanın, AVM ? Rezidansa dönüştürülmesi planlanırken, ?Gezi parkındaki ağaçlar? sloganı üzerinden gelişen Taksim?deki olaylar diğer şehirlerden de gelen desteklerle sıcak tutulmaya çalışılıyor.
Muhalefet; Taksim?den ?TAHRİR? çıkarma derdinde?
Halkı peşine takamayan CHP, halkın peşine takılarak sandıktan iktidar olmadığını ve bu gidişle de olamayacağını görerek ?Surdan bir gedik açıp dalsak? hesabında?
Siyasetin son yıllardaki popüler ismi ARTİST Sırrı Süreyya?nın da ara gazıyla (eski kamyoncudur) ısındırılan ?Gezi parkındaki birkaç ağaç? sembolüyle oluşturulmaya çalışılan toplumsal muhalefetin zihinsel kodlarını irdeleyelim.
İç ve Dış Politika ? gündelik yaşam ? ekonomi olarak üç ana başlıkta kısaca anlamaya çalışalım.
?Çözüm Süreci? diye adlandırılan risk de içeren cesur politikanın sahil ve ege e yüzde 50 gibi karşıtı oluşurken, iç ve doğuda yüzde 30-35 ler civarı bu karşıtlığı desteklediğini anketlerden görüyoruz.
Bununla beraber güneyimizde; Suriye de hızlanarak ve de içimizi acıtarak gelişen olaylar halk da sıkıntıları artırmakta olup, ?Acaba?? ları da beraberinde getirmektedir.
Birbirinden bağımsız gibi görünen ama bağımlı gelişen iç ve dış olaylar, devriminden sonra sempatikleştirilen (?) İRAN faktörünün de aleyhimizde sonuçlanan antipatik davranışlarıyla birleştirildiğinde toplum; bu küresel oyun da bize biçilen rolün ve sonucunu endişeyle beklemektedir.
Bu hengame içinde; yüzde yüz doğru olan ?Alkol düzenlemesi? sunuş yahut algılama olarak rövanşist duyguları hissettirirken, 3. Köprünün ismi ve açılıştaki ritüeller gayri memnunları bir araya getirerek çapsız muhalefete de can suyu olmuştur.
Gelişen olayların büyük kent ve merkezlerde olması üç faktörden ekonominin ağırlıklı ve ?Modern ? post modern? karakterler olduğu sonucunu da bize işaret etmektedir.
Son 12 yılda milli hasılanın yaklaşık 4 kat arttığı, aksine; gelir dağılımının daha da bozulduğu bu süreçte siyasi iradenin tercihleriyle, alt gelir gurupları (öğrenci ? yaşlı ? hasta ? kız çocuğu / 3 kontenjanı ? yakıt ? iaşe) gibi desteklenmeye çalışılmaktadır.
Bu ve benzeri destekler daha çok, küçük şehir ? ilçe ? köy ve kırsalda olup (özelikle doğu ve güneydoğu), küresel tüketime arz edilmiş; çekirdek aileye (hatta tek kişilik) dönüştürülmüş büyük kentlerde yok gibidir.
?DEVLET?in ekonomik olarak, yakın tarihte en güçlü olduğu bu günlerde ülkedeki hane halkının yüzde 48?i borçludur.
Akl-ı evvel bazı iktisatçılar ?Batıya göre bu rakam düşük, daha artmalı? diyerek sermayeye pazarlamacılık yaparlarken, OECD?ye göre makul olan yüzde 25 halkın tasarruf oranı, Hindistan?da yüzde 40, Çin?de yüzde 35 Türkiye?de 12 iken, bugünlerde ?8? olduğu gerçeği söylenmemektedir.
2000 öncesi siyasi idarelerin rant kapısı olan, banka (Devlet)verimsizleştirilmiş KİT ve kamu ihalelerinin oluşturduğu 2001krizi sonucunda, alacaklılar tarafından dayatılan yapısal ve hukuki düzenlemelerle (BDDK, EPDK vb.) büyük ölçüde önüne geçilen bu alışkanlık, mevcut siyasi iradenin DİNİ ? AHLAKİ referanslarının da etkisiyle ?Kendi rantını kendisi yaratma? da diyebileceğimiz, TOKİ ve büyük (?) oyuncular, ağa ? babalar marifetiyle KENT RANTİYE?sine dönüşmüştür.
Baş döndürücü gelişmelerin yaşandığı bu dönemde Lokasyonu planlanan dolayısıyla orta sınıfı koruyan BATI daki uygulamalarda; Newyork?ta 7, Berlin?de 3, Paris?te 5 Tokyo?da 22 olan AVM sayısı; koruyucu, çok boyutlu plan yapılmayan İstanbul?da 94?tür.
