GÖREV DAĞITMADILAR, KOLTUK PAYLAŞTIRDILAR

GÖREV DAĞITMADILAR, KOLTUK PAYLAŞTIRDILAR

Serdar Adil yazdı. "Haksızlığın olduğu yerde tarafsızlık, suça ortaklıktır."

Cumhuriyet Üniversitesi Hastanesi artık yalnızca hastaların değil; çalışanların da nefes almakta zorlandığı bir yere dönüşmüş durumda.
Kapılarda uzayan kuyruklar, geciken işlemler, aksayan sağlık hizmetleri…
Peki tüm bunların sebebi ne?
Ne eksik personel…
Ne de yetersiz bütçe...
Asıl sorun: asli görev yerinde olmayan personeller.

Hastane İçin Alındılar, Hastane Dışına Kaydırıldılar.
Eski Rektör Alim Yıldız döneminde hastane kadrosuna alınan yaklaşık 90 personelin, rektörlük sürecinin son döneminde hastane dışına; kampüsün çeşitli birimlerine yönlendirildiği artık sır değil, herkesçe bilinen bir gerçek.
Bu personellerin büyük bir kısmı bugün daha az iş yükü, daha az sorumluluk ve daha fazla konfor sunan pozisyonlarda çalıştırılıyor.
Asli görevleri sağlık hizmeti üretmek olan bu çalışanların, masa başı görevlerde görevlendirilmesi; bir planlama değil, organize bir kayırmacılık tercihidir.
Anlaşılacağı üzere; hizmet üretmesi gereken kadrolar, hizmetten uzaklaştırılmıştır.
Ve kamu bu “görevlendirme mimarisi”nin bedelini, hem geciken hizmetle, hem de çökme noktasına gelen çalışan motivasyonuyla ödemektedir.

⚖️ 13/B’yi Kalkan Eden Keyfilik
Üniversite yönetimi, bu yönlendirmeleri 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 13/B maddesi ile gerekçelendiriyor.
Ancak uygulamada bu madde, kamu yararını önceleyen bir araç olmaktan çıkmış; torpil, adam kayırma, konfor transferi gibi uygulamalara zemin hazırlayan bir idari kılıf hâline gelmiştir.
Bazı durumlarda ise tam tersine, eleştirel ya da bağımsız duruş sergileyen personeller üzerinde bir mobbing mekanizması olarak kullanıldığı da görülmektedir.
Hastane kadrosuna alınan personelin kısa süre içerisinde sağlık hizmetinden uzaklaştırılarak farklı birimlere kaydırılması,
yalnızca yönetimsel bir uygulama değil; ciddi bir etik sorundur.
Üstelik bu görevlendirmelerin önemli bir kısmının, Alim Yıldız’ın rektörlük döneminin sonlarına denk gelmesi, bu sürecin önceden verilmiş sözlerin ve sistematik bir nepotizmin parçası olduğunu düşündürmektedir.

Kayırılmadılar; Katlandılar!
Bugün hâlâ hastanede görevini sürdüren yüzlerce emekçi var.
Temizlik personelinden hemşireye, teknik birim çalışanından memura kadar herkes,
eksik kadrolarla, artan iş yüküyle ve zaman zaman mobbinge rağmen görevini yapmaya devam ediyor.
Ve en çarpıcı gerçek şu:
Hastanede gerçekten çalışanlar var. Ve onlar susuyor, ama tükeniyor.
Polikliniklerde,
Temizlik birimlerinde,
Servislerde,
Radyolojide,
yoğun mesaiye, yetersiz personele ve ağır şartlara rağmen yılmadan çalışan insanlar var.
Onlar hiçbir zaman "kayrılmadı".
Torpilin yolunu değil, servisin yolunu ezberlediler.
Birilerine yer açmak için değil, bir hastaya yer bulmak için gece nöbet tuttular.
Ve en çok da onlar yoruldu.
Çünkü hem kendi işlerini hem de görevlendirilip gelmeyenlerin işlerini sırtlandılar.
Bu yazı, işini terk etmeyip ayakta kalanların çığlığıdır.
Görülmeyen, duyulmayan, ama her sabah işinin başında olanların sesidir.

Daire Başkanlıklarında Şişkinlik, Liyakatte Tıkanıklık
Üniversite içindeki dikkat çekici başka bir tablo da, daire başkanlıklarında oluşan personel enflasyonudur.
Aynı birimde birden fazla yönetici,
Şube müdürü ve şef pozisyonlarının üst üste yığılması,
Görev tanımıyla ilgisiz kişilerin bu kadrolara yerleştirilmesi...
Bu tablo, verimliliği değil; kayırmacılığı, plansızlığı ve ehliyetsizliği ortaya koymaktadır.
Görülen o ki bu kurumda yıllardır görev dağılımı yapılmamış, ancak koltuk paylaşımı başarıyla sürdürülmüştür.

Yeni Yönetim Ne Yapıyor?
Bu noktada herkesin aklındaki soruyu açıkça sormak gerekir:
Peki yeni yönetim ne yapıyor?
Ne yazık ki bugüne kadar kamuoyuna yansıyan somut bir adım, güçlü bir irade, açık bir açıklama görülmüş değil.
Geçmiş dönemin mirası olan kadro kaydırmaları, görev ihmalleri ve liyakat dışı yapılanmalar; bugünkü yönetim tarafından da ya görmezden geliniyor, ya da önemsizleştiriliyor.
Oysa bu dönem, kamuoyu gözünde adaleti yeniden inşa etmek için bir fırsattı.
Şimdilik bu fırsat, sessizliğin ve sürekliliğin gölgesinde kaybolmuş durumda.

Unutanlar Değil, Hatırlayanlar Gerek
Cumhuriyet Üniversitesi Hastanesi’nde yaşananlar sadece bir personel politikası değil,
bir kamu düzeni meselesidir.
Bu tablo, devletin adalet duygusunu yitirdiği yerde bir üniversitenin nasıl kendi içine kapandığını gösteren bir aynadır.
Ben bu yazıyı unutanlara değil, hatırlayanlara yazıyorum.

Ve Çağrım Açıktır:
Tüm görevlendirmeler şeffaf biçimde gözden geçirilmeli,
Asli görev yeri hastane olan personel yeniden görevine döndürülmeli,
Liyakat dışı yapılan görevlendirmeler iptal edilmelidir.
En önemlisi: 
Yıllardır sessizce, baskı altında, eksik kadroyla çalışan sağlık emekçilerinin hakkı teslim edilmelidir.
Çünkü bu sadece bir kurumun iç düzeni değil; kamu vicdanının onur meselesidir.


Serdar Adil’in Kaleminden Yakında:

“Unvanlar Yarışıyor, Eğitim Geriye Düşüyor”
Sivas Milli Eğitim’de şefler ile müdürler arasındaki çekişme, hizmet üretmek yerine hiyerarşi tartışmalarını büyütüyor.
Kurum içi egoların gölgesinde, asıl sorumluluk olan eğitim göz ardı ediliyor.

“Sendika Kargadan Başka Kuş Tanımıyor mu?”
Adı ciddi usulsüzlük iddialarına karışmış bir memurun Sivas’ta bir sendikanın temsilcisi yapılması, hem sendikanın kurumsal itibarına hem de üyelerinin güvenine zarar veriyor.

“Bir Koltuk, İki Müdür: Vekâleten Görev, Asaleten Hesap”
Sivas Belediyesi Özel Kalem Müdürlüğü'nde aynı pozisyona iki farklı isim...
Görev paylaşımı mı, yoksa geleceği garanti altına alma planları mı?

 



mrt mrcmk
24.03.2025 14:47:20
başmüdür yetersiz yardımcıları narsist hergün mobbing e maruz kalıyoruz aylar önce yazdım buradan . personel mutsusz ama ekmek parası mecbur ses çıkaramıyor demiştim . şimdide başmüdürün kızı çıktı heryere herşeyemüdahalle ediyor 3 yıl işe gelmeden maaş aldığı soruşturma açılınca eski rektör alim hoca nın müdahale si ile kapatıldığı iddiaları var bunlar anasının torpiliyle işe giren yıllarca bankamatik memurluğu yapan şimdide sanki yetkisi varmış gibi kendisi başkalarına torpil oluyor . ne utanma kaldı nede haya ayıp günah yok bunlarda YETER ARTIK İNSANLARIN GÖZÜNE SOKA SOKA YAPILAN HUKUKSUZLUKLAR AHMET HOCA DUY SESİMİZİ