KUR?AN?DA 1400 YIL ÖNCE HABER VERİLEN MÜTHİŞ BİLİMSEL GERÇEKLER!

KUR?AN?DA 1400 YIL ÖNCE HABER VERİLEN MÜTHİŞ BİLİMSEL GERÇEKLER!

KUR?AN?DA 1400 YIL ÖNCE HABER VERİLEN MÜTHİŞ BİLİMSEL GERÇEKLER!

Kur?an?ı Kerim?de evren, dünya ve zaman hakkında verilen bazı muhteşem ipuçlarının ne anlama geldiği, yakın zamanlarda pozitif bilimler ve evrenbilim alanında araştırma yapan bilim adamlarının elde ettiği bulgularla ancak şimdilerde mümkün olabilmiştir.1400 Yıl önce Kur?an ayetlerinde verilen ipuçları, apaçık bir şekilde dünyanın döndüğünü, zamanın mutlak olmayıp rölatif(göreceli) olduğunu, kainatın bir başlangıcının olduğunu ve sonunun olacağını, Evrenin sürekli genişlemekte olduğunu bizlere apaçık bir şekilde göstermektedir.

Çok yakın zamanlara kadar ?pozitivist ve materyalist? kafalı batılı bilim adamları, kainatın başlangıcının olmadığını ve sonunun olamayacağını, ezeli ve ebedi olduğunu, Evrenin ?duragan? olduğunu ileri sürüyorlar ve kabul ediyorlardı. Fakat, ancak çok yakın zamanlarda fizikçiler ve evrenbilimciler tarafından gerçekleştirilen çalışmalar; evrenin bir başının ve kaçınılmaz olarak bir sonunun olacağını, zamanın bağıl olduğunu, kainatın bir ?sıfır? noktasında çok büyük bir patlamayla(Bing Bang(Büyük Patlama teorisi))  yokluktan? yaratıldığını, kainatın sürekli olarak genişlediğini, fakat bu genişlemenin sürekli olamayacağını, belirli bir zamandan sonra genişlemenin tersine döneceğini ve evrenin kendi içine çökeceğini(kıyamet) matematiksel denklemlerle çok çarpıcı bir şekilde bizlere ifade etmektedir.

Yahudi asıllı büyük Alman fizikçisi Einstein, XX. Yüzyılın başında yaptığı fizik alanındaki çalışmalarıyla ?evren? alanında müthiş bir devrim yapmıştır.Einstein, araştırmalarıyla, o zamana kadar yerleşik bulunan ?zaman, evren, yerçekimi? algılarını yerle bir etmiştir. Örneğin, çok uzun zaman ?yerçekiminin? bizleri dünyamızın merkezine doğru çeken bir kuvvet olduğunu zannettik. Fakat dünyanın yetiştirdiği en büyük fizikçilerden olan Einstein, bu konuda bambaşka bir açıklama getirerek şu örneği verir: Değişmez bir ivme ile gittikçe hızlanarak yukarı doğru çekilen bir asansör hayal edelim. Dışarıdaki gözlemcilerin içerde neler olup bittiğini görebilmeleri için asansörün camdan yapıldığını ve havanın direncinin önemsenmediğini düşünelim. Asansördeki fizikçiler nerede olduklarını bilmiyorlar ve durumlarını anlamak için deney yapıyorlar. Fizikçilerin bacakları vücutları tutabilmek için zorlanmaktadır. Şu an bizim dünya üzerinde yaptığımız gibi. Sıçrarlarsa tavana doğru gitmiyorlar. Çünkü, onlara doğru yaklaşan taban onlara hemen yetişiyor. Ellerindeki cisimleri bırakırlarsa, bu cisimler asansörün tabanına düşüyor. İçerideki fizikçi; ?Cisimler yere düşüyor, çünkü bir çekim alanı içerisindeyiz. Tıpkı dünya üzerinde rastladığım olayların tüm şartları burada mevcuttur? diyecektir.!