Kapitalizmin mabedi olan AVM?ler ?Tapınma Kampüsü? olarak sosyal yapıyı bozarken, retorikteki ?Aile Reisi? yerini ?AVM BABASI?na bırakmıştır.
Sadece şu anda bile tüm Avrupa kıtasında planlanan ? yapılan gökdelen sayısı 23?tür. Dikkat buyurun; bunun 16?sı İstanbul?dadır. (Rüzgâr ve hava akımı gibi EKO ? Sistem hak getire!)
Gökdelen furyası; komşu kavramını önemseyen ve emreden, yüksek binaları ?Firavun?un Haman?ı? lafzıyla kutsal metinde eleştiren dini öğretiye mensupların, ?Mağlubun galibi taklit etmesi? sonucu düştüğümüz paradoksal durumdur.
Geleneksel çarşı ? Pazar ? mahalle kültürüne ters rezidans ? AVM ? Site kavramlarını kalkınmayla izah etmek abesli iştigal etmektir.
Almanya?da 6500, İngiltere?de 1850, Fransa?da 1200 olan müze sayısıyla yarışabilmek veya hedeflemek gerçek kalkınmadır.
Cevabını hiçbir yerde bulamadığım, çok da merak ettiğim büyük kentler içindeki evler ? mahalleler ? semtler arası göç sayısı nedir? İnanın, öğreneceğimiz rakam hayrete düşürecektir.
KENT RANTİYE?sinin hâkim oyuncuları, leblebi gibi yeni yapılar üretirken, bunun peşine takılan insan yığınlarının alayı ?Hep daha iyi? girdabında olup, hepsi de mutsuzdur.
Büyük kentin karmaşasında yaşayan insanları diri tutan faktör; gelişmelerin onlara sunduğu bir üst sınıfa atlama hevesi ve olabilirliği iken, bugün; küresel ekonominin ?Sermayenin belli ellerde toplanması? gerçeğiyle yüzleşmelerinde artık, sınıfını koruma ve aşağı sınıfa inme endişesi yerini almıştır.
1.Köprünün yapılmasıyla ülkedeki coşkunun, 2. Köprüyle sadece İstanbul?da yarattığı memnuniyet yerini 3. Köprüden nemalanacak mutlu azınlığa bırakmıştır.
Büyük kent insanının ihtiyacı; artık proje değil ?Huzur? olurken, orta ? küçük şehirlerdeki kıskandırılarak ?Terk edilmiş ? göçe zorlanmış? duygularını yaşatmaktadır.
İç ve dış güvenlik zafiyeti de doğurabilecek, bir arada olma sonucu elektriklenmeleri de! Artıracak 30 Milyonluk İstanbul Planı yapılırken ülkenin kalanı; özellikle Anadolu ve Doğu?da (Güneydoğu değil) yaşayanlar konjöktürün dayattığı göçe razı olup ? olmamak çelişkisi içinde önümüzdeki günlerin gayri memnunları olmaya namzettir.
Artan nüfus, gelişen (devlet) ekonomi ve bölgesel güç haline gelen Türkiye?nin yanında olanlar dahil tüm ülkelerin destekleyeceği ?iç dertleriyle biraz uğraşsınlar? tarzı çomak sokmaları, içerideki muhalefetin her birinin kendi hedefleriyle zımmen ortak blok oluşturma hevesleriyle birleşince çok talepli! Çok karşıtlı! Seri sokak? Gösterilerine şahit olduk.
Hülasa; içte ve dışta siyasi eşik atlama sürecinde, dış faktörlerin çoklu taarruzuna uygun olan bu günlerde sessiz çoğunluğun bilinç altında oluşan soru ve kuşkuların, olası desteğe ya da boş vermişliğe dönmesini de hesaba katmak gerek.
?Siyahların? oylarıyla geldikleri iktidarda, eleştirdikleri ?Beyazlar? gibi algılanma tehlikesine karşı kadroların sürekli ikazda bulunan Tayyip Erdoğan; ?Metal yorgunluğu? gibi siyasi yorgunluk emarelerini de doğal sonuç hesaplamıştır? ki,
Üç dönem kuralını bozmayarak bundan sonra ?yeni yüz? ? ?yeni söylem? ihtiyacına binaen; sosyal politika ve söylemlerle tabanda destek gören, mazbut kişiliğiyle de sevilen Numan Kurtulmuş üzerinden yapılan HAS Parti operasyonu doğal sürecin tamiri, iddiamızın da tasdikidir.
Bilmem anlatabildim mi?