Türkiye’de yıllardır aynı ezber ısıtılıp önümüze konuyor:
“PKK giderse ekonomi güçlenir.”
Bu söz, siyasetin en ucuz kaçış yoludur. Çünkü gerçekleri konuşmak yerine suçu terörün gölgesine yıkmak, sorumluluk almaya cesareti olmayanların siyaset yapma yöntemidir. Oysa bir ülkenin ekonomisi, terör örgütlerinin varlığı üzerinden değerlendirilmez; devlet aklıyla, planlamayla, üretimle, milli ekonomiyle değerlendirilir.
Bugün yaşadığımız ekonomik tablo, terörün değil, yanlış siyasi tercihlerin, popülist söylemlerin, plansız ekonomi yönetimlerinin, özelleştirme adı altında yapılan ülke yağmasının sonucudur.
Bir devlet, elektrik dağıtımını, limanlarını, fabrikalarını, madenlerini, tarım kurumlarını elinden çıkarıp sonra da “güçlendik” diyemez. Bu, ekonominin değil siyasetin PR çalışmasıdır.
Siyaset yıllardır vatandaşa şu masalı anlattı:
“PKK biterse ekonomi şahlanır.”
Peki soralım:
PKK’nın olmadığı dönemlerde bu ülke tarımda niye model olmadı?
Terör yokken Türk Lirası neden dünyanın en kırılgan paralarından biri hâline getirildi?
Sınırlar sessizken bile çiftçi niye borç batağına sürüklendi?
Demek ki mesele terör değil; mesele siyasi iradenin ekonomi vizyonu.
Türkiye, bugün bu kadar ağır bir ekonomik tablo yaşıyorsa bunun nedeni; çiftçinin desteklenmemesi, üretimin küçültülmesi, tarımın ithalata teslim edilmesi, devletin stratejik varlıklarının satılmasıdır.
Yani sorun, dağın tepesindeki terörist değil; masa başındaki yanlış kararlardır.
Bu gerçekleri söylemekten korkanlar, tartışmayı Atatürk düşmanlığına getirip meseleyi sulandırıyor. Çünkü bilirler ki Atatürk’ün ekonomi modeli, bugünkü siyasi çıkar hesaplarına tamamen ters düşer.
Atatürk, bu ülkeyi bağımsız kılmak için devletçilik ilkesini, yani üretim odaklı milli ekonomiyi seçti.
Şeker fabrikaları kurdu, demiryollarını genişletti, tarım enstitüleri açtı, sanayi planlarını devreye soktu.
Ülke daha 10 yıllık Cumhuriyetken dünya kriz yaşarken büyüyebildiyse bunun tek sebebi üretim merkezli siyasetti.
Bugün o fabrikaların çoğu yok, tarım topraklarının bir kısmı beton oldu, çiftçinin üretim gücü eridi. Sonra çıkıp hâlâ “PKK giderse ekonomi düzelir” diyorlar.
Gerçek şu:
Ekonomi, silahla değil; akılla, bilimle, planlamayla ve milli iradeyle düzelir.
Siyasetin en büyük yanlışı, terörü hem iç politika malzemesi hem de ekonomik bahane olarak kullanmasıdır. Oysa terörle mücadele bir devlet refleksidir; siyaset malzemesi olamaz.
Devlet, terörü bitirir; siyaset ise ekonomiyi ayağa kaldırır.
Bu yetkiler karıştırıldığında ne güvenlik sağlanır ne ekonomi büyür.
Bugün Türkiye’nin ihtiyacı, slogan atan değil; üretim seferberliği ilan eden bir siyaset aklıdır.
Tarımı yeniden ayağa kaldıracak planlama, köylüyü destekleyecek irade, fabrikaları yeniden açacak devlet stratejisi…
İşte asıl güç buradadır.
Yoksa terör örgütü bittiğinde bile ekonomi sürünür; çünkü sorun dağın tepesindekilerde değil, saraydaki ve parlamentodaki yanlış tercihlerdedir.
Bu ülke, üretime döndüğü gün güçlenecek.
Devlet aklı yeniden hâkim olduğunda, tarım ve sanayi devlet politikası hâline geldiğinde, özelleştirme değil üretim konuşulduğunda, siyasetin manevra alanı algı değil gerçek üzerine kurulduğunda Türkiye yeniden bölgenin lideri olur.
Evet, bir gün güçleneceğiz.
Ama o gün, terörün bittiği gün değil…
Siyasetin üretimi yeniden keşfettiği gün olacak.
Gülper YİLMAZ
Sevgi ile kalın