Kur?an- ı Kerim 1400 yıl önce kainatın, Yüce Yaradan?ın  ?ol? emriyle tamamen ?yoktan? var edildiğini, zamanın başlangıcı olan bir ?sıfır? noktasının olduğunu, bugünkü kainatın toplu iğne başının milyonda biri kadar olan bir yoğunlaşmadan genişleyerek oluştuğunu ve sonradan ?kıyametin? ortaya çıkarak kainatın yok olacağını bizlere müthiş ve harika bir şekilde haber veriyor. Kuranı Kerim?de mucizevi bir şekilde dünyamıza ve kainata ilişkin bilgiler veren ayetlere bir göz atalım:

Kuran`da Güneş ve Ay`dan bahsedilirken her birinin belli bir yörüngesi olduğu vurgulanır:

?Geceyi, gündüzü, Güneş`i ve Ay`ı yaratan O`dur; her biri bir yörüngede yüzüp gidiyor.? (Enbiya Suresi, 33. ayet)

Yukarıdaki ayette geçen "yüzme" kelimesi Arapçada "sabaha" olarak ifade edilir ve Güneş`in uzaydaki hareketini anlatmak üzere kullanılmaktadır. Bu kelime Güneş`in uzayda hareket ederken kontrolsüz olmadığı, ekseni üzerinde döndüğü ve dönerken bir rota izlediği manasındadır. Güneş`in sabit olmadığı belli bir yörüngede yol almakta olduğu, bir başka ayette de şöyle bildirilmektedir:

?Güneş de, kendisi için (tespit edilmiş) olan bir karar yerine doğru akıp gitmektedir. Bu üstün ve güçlü olan, bilenin takdiridir.? (Yasin Suresi, 38. Ayet)

Kuran-ı Kerim`de evrenin ortaya çıkışı şöyle açıklanır:

?O gökleri ve yeri yoktan var edendir...? (Enam Suresi, 10. Ayet)

?Göklerin ve yerin yaratıcısıdır. Bir işin olmasını istese ona yalnız; ?ol? der, o da oluverir?( Bakara Suresi, 117. Ayet)

Kuran`da verilen bu bilgi, çağdaş bilimin bulgularıyla tam bir uyum içindedir. Günümüzde astrofiziğin ulaştığı kesin sonuç, tüm evrenin madde ve zaman boyutlarıyla birlikte, bir sıfır anında, büyük bir patlamayla var olduğudur. "Büyük Patlama", orijinal adıyla "Big Bang" teorisi, tüm evrenin yaklaşık 15 milyar yıl önce tek bir noktanın patlamasıyla yokluktan meydana geldiğini kanıtlamıştır.

Big Bang`dan önce madde diye bir şey yoktu. Maddenin, enerjinin, hatta zamanın dahi bulunmadığı, tamamen metafizik olarak tanımlanabilecek bir yokluk ortamında, madde, enerji ve zaman bir anda yaratılmıştır. Modern fiziğin ortaya koyduğu bu büyük gerçek, Kuran`da bize 1400 yıl önceden haber verilmektedir.

Astronomi biliminin henüz gelişmemiş olduğu bir dönemde, 14 asır önce indirilen Kuran-ı Kerim`de evrenin genişlediğinden şöyle bahsedilir:

?Biz göğü `büyük bir kudretle` bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz.? (Zariyat Suresi, 47. ayet)

20. yüzyılın başlarına dek bilim dünyasında hakim olan tek görüş, "evrenin durağan bir yapıya sahip olduğu ve sonsuzdan beri süregeldiği" şeklindeydi. Ancak, günümüz teknolojisi sayesinde gerçekleştirilen araştırma, gözlem ve hesaplamalar evrenin bir başlangıcı olduğunu ve sürekli olarak "genişlediğini" ortaya koydu.

Rus fizikçi Alexander Friedmann ve Belçikalı evren bilimci Georges Lemaitre, 20. yüzyılın başlarında evrenin sürekli hareket halinde olduğunu ve genişlediğini teorik olarak haber verdiler.

Bu gerçek, 1929 yılında gözlemsel olarak da ispatlandı. Amerikalı astronom Edwin Hubble kullandığı dev teleskopla gökyüzünü incelerken, yıldızların ve galaksilerin sürekli olarak birbirlerinden uzaklaştıklarını keşfetti. Bu buluş astronomi tarihinin en büyük keşiflerinden biri sayılmaktadır.

Hubble bu incelemeler sırasında yıldızların, uzaklıklarına bağlı olarak kızıl renge doğru yaklaşan bir ışın yaydıklarını saptadı.

