Şarkılarda söylendiği gibi günler yaprak yaprak dökülürken ömrümüzden, neden bizler birbirimizi böylesine yıpratırız ki, şu kısacık ömrümüz içinde. Değer mi acaba bütün bu yaşattığımız ve yaşadığımız acılara, hüsranlara? İnsan olarak, insanca kendimizi sözle ifade etmek yerine şiddeti haklı bir çözümmüş gibi göstererek yaşantımıza dahil ediyoruz.
Her olumsuz hayat tarzımızın, cümlemizin altına imzamızı atıyoruz. Kendi içimizdeki sorunları neden çözemiyoruz acaba, sorduk mu kendimize hiç? Meğerse bir uçurum açılmış ruhumuzda?
Gündem her gün, her zaman hayatımızda o kadar ağır ve ciddi ki bütün bu şiddet dolu olayların yaşandığı temel sorunlarla. Geleceğe güvenle bakıyor olamayışımızdan kaynaklanan bin bir çeşitli, çelişkili duygulara kapılmışız. Tam tersi sularda yelken açmış, rüzgâr bekleyen tekne misali ömrümüz.
İnsani ilişkilerde, sevgiyle ve aşkla başlayan evliliklerde, hastanelerde ve sokaklarda yaşanan, yaşatılan onca şiddet. Günümüzdeki yaşananlara baktıkça, düşündürücü ve ürkütücü tablolar çıkartıyor karşımıza. Nereye gidiyor bu insanlık, bunca şiddet yanlısı düşünceler içinde? Bir sual ki batar zihnime acısıyla?
Kendimize sakinliği, huzuru ve mutluluğu çok görüyoruz ve çevremize yansıttığımız sıkıntı, stres öyle bir hal alıyor ki. Adeta şiddete eğilimli bir toplum haline getiriyor bizleri. Biz biz olmaktan çıkıyoruz, içimizdeki ikinci ben devreye giriyor ve o an insanlığımızı kaybediyoruz. Ve kendi kendimizi insanca davranışlardan soyutluyoruz.
Hayatta ki yaşayan güzelliği, yaşayan iyiliği göremiyorsa eğer insan, o insan ki aklının kusurlu oluşundandır?
Gazeteler ve televizyonlara her baktığımda, haber bültenlerini izlediğimde bu izlenimler bu düşünceleri çağrıştırıyor bende. Ülkemizde bunca acı yaşanırken ve her geçen gün bunlara yenileri ekleniyor. Şimdi ki manzara ise gerçekten düşündürücü ve kaygı verici!..
Yıllar içinde hayatımızda; sabrımız, baskılar arttıkça azalıyor. Bu kadar stresin sonucu ne olacak bilinmez bir bilmece. Buradan şu noktaya değinmek istiyorum. Hayata ne verirsen sana onu yansıtır.
Bu konuda arz etmek istediğim görüşlerimi özetle diyebilirim ki. Maalesef yüzü gülmeyen bir millet olduk. İnsanlar bizden tebessüm bekliyor. Bir tebessümün açamayacağı kapı yok. İnsanlarla diyaloglarımızın, ilişkilerimizin sağlıklı olarak yürümesini istiyorsak, kaçınmamız gereken en önemli şey münakaşa.
Unutmayalım ki, zaman avucumuzdan bir su gibi akıp gitmekte. Herkesin mutlu olmak için kendini kandırmadan iyimserlik dolu düşüncelere ihtiyacı var.
Umulur ki, bir an bile unutulmasın bu sözler yüreklerde?
Hayat zordur ve hepimizin zaman zaman dibi boylarız
Mutlu olmanın mümkün olduğuna inanmalı ki insan mutlu olabilsin
Şüphe ve tedirginlikle sordurmayalım içimizdeki o terütaze baharı
Bir şey için bedel ödemeden önce durun ve düşünün
Bu yüzden yanılgılarla dolu yargıların ötesine geçmeli insan
Hayatın bu noktasında, başka türlü uçurumlar aşılmaz ki
Sevgi ve güvenle aşılmayacak engel yoktur yüreklerde
Keyfiniz hep daim olsun özgür ve mutlu, sakin bir hayat tarzı dileğiyle?
KARA GÖLGE GİBİ
İnsan, insanı gerçekten
Tam anlamıyla anlamış olsaydı
Bunca sıkıntı yaşanır mıydı?
Yaşatılır mıydı? Acı ve kederler
Evladın babaya nefreti
Seneler sonrasında hüsranla
Kin, intikam olur muydu?
Bir ayna gibidir hayat, yaşananlarıyla
Nasıl bakarsan, yaşarsan öyle görürsün
Sevgiyle, aşkla, tutkuyla başlayan
Nice evlilikler, bir ömür boyu süreceğine
Nereden bilirlerdi ki, ölümün ansızın
Bir kara gölge gibi peşlerinde olduğunu
Vicdan, sevgi, merhamet hani nerede?
Hep ağlamak mı olmuş kaderimiz
Gülmeyi unutur olmuşuz, sebepsiz yere
Duygular kör bir bıçak gibi körelmiş
İnsanlığın, sevgilerin yüreğine saplanmış?