Yıllar önce bir gün,film CD’leri satılan bir yere girmiştim.Sinema sever olarak seyrettiğim,ya da daha önce hiç izlemediğim filmleri seçer alırdım.Böylece kendime göre,sevdiğim filmlerden oluşan ve canımın istediği zaman izleyebileceğim bir arşivim oluşmuştu…Raflarda dizilmiş film CD’lerine bakarken,kapaktaki bir film afişi,önce fotoğrafıyla sonra ismiyle beni birden çarpıverdi.Kahverengi rengin hakim olduğu kapaktaki fotoğrafta;üç kasketli çocuğun bir arada,ellerindeki filmlere gaz lambası ışığında gülümseyerek bakışı görülüyor ve filmin ismi en üstte yazıyordu; “Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak”.
Merakla filmi aldım ve o akşam izledim.Yetmedi bir kez daha izledim…sonra defalarca en fazla izlediğim film oldu.Bugün bile özlediğimde tekrar izlerim…
Ne gördüm ben bu filmde?!..öncelikle kendine has bir sinema diliyle yaratılan,güzel insanlığı-hümanizmi gördüm…Orada,yönetmenin kendisini gördüm ve orada tam da kendimi gördüm…arkasız,korunmasız,maddi manevi bütün olumsuzluklara,zor olan bütün koşullara rağmen vazgeçmeyen,yılmayan,ideallerinin peşinden giden,dirençli onurlu insaların mücadelesini-çabasını gördüm.
Kütahya’nın,Tavşanlı ilçesine bağlı Tepecik adlı bir köyde geçer hikaye.İki kafadar köy çocuğu bir sinema makinesi yapıp,sinema oynatmaya karar verirler köy yerinde.Başta anneleri olmak üzere kimseler değer vermez,desteklemek kıymet vermek bir yana köstek olur,alay ederler.Onlar da kendilerinden yaşça büyük,köyün delisini de yanlarına alarak rüyalarının peşinden giderler.
Hikayenin kahramanları Recep ile Mehmet çok iyi arkadaştırlar.Yazları ilçede çalışırlar,Recep karpuzcuda,Mehmet ise Berber yanında çırak olarak…
İlçedeki sinemaya giderler,makinistten kopmuş film isterler,teşvik değil zılgıt da yeseler,tutkularından vazgeçmezler.Tahta kutulardan oluşturdukları o film oynatma makinesi hülyalarından asla vazgeçmezler…(O sahneler beni de çocukluğuma götürüyor,o yıllarda var olan kömürlüklerimizde,mum ışığında ya da pilli lambalarla sinema yapmaya çalıştığım zamanları aklıma getiriyordu).
Recep’in kasabada kırık bir aşk yaşaması,Arkadaşı Mehmet’in hep yanında olması,O’nun mektubunu hakarete uğramayı göze alıp,götürüp kıza vermeye çalışması,kendince Recep’e moral vermesi,filmdeki en güzel kareler ve sahnelerdendi.
Karpuzcunun artık işini kapatmak zorunda kaldığı zaman,Recep’e dönerek;
“Okumaya devam Recep”
diye öğüt veriyordu…kanımca yönetmen kendi şahsında Recep aracılığıyla kendisine söylüyor o sözleri.Ahmet ULUÇAY kendi içinde bulunduğu şartlarından dolayı eğitim-öğretim hayatını yarıda bırakmak zorunda kalıyor ve inşaat işçiliği,kamyon şoförlüğü,hamallık,tavukçuluk gibi işlerde çalışıyor.
Çocukluğunda,1960’lı yıllarda yaşadığı Tepecik Köyüne bir seyyar sinemacı geliyor.Sinemayla tanışıklığı o zaman başlıyor ve sinemaya büyük bir aşkla tutuluyor,geceleri yatağında onun büyüsüyle yatamaz oluyor…kafasına sinema yapmayı koyuyor,köydeki bir arkadaşını da yanına alarak kendilerince film oynatma makinesi yapıp,köylerinde sinema oynatma hayalinin peşine düşüyorlar ve sonunda da başarıyorlar…
Ahmet ULUÇAY,çocukluk tutkusundan büyüğünce de vaz geçmiyor.
Sinemaya ait ne bulursa okuyor,sürekli kendisini geliştiriyor.Ailesinin,sinemaya-sanata uzak çevresinin;”sinema ve resim gibi işler zengin çevresinin,zengin çocuklarının yapacağı işlerdir” diyerek O’nu bu tutkusundan vazgeçirmeye çalışıyorlar,ama O hiçbir zaman yılmıyor,bütün gerçek şahsiyetler gibi kafasındaki hayalin peşinden gidiyor.
Köylerine izne gelen,Almancı gurbetçi bir köylüsünden şartlarını zorlayarak satın aldığı bir VHS kamerayla işe başlıyor.
Sinemayla uğraşan hemen herkes gibi önce kısa filmler çekiyor.1993 Yılında çekmeye başladığı bu filmleri,kısıtlı olanaklar içinde köyünde çekiyor.
Bu filmleri kısa film festivallerine gönderiyor ve orada dikkatleri üzerine çekmeyi başarıyor,daha sonra 2002 yılında çektiği,hazırlığı ve süresi üç yılı alan “Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak” filmiyle büyük bir başarıyı yakalıyor.Film gerek yurtiçi,gerekse yurtdışı dünyanın bir çok ülkesinden çok sayıda ödülle dönüyor…
Şöhret-möhret gibi şeyler asla yola yürüyüşünü değiştirmiyor,O’nu bozmuyor,mütevazı kişiliğiyle köyünde yaşamaya devam ediyor…
Kendi konuşmalarından bazılarını paylaşmak isterim;
“Ben köylü yönetmen değilim,köyde yaşayan yönetmenim”.
“Benim gibi bir adamla baş etmek,dünyanın en iyi yönetmeni olmak demektir.Eşim büyük yönetmen,ona çok şey borçluyum”.
“Eşimi sinema tutkum yüzünden yoksulluğa mahkum ettim.Yoksulluk utanç da getirir.Hele bizim buralarda,sosyal yarışı kaybettiğin an dışlanırsın.İnsanlar ahlaksızlığı bağışlayabiliyor ama acizliği asla”
….
Ahmet ULUÇAY kısa filmleri:
Optik Düşler,1993
Koltuk Değneklerinden Kanat Yapmak,1994
Bizim Köyün Orta Yeri Sinema,1995
Minyatür Kozmos’da rüya,1995
İnci Deniz Dibinde,1996
Saralı,1998
Uzun Metrajın Resmî,1999
Şeytan Kovma,2000
Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak,2002(Uzun metraj)
Bozkırda Deniz Kabuğu,2009
“Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak” filmini çekerken,yaşama tutunmak için yem fabrikasında bir yandan hamallık yapmak zorunda kalan,hayallerinin peşinden gitmekten asla vazgeçmeyen,azmin ve iradenin öteki adı olan,örnek insan Ahmet ULUÇAY’a binlerce teşekkür ve sonsuz saygıyla…