Karşı cins olarak böyle netameli konuda yara, bere almadan sühuletle çıkarsak ne mutlu bana?
Çocuk ? eş ? kız babası sürecindeki her orta yaş erkeğin yaşadığı evrilmeyle (!) ya Allah ? Bismillah deyip, başlayalım.
Bu yazının sonunda şahsıma dönüşlerin götürüsünü hesap edince, top çevirip 90 dakikayı, pardon sahifeyi bitirmek de aklımdan geçmiyor değil, lakin çıktık bir kere yola?
***
İlk çağlarda yaradılıştan gelen kaba kuvvetinin doğası erkek, barınak dışında avcı olarak formasyonu değişse de asırlar boyu bu görevi üstlenmiştir.
Toprağın işlenmesiyle beraber kadınla erkeğin iş bölümü başlarken, kadın anneliğin yanında üretime katılan ÖZNEL bir varlık olarak, ta ki; 18-19 yy. sanayi çağına kadar konumunu korumuştur.
Çok yakın tarihimizdeki ?BAŞLIK PARASI? olgusu üretimdeki etkin kadının rolünü ? değerini bize ispatlarken, olayların tarihsel ? iktisadi gelişimine bakmadan değer biçen toplumdan uzak uzmanlar bu olguyu oluşturan, sebep ? sonuç ilişkilerini ya görmemişlerdir ya da ön kabullerini bozmak istememişlerdir.
Çünkü bu süreçteki kadın tarımda ? hayvancılıkta erkekle beraber eşit katma değer yaratırken annelik ? ev işleri üstüne üstlük bir de herifi idare ederken diyesim gelmiyor ama öznel üstü öznel erkek de öznel görünümlü nesneldir.
Çok maddeci yaklaşım gelebilir ama, kız babası böyle üretken bir ?aracı? hem de üretime yeni başlamış verimli bir durumda ?rakibine? verdiğinde bunu nasıl ikame edecektir?
İşte bu başlık parasıydı!!! Ağır maliyet ödeyen erkeğin şiddete bulaşmaması, boşanmayı aklından dahi geçirmemesi de işin cabasıydı?
Buraya kadar her şey yerli yerinde giderken zurnanın zırt dediği yer olan sanayileşme ve kente göçle beraber modern çağların modern dertleri de başlamış oldu.
Yani tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişte özellikle İngiltere?de sanayide çalışan kadının ?eşit işe, eşit ücret? sloganıyla başlayan FEMİNİST akım II. Dünya Savaşı sonunda yaygınlaşarak etkisini gösterdi.
Ülkemizde ise; dini dolayısıyla örfi gelenekten gelen yerleşik ailedeki günlük yaşamın iş-zaman paylaşım ve anlaşımı 80?lerden sonra yerini hızlanan köyden kente göçle ortaya çıkan problemlere bırakmıştır.
Marksist feministler bu sürecin her şeyin müsebbibi saydıkları Kapitalizmin sonucu olduğunu söylerken aslında; feminizminde bu sürecin ürünü olduğunu söylemezler veya bilmezler.
Türk toplumunda; geleneksel mahalle yaşamında gün doğumundan batımına kadar mekân anne ve çocuğa ait olurken mimari olarak da psikolojik sorunlar doğurmayan bir ortam gerçekleşiyordu. Günlük beslenme gereksiniminin çoğu ev tipi üretimle yapılırken, kadın anne ? eş görevi yanında katma değer üretiyordu.
Aslında geleneksel mahalle ve kırsal kesim ATAERKİL gözüküyordu ama ANAERKİL di. Söylemle fiil arasındaki bu çelişki, erkeği idare eden akıllı kadın tipiydi.
80?lere kadar kültürümüzde yer alan ?beni ne doktorlar, ne mühendisler istedi? serzenişleri, feminist hareketlerin yakın tarihimizdeki kırılma noktasını bize göstermektedir.
Ev kadınını ?itibarsızlaştıran? informel rüzgarda burada başlamıştır.
21. yy.daki mavi yakalılardan sonra başlayan beyaz yakalılarla sloganlaşan ?kariyer? döneminde okumuş ? çalışanların şiddet görmesi, bu akımın öncülerinin teşhisi doğru koyup çözümü bilmediklerinin göstergesidir.
Yeni yüzyılda; alkol tüketiminde erkeğe yaklaşan, sigara da yakalayan, kozmetik artış hızı azalan, atletik, kaslı erkeksi MASKÜLEN kadın tipiyle, kozmetik tüketimi hızla artan manikür, pedikür botoks gibi metroseksüel diye popülerleştirilen tüketime bulaşan, gittikçe naifleşen FEMİNEN erkek tipi gelişmektedir.
Bu süreç sorunu çözecek gibi gözükse de aslında bu durum, tüketim araçlarını bollaştıran ? gereksinim yaratan sermayenin başarısıdır.
Freud?un yanlış kurduğu psikanalitik kuramından, içinde az doğru olan Oedupis kompleksi (kızın babaya erkeğin anneye ilgisi) ne, biyolojik farklılığın doğurduğu kültürel farklılığa, cinsiyetin getirdiği şiddetin analizine kadar kapalı yerde açık konuşulacak konuları, hem nezakete mugayyir olmamak, hem de başımıza bir iş almamak için bu konuyu açık yerde kapalı yazarak yazımızı sonlandıralım?
Özetle bu hastalık; şehir mimarisinden, iktisadi üretim kalıplarını belirleyen, özgür birey sembolüyle korunaksız tek kişilik aileyi özendiren BATI kaynaklıdır. Çare; geleneksel aile yapımızdaki; erkeğe reisliğini hissettirip, dominant karakterini gizleyebilen idareci, akıllı kadının ta kendisidir.