Çünkü bilinen fizik kurallarına göre, gözlemin yapıldığı noktaya doğru hareket eden ışıkların tayfı mor yöne doğru, gözlemin yapıldığı noktadan uzaklaşan ışıkların tayfı da kızıl yöne doğru kayar. Hubble`ın gözlemleri sırasında ise yıldızların ışıklarında kızıla doğru bir kayma fark edilmişti. Kısacası yıldızlar sürekli olarak uzaklaşmaktaydılar. Yıldızlar ve galaksiler sadece bizden değil, birbirlerinden de uzaklaşıyorlardı. Her şeyin sürekli olarak birbirinden uzaklaştığı bir evren ise, sürekli "genişleyen" bir evren anlamına gelmekteydi. Evrenin genişlemekte olduğu, ilerleyen yıllardaki gözlemlerle de kesinlik kazandı.

Konuyu daha iyi anlamak için, evreni şişirilen bir balonun yüzeyi gibi düşünmek mümkündür. Balonun yüzeyindeki noktaların balon şiştikçe birbirlerinden uzaklaşmaları gibi, evrendeki cisimler de evren genişledikçe birbirlerinden uzaklaşmaktadırlar. Evrenin yaratılışı, önceki konuda da belirttiğimiz gibi ?Big Bang? denilen büyük bir patlama ile başlamıştır ve o zamandan beri evren genişlemektedir. Bilim adamları evrenin kütlesi yeterli miktara ulaştığında, çekim kuvvetleri nedeni ile bu genişlemenin duracağını ve bunun evrenin kendi içine çökmeye, büzülmeye başlamasına sebep olacağını bildirmektedirler. Büzülen evrenin de, sonunda "Big Crunch" denilen çok yüksek bir ısı ve sıkışma ile sonuçlanacağını ifade etmektedirler. Bu ise, bildiğimiz tüm yaşam şekillerinin yok olması anlamına gelir.

?Big Crunch(Büyük Çökme)? olarak bilimsel bir şekilde  ifade edilen ve İslami terminolojide ?kıyamet? olarak zikredilen bu olay, Kuran`da Tekvir Suresinde(Tekvir suresi Kuranın 81. Suresidir ve ?tekvir? sözcüğü  katlanıp büzülme, dürülme anlamlarına gelir) şöyle anlatılmaktadır:

?Bizim, göğü kitabın sahifelerini katlar gibi katlayacağımız gün, ilk yaratmaya başladığımız gibi, yine onu (eski durumuna) iade edeceğiz. Bu, Bizim üzerimizde bir vaiddir. Elbette, Biz yapıcılarız? (Enbiya Suresi, 104. Ayet)

?Güneş katlanıp dürüldüğünde, yıldızlar bulandığında, Dağlar yürütüldüğünde? (Tekvir Suresi, 1-3. Ayetler)

?Denizler ateşlendiğinde(suları çekilip, volkanlar halinde ateş püskürdüğünde), nefisler eşleştirildiğinde?(Tekvir Suresi, 6-7. Ayetler)

?Gök sıyrılıp açıldığında, Cehennem kızıştırıldığında, ve cennet yaklaştırıldığında? (Tekvir Suresi, 11-13. Ayetler)

Evrenin yaratılışı, önceki konuda da belirttiğimiz gibi Big Bang denilen büyük bir patlama ile başlamıştır ve o zamandan beri evren genişlemektedir. Bilim adamları evrenin kütlesi yeterli miktara ulaştığında, çekim kuvvetleri nedeni ile bu genişlemenin duracağını ve bunun evrenin kendi içine çökmeye, büzülmeye başlamasına sebep olacağını bildirmektedirler. Büzülen evrenin de, sonunda "Big Crunch" denilen çok yüksek bir ısı ve sıkışma ile sonuçlanacağını ifade etmektedirler. Bu ise, bildiğimiz tüm yaşam şekillerinin yok olması anlamına gelir.

Big Crunch olarak ifade edilen bu bilimsel teoriye Kuran`da şöyle işaret edilmektedir:

?Bizim, göğü kitabın sahifelerini katlar gibi katlayacağımız gün, ilk yaratmaya başladığımız gibi, yine onu (eski durumuna) iade edeceğiz. Bu, Bizim üzerimizde bir vaiddir. Elbette, Biz yapıcılarız.? (Enbiya Suresi, 104. Ayet)

Sıcak gaz kütlesinden oluşum, aynı zamanda evrenin yaratılışı için de geçerlidir. Kuran`da da evrenin yaratılışı, bu bilimsel bulguları tasdik edecek şekilde tarif edilmiştir:

?Orda (yerde) onun üstünde sarsılmaz dağlar var etti, onda bereketler yarattı ve isteyip-arayanlar için eşit olmak üzere oradaki rızıkları dört günde takdir etti. Sonra, duman halinde olan göğe yöneldi; böylece ona ve yere dedi ki: "İsteyerek veya istemeyerek gelin." İkisi de: "İsteyerek (İtaat ederek) geldik" dediler.? (Fussilet Suresi, 10-11. Ayetler)

Yukarıdaki ayette geçen "duman" ifadesi, Arapça?da "duhanun" kelimesidir. Ve bu kelime söz konusu kozmik ve sıcak bir dumanı tarif etmektedir. Katı maddelere bağlı uçan parçacıklar içeren, sıcak gaz halinde bir kütle olan bu duman şekli, ayette geçen kelimeyle tam olarak tarif edilmektedir. Görüldüğü gibi Kuran`da evrenin bu aşamadaki görünümünü tarif eden en uygun kelime kullanılmıştır. Bilim adamları ise evrenin, duman halindeki sıcak bir gaz kütlesinden oluştuğunu ancak 20. yüzyılda keşfedebilmişlerdir.

Zamanın göreceliği konusu da bugün artık ispatlanmış bilimsel bir gerçektir. Ancak bu gerçek, yüzyılın başlarında Einstein`ın görecelik kuramı ile ortaya çıkmıştır. O döneme dek insanlar, tüm kainat ölçeğinde ?zaman? kavramının ?mutlak? olduğuna kesinlikle inanıyor ve zamanın göreceli bir kavram olduğunu, ortama göre değişkenlik gösterebileceğini bilmiyorlardı. Ama ünlü bilim adamı Albert Einstein, görecelik kuramı ile bu gerçeği açık olarak ispatladı. Zamanın, kütleye ve hıza bağımlı bir kavram olduğunu ortaya koydu. İnsanlık tarihi boyunca hiç kimse bu konuyu açıkça dile getirmemişti.

Tek bir istisnayla; Kuran`da, zamanın izafi olduğunu gösteren bilgiler veriliyordu. Bu konuyla ilgili bazı ayetleri şöyle sıralayabiliriz:

?... Gerçekten, senin Rabbinin katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.? (Hac Suresi, 47. Ayet)

?Gökten yere her işi O evirip düzene koyar. Sonra (işler,) sizin saymakta olduğunuz bin yıl süreli bir günde yine O`na yükselir.? (Secde Suresi, 5. Ayet)

?Melekler ve Ruh (Cebrail), O`na, süresi elli bin yıl olan bir günde çıkabilmektedir.? (Mearic Suresi, 4. Ayet)

Albert Einstein yaptığı matematiksel hesaplar sonucu bulduğu, fakat bir türlü inanamadığı için açıklayamadığı ve ?hayatımın en büyük pişmanlığı? dediği ?evrenin sürekli genişlediği? bilimsel gerçeğinin, 1400 sene önceden Hz. Peygamber?e 23 yılda vahy edilen Kur?an?ı Kerim?deki ayetlerde apaçık bir şekilde bulunduğunu fark etseydi, bu konuda yorumu nasıl olurdu? Ya da şu anda dünyanın en büyük fizikçisi olan, tekerlekli sandalyeye mahkum bir şekilde yaşayan, insanlarla ancak bilgisayar vasıtasıyla iletişim kurabilen, matematiksel formülasyonlarla ?evrenin geleceğinin nasıl olabileceğini? kestirmeye çalışan  ?ateist? teorisyen Stephan Hawking, evrenin sonu hakkındaki kıyamet sahnelerini müthiş bir şekilde anlatan ve ?kaçınılmaz olarak evrenin çökeceğini?  bildiren Tekvir suresinin ayetlerini görseydi, nasıl tepki verir ve neler söylerdi acaba? Ne dersiniz ?



Anahtar Kelimeler: 0