İnsan Akıl Sahibi ve Düşünen Bir Varlıktır Ama!..

İnsan Akıl Sahibi ve Düşünen Bir Varlıktır Ama!..

Düşünme yeteneğini kullanmayıp birtakım yanlış düşünceleri aşılamaya çalışanların, din üzerinden istismar ve sömürü yapanların peşinden gitmesi ve başkalarını taklit etmesi, aslında kendi kendini kandırmasıdır

İnsan, diğer canlılarda bulunmayan birçok özelliğe sahiptir. Bu özelliklerin başında akıl sahibi olması, düşünebiliyor ve konuşabiliyor olması gelir. İnandıklarını, düşündüklerini ifade etmesi de insan olmasının bir gereğidir zaten. İnsana bahşedilen konuşma yeteneği de insanın iletişim kurmasını ve düşündüklerini ifade etmesini sağlar.

İslâm dinine göre insan, yaratılmışların içerisinde en şerefli olandır. Bu şeref insana akıl ve düşünme gücüyle birlikte bahşedilmiştir. Akıl sahibi olanlar dünya ve kâinat hakkında düşünür, neden yaratıldığını bilir dünya hayatlarını buna göre yaşarlar.

Dinimizde idrak ve ifade etme yeteneği yeryüzünde yalnızca insana mahsus kılınmıştır. Allah, insanın aklını kullanmasını ve düşünerek hareket etmesini ister. Kuran'ı Kerim'in birçok ayetinde insanlar ''akıl ve gönül sahibi'' olarak tanımlanmaktadır. Çünkü ancak akıl sahibi olan kişiler iyi ile kötüyü, yanlış ile doğru ayırt edebilir.

İnsanın kendisine bahşedilen düşünme yeteneğini kullanmayıp birtakım yanlış düşünceleri aşılamaya çalışanların, din üzerinden istismar ve sömürü yapanların peşinden gitmesi ve başkalarını taklit etmesi, aslında kendi kendini kandırması demektir.

Hiçbir dini inanış hiç kimsenin tekelinde değildir. ‎Kimsenin aracılığına ihtiyaç duymayacak kadar da açık ve nettir. ‎ Bu nedenle istismarcı dinî gruplara karşı uyanık olmak, münafıkların ikiyüzlü karakteri, ilkesiz duruşları, sinsi ve göstermelik tavırlarına aldanmamak gerekir. Onların bütün hedefleri şahsî menfaatlerini temin etmek, İslâm’ı yanlış anlatmak ve İslâm’a aykırı işler yapmak suretiyle Müslümanlar arasına nifak ve ayrılık sokmaktır.

Kendi inancımızın kitabını okuyup ‎anlamayı bir tarafa bıraktığımız, bazı ‎insanların din diye anlattıklarına araştırmadan ‎boyun eğdiğimiz için olumsuzluklar her geçen gün daha da artmaya başlamıştır. ‎Fitne ve fesada karşı, aklı selim yaklaşarak ve uyanık ‎davranarak her türlü ihanet şebekelerine aklı, ruhu, evlatları, malı ‎ teslim ‎etme gafletine düşmemelidir. ‎ Aklı insan verilen bir nimet olarak düşünmeli, aklı ve ruhu hiç kimseye kiraya ‎verememeli ya da satmamalıdır.

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)  bir ‎hadis-i şeriflerinde ‎‎“Sözlerin en doğrusu Allah’ın kitabıdır. ‎Rehberliğin en güzeli Muhammed’in ‎rehberliğidir.”‎ ‎ buyurmaktadır.  ‎ Bu yüzden ‎cahillere uymamak, ihanet şebekelerinden ‎korunmak için dinimizi mutlaka doğru kaynaklardan ‎öğrenmelidfr. Peygamberimizin bizlere bıraktığı iki ‎emanete, Kur’an ve Sünnete sımsıkı sarılmalı, uymalı ve dosdoğru uygulamalıdır. Kur’an ayetleriyle ve hadis-i ‎şeriflerle çelişen bilgilere asla itibar edilmemelidir. ‎

Bugün kin, öfke, kötülük ve zulüm yeryüzünü kuşatmış, insan hakları ve ahlaki değerler ayaklar altına alınmıştır. Bunun sebebi sadece hainlerin, zalimlerin güçlü olması değildir. Gerçek neden, Müslümanım diyen toplumların çalışmayıp tembellik yapmaları, inançlarının gereği olan sorumluluklarını yerine getirmemeleridir. Vatanlarını, millî ve mânevi değerlerini koruyabilmek için kötülük yapanlara karşı mücadele etmemeleri, gerekli hazırlıkları yapmamaları, tedbirleri almamaları hem dinî hem ilmî yönde yeter derece bilgi sahibi olmamalarıdır.

Müslümanların zaafa düşmesi ve sahip oldukları devletlerin yıkılması, harici düşmanlar sebebiyle olmamış, Müslümanları birbirine düşürerek fitne ortamı yaratan dâhili düşmanların hileleriyle, oyunlarıyla ve aldatmalarıyla olduğunu İslâm tarihi bize göstermiştir. Bu nedenle İslâm toplumunun geleceği ve selameti için bugün bizlere düşen görev tarihi olaylardan ders çıkararak haricî düşmanlarla nasıl mücadele edilmesi gerekiyorsa İslâm’ı içerden yıkmaya çalışan din tacirleriyle, tahripçileriyle de aynı şekilde mücadele etmektir.

Ne acıdır ki, bugün dine en büyük zararı din ‎konusunda tam bir eğitimi, bilgisi ve yetkisi olmayan kişilerin din ve dindarlık adına yaptıkları ‎vermektedir. Bu tip insanlar, hem ‎kendilerini aldanmakta hem de kendilerine uyanları ‎aldatmaktadır.‎ Din istismarı karşısında dinimizi doğru bilmeli, toplum içindeki görevlerimizi dosdoğru yerine getirmeli; dini düşünerek, öğrenerek, bilerek yaşamalıdır.

Başkalarının yönlendirmesiyle, aklıyla, sıradan alışkanlıklarla veya ikinci, üçüncü ağızlardan dinleyerek, duyarak “mış gibi” uygulayarak dini yaşamak çok yanlıştır. İstismar hareketleriyle samimi çabaları birbirinden ayırt ederek her an uyanık olmak lâzım.

Unutmamak gerekir ki ilim yapmak, ilme yakınlık göstermek, bilgilenmek, okumak her Müslüman’a farz kılınmıştır. Müslüman hep bilgili olmak zorundadır. Bilgili olan bir insan başkaları tarafından kandırılamaz, yönlendirilemez. Kendi aklını kullanan, kandırılamayan, yönlendirilemeyen insanlar da asla kullanılamazlar.



Anahtar Kelimeler: İnsan Sahibi Düşünen Varlıktır !..