?Özerklik?, ?bölünme? tartışmalarının olanca hızıyla ve şiddetiyle devam ettiği şu zamanlarda, bu konuda yazılı ve görsel medyadaki tartışmalarda yakın tarihimize ilişkin olarak en çok atıfta bulunulan ve ?referans? gösterilen ?anahtar? sözcüklerden birisi hiç şüphesiz ki ?Sevr? sözcüğüdür. Yakın tarihimize ilişkin tarihsel kaynaklar incelendiğinde oldukça şaşırtıcı bir şekilde ?zamanın en güçlü emperyalist devletlerce tasarlanan ?Sevr? projesinin neden uygulama aşamasına geçmediği?? sorusunun tatmin edici ve bilimsel olarak incelendiği bir eserin bile olmadığını hayretler içinde kalarak görebiliriz. ?Sevr? projesi, çok konuşulmasına, tartışılmasına ve atıfta bulunulmasına rağmen, kamuoyunun hakkında hemen hemen hiçbir bilgisinin olmadığı tarihsel bir vesika ve projenin adıdır.
10 Ağustos 1920 tarihinde, Fransa?nın başkenti Paris yakınlarındaki Sevres (Sevr) kasabasında tarihimize adeta ?kara bir leke? olarak düşen ?Sevr Barış Antlaşması? imza edilir. Antlaşma, Hadi Paşa, Tevfik Bey ve Bern elçisi Reşat Halis Bey?den oluşan Osmanlı heyeti tarafından imza edilmek zorunda kalır. I. Dünya Savaşı?ndan galip olarak çıkan İtilaf Devletleri, bu antlaşmayı imzalamaları konusunda Osmanlı?ya ?24 saat? süre vermişlerdi.
Bu antlaşma sonucunda, devrin emperyalist devletleri (Britanya İmparatorluğu, Fransa, İtalya) olan İtilaf Devletleri arasında Osmanlı İmparatorluğu toprakları taksim ediliyor ve Türk varlığı Anadolu?nun çok küçük bir kısmına sıkışıp kalıyor, emperyalistlerin en ?kadim? projeleri olan ?Anadolu?nun doğusunda bir bağımsız ?Kürdistan? ve ?Ermenistan? devletleri? oluşturma tasarısı hayata geçirilmeye çalışılıyordu. Antlaşma, özetle şu düzenlemeleri getiriyordu:
*Doğu Anadolu bölgesinde bağımsız ?Ermenistan ve Kürdistan? devletleri kurulacak.*Arabistan ve Irak, Britanya?ya(İngiltere) bırakılacak.
*İzmir ile birlikte, Ege Bölgesi?nin büyük bir kısmı ve Büyük Çekmece çizgisinin batısında kalan bütün Trakya, Yunanlılara verilecek.
*Antalya ve Konya yöresi İtalyanlara bırakılacak.
*Adana, Malatya ve Sivas yörelerini birleştiren bölgeler ve Suriye, Fransızlara verilecek.
* Boğazlar, her zaman bütün devletlerin gemilerine açık olacak ve Boğazlar milletler arası bir komisyon tarafından kontrol edilecek.
* İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu?nun başkenti olarak kalacak. Fakat, azınlıkların hakları gözetilmezse, şehir Türklerin elinden alınacak.
Sevr Barış Antlaşmasının 62, 63 ve 64. maddeleri, ?Kürdistan? başlığı altında ? bağım sız bir Kürdistan devleti? tanımı yapılan ilk uluslar arası belge olarak tarihe geçecekti.
62. madde:
*Kürtlerin nüfus olarak çoğunlukta bulunduğu bölgelerde ilk aşamada ?yerel özerklik? gerçekleştirilecek.
*Bu ?özerk? bölgenin sınırları; ?Fırat?ın doğusunda, sınırları ileride saptanacak ?Ermenistan? devletinin güneyinde, Suriye ve Irak/Mezopotamya sınırının kuzeyinde olacaktır.
*İngiltere, Fransa ve İtalya hükümetlerinin atadığı 3?er üyeyle oluşturulacak bir komisyon, barış antlaşmasının yürürlüğe girmesinden başlayarak ?6 ay içerisinde? (sözde) Kürdistan?ın özerklik statüsünü hazırlayacaktır. Özerklik planı, Süryani-Keldanilerin yanında bölgedeki diğer etnik ve dinsel azınlıkların korunması için bütün güvenceleri içerecektir.
64. Madde:
Antlaşmanın yürürlüğe girmesinden bir yıl sonra, 62. maddede belirtilen bölgelerdeki Kürtler, bu bölgelerdeki nüfusun çoğunluğunun Türkiye?den bağımsız olmak istediklerini kanıtlayarak Cemiyeti Akvam?a(Milletler Cemiyeti)(şimdiki Birleşmiş Milletler) başvururlarsa, Meclis?in bu nüfusun bağımsızlığa yeteneği olduğu kanısına varması ve bağımsızlık vermesi için Türkiye?ye tavsiyede bulunması halinde, Türkiye bu tavsiyeyi yerine getirmeyi ve bu bölgeler üzerindeki bütün hak ve ünvanlarından vazgeçmeyi şimdiden yükümlenir.
Antlaşmanın 88-93. maddeleri de Doğu Anadolu bölgesinde bağımsız bir ?Ermenistan? devle-tinin kurulmasını düzenliyordu.
88. Madde:
Türkiye, doğu?da kurulacak bir ?Ermenistan? devletini hür ve bağımsız bir ülke olarak tanıyacaktır.
89. Madde:
Bu bölgede kurulacak bağımsız ?Ermenistan? devletinin sınırlarının belirlenmesi, ABD Başkanı Wilson?un (bu politikacı tarihte meşhur ?Wilson ilkeleriyle? bilinir) hakemliğine bırakılmaktadır.
ABD Başkanı daha sonra, bu sınırı ?Tirebolu, Gümüşhane, Erzincan, Muş, Bitlis ve Şitak?ı? Ermenistan?ın epey içlerinde bırakacak bir Ermenistan devleti sınırları çizer. Siirt?in kuzeyinden Karadeniz?de Giresun?un doğusuna kadar bir alan ?Ermenistan? olarak belirleniyordu.
90. Madde:
Osmanlı Devleti, Ermenistan Devleti?ne terk edeceği topraklar üzerindeki bütün hak ve tasarruflardan vazgeçtiğini kabul ediyordu.
Yukarıda özetle anlatmaya çalıştığımız Sevr Antlaşması maddelerine göre; kurulmasından bir yıl sonra Kürtlerin talebiyle bağımsız bir devlete dönüşebilecek ?özerk? Kürdistan bölgesinin sınırları da belirlenmiş oluyordu. Kuzey sınırı ?Ermenistan? olacak olan bu bölge, Siirt ve Hakkari vilayetleri çevresine sıkışıp kalmış bir yapı olarak tespit ediliyordu.
Sevr Barış Antlaşmasının bir özetini sunduktan sonra, konuya ilişkin hemen temel sorumuza geçebiliriz: Devrin süper güçleri olan Britanya İmparatorluğu, Fransa ve İtalya tarafından planlanan, metni hazırlanan ve yıllar süren savaşlar sonunda insan ve toplumsal kaynaklarının büyük bir kısmını kaybeden Türk Milleti?ne zorla dikte ettirilen ?Sevr Barış antlaşması? neden fiili uygulama aşamasına geçirilememiş ve adeta ?ölü? olarak doğmuştu ?
Sevr Barış Antlaşması, daha başlangıçta ?ölü? doğmuştu. Çünkü, 10 Ağustos 1920 tarihinde Osmanlı?ya zorla imza ettirilen ?Sevr? barış Antlaşmasının yürürlüğe girmesi için Osmanlı Meclisi Mebusan?ı tarafından görüşülüp kabul edilmesi ve ardından son Osmanlı padişahı Vahdeddin tarafından onaylanması gerekiyordu. Fakat, İngilizlerin 15 Mart 1920 tarihinde İstanbul?u işgal etmesinin ardından, Meclisi Mebusan?ın faaliyetleri sonlandırılmış, Nisan 1920?de Meclis tamamen feshedilmişti. Bu sebepten, İmparatorlukta antlaşmayı onaylayacak bir merci kalmamıştı. Dolayısıyla, Sevr?in fiiliyata geçmesi uluslararası hukuk açısından mümkün değildi.
Emperyalist devletlerin en kadim ve üzerinde en çok ısrar ettikleri projeleri şüphesiz ki; doğu bölgelerimizde bağımsız ?Ermenistan? ve ?Kürdistan? devletlerini hayata geçirme projeleridir. Herkesin malumudur ki; bu projeyi hayata geçirme çabaları günümüzde de olanca hızıyla devam etmektedir. 1920?li yıllarda uygulamaya geçirilemeyen Sevr projesinin, günümüzde ?BOP(Büyük Ortadoğu Projesi)? adı altında tüm şiddetiyle hayata geçirilmeye çalışıldığı herkesin bilgisi dahilindedir.
Anadolu?daki Türk varlığının sona erdirilmesi ve tasfiyesi projesi olan ?Sevr? planının hayata geçirilemeyişinin en önemli nedenlerinden birisi; 1917 yılında Rusya?da patlak veren ?Bolşevik? devrimidir.
Batılı emperyalist ülkeler ve Çarlık Rusya?sı, Osmanlı İmparatorluğu tebası olan ve Milleti Sadıka(sadık millet) olarak adlandırılan ve Türklerle yüzyıllar boyunca barış içinde yaşayan Ermeni vatandaşlarımızı bilhassa imparatorluğun çöküş devirlerinden itibaren isyan konusunda sürekli kışkırtmış, onlara silah ve her türlü lojistik desteği sağlamışlardı.
Sömürgeci güçler, yüzyıllar boyunca her ülkede, din, mezhep ve ırk ayrımı yapmadan barış içinde bir arada barış ve esenlik içerisinde yaşayan ve birbirlerine komşuluk yapan insanları ?bir gecede? birbirlerinin düşmanı haline getirmeyi olağanüstü bir ?maharetle? başarmıştır tarih boyunca ne yazık ki!!!!!!
Osmanlı, bilhassa imparatorluğun gerileme ve çöküş sürecine girmesinden itibaren varlığını sürdürme politikasını; ?Batılı emperyalist devletlerle Çarlık Rusya?sı? arasındaki çekişme ve çelişmeler üzerine kurmuştu. Bu politikanın en usta uygulayıcılarından birisi; değil Osmanlı?nın tarih boyunca dünyanın yetiştirdiği en büyük politika dehalarından birisi olan II. Abdülhamid?dir. Askeri dehasını çok çok geçen bir politik dehaya sahip Mustafa Kemal Atatürk?te, bu politikayı çok ustalıklı bir şekilde devam ettirmiş, bilhassa Milli Mücadele?nin en kritik aşamalarında bu ilkeyi çok dahiyane bir şekilde kullanmasını bilmişti.
Batılı ülkeler, Doğu Anadolu?da Çarlık Rusya?sına bağlı bir ?Ermenistan? devleti kurmak için çalışmalarda bulunuyorlardı. Bu çabalar, imparatorluğun dağılma safhasına girdiği XIX. Yüzyılda iyiden iyiye artmıştı. Batılıların ana gayesi, kurulacak Ermenistan ve Kürdistan ?tampon? devletleri vasıtasıyla, Anadolu?daki Türk varlığıyla Orta Asya, Kafkaslar ve Ortadoğu?daki Türk ve Müslüman unsurlarla irtibatını kesmekti!!!!!
I. Dünya Savaşı?nda şanlı Çanakkale direnişinden dolayı Çarlık Rusyası?na İtilaf Devletleri yardım gönderemez. Müttefiklerinden yardım alamayan Çarlık Rusyası?nda yönetim V. I. Lenin önderliğindeki Bolşevik Partisi?ne geçer. Bunun sonucunda, Batılı emperyalist devletler Çarlık Rusyası gibi çok önemli bir müttefiklerini yitirmiş olurlar. Çünkü, Bolşevikler sahip oldukları Sosyalist ideolojiden dolayı Batı karşıtıdırlar ve iktidara el koymalarının hemen ardından ?devrimlerini? tüm dünyaya ihraç etme çabalarına girerler. Yayılma istidadına giren ?Sovyet? devriminden dolayı, emperyalist ülkeler izledikleri tüm politikaları yeniden gözden geçirme gereği duyarlar. Bu arada yayılmacı emperyalist devletlerin ?Ermenistan? projesi de değişir. Sovyet kontrolündeki Ermenistan?a eklemlenmiş ve Anadolu?nun içlerine doğru sarkan bir ?Birleşik Ermenistan? yapılanması, doğal olarak devrimin Ortadoğu?ya doğru sarkması tehlikesini de beraberinde getiriyordu. Bu nedenden dolayı, Batılı devletler kadim ?Ermenistan? projelerini değiştirerek, bu bölgede ?anti-sovyet? bir tampon bölge inşası arayışına girerler. 1920?li yıllarda, İngilizlerin beyin takımı ?Bolşevik yayılmasına karşı, Anadolu?da oluşturulacak güçlü bir merkezi yönetimi destekleyecekleri? mesajını veriyorlardı. Bolşevik yayılması durdurulduğunda ?üzerinde güneşin batmadığı? imparatorluk olan Britanya İmparatorluğunun genel çıkarları güvence altına alınabilirdi.
Sevr projesinin hayata geçirilemeyişinin en önemli etmenlerinden birisi de, İtilaf devletleri grubu içinde yer alan ve I. Dünya Savaşı?nın (I. Emperyalist Devletler arası bölüşüm savaşı) galipleri olan Britanya İmparatorluğu, Fransa ve İtalya gibi ülkeler arasında, savaşın sonunda ortaya çıkan bölüşüm kavgasıydı. Britanya İmparatorluğu?nun savaş sonrası ganimetlerden ?arslan payını? alması ve Ortadoğu?daki çok zengin petrol kaynaklarına el koyması(örneğin Musul-Kerkük yöresi), Fransa ve İtalya gibi müttefiklerini çok kızdırmıştı. Örneğin, Britanya?nın desteğindeki Yunan birliklerinin 15 Mayıs 1919?da İzmir?e asker çıkartması, bu çevrelerde gözü olan İtalyanları çok öfkelendirmişti. Aynı şekilde, İngiltere?nin zengin petrol yataklarına sahip Musul-Kerkük yöresine el koyması Fransızları çok endişelendirir. Fransızlar, Anadolu?yu terk ederlerken Türklere Yunanlılara karşı kullanacakları silahları satıyorlardı. İtalyanlar da kendi bölgelerindeki silah depolarını açarak Kuvva-i Milliye güçlerine yardım ediyorlardı.
Ayrıca, Ermenilerin, günümüzde bile üzerinde hak iddia ettikleri ve Vilayeti Sitte(Altı Vilayet) olarak adlandırılan altı vilayetteki(Sivas, Erzurum, Van, Diyarbakır, Bitlis, Harput) nüfus oranları % 10?un üzerinde değildi.
Doğu Anadolu?nun çok büyük bir kısmını içine alan bir Ermenistan projesi, bu bölgelerde yoğun olarak meskun Kürtleri çok endişelendirmişti. Politik dehasıyla bilinen Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki Milli Mücadele lider takımı, bu durumu lehimize çok ustalıklı bir şekilde kullanırlar ve bu olaydan sonra, Kürt kardeşlerimizi tamamen Türkler yanına çekmeyi başarırlar. Milli Mücadele önderliği, ?Kürt-Türk? ve ?Müslüman? kardeşliği vurgusunu çok güzel bir şekilde yaparak, Kürtlerle Türklerin yüzyıllar boyunca bu coğrafyada ?etle tırnak? gibi ayrılamaz bir bütün halinde geldiklerini ve ayrıca kaderlerinin de ortak olduğu gerçeğinin propagandasını çok güzel bir şekilde yaparlar.
Batılı emperyalist devletlerin bağımsız ?Kürdistan? projesi geliştirmesinin arka planında, bu konunun insani bir çözüme kavuşturulması değil ?Musul- Kerkük-Süleymaniye? yöresinde yoğunlaştığı tespit edilen çok zengin petrol yataklarını ele geçirme planları yatıyordu. Nitekim, Britanya İmparatorluğu, I. Dünya Savaşı?nın bitiminde, Mondros Ateşkes Antlaşması imza tarihi olan 30 Ekim 1918 tarihinden bire hafta sonra bir ?oldubittiye? getirerek bu yöreleri işgal etmişti. Sonrasında, (sözde) Güney Kürdistan olarak adlandırılan bu yöreleri, yapay olarak oluşturdukları ?Irak? devleti sınırlarına dahil ederek buraları Türkiye?den tamamen koparmayı başarırlar.
Günümüzde 1920 yılında ?Sevr? projesi adıyla başlayan emperyalistlerin Türkleri Anadolu?dan tasfiye planı olanca hızıyla değişik adlar altında (günümüzde bu proje genişletilmiş Ortadoğu Projesi adı altında sürmektedir) devam etmektedir. Değişik zamanlarda Ermeni ileri gelenlerinin yaptığı ve basınımıza ?Ermenilerin, Türkiye?den 19 ilimizi istedikleri? yönünde değişik haberler yansımaktadır. Aynı şekilde, emperyalistlerin Ortadoğu?da II. İsrail işlevi görecek, Avrasya bloğuna karşı(Rusya, Çin, İran) tampon bir bölge işlevi görecek ve Türkiye?nin Azerbaycan üzerinden Orta Asya?yla ve Ortadoğu?la irtibatını kesecek (sözde) Birleşik Kürdistan tasarıları ve planları, ABD?li think-tank(düşünce üretim kurumları) kuruluşlarının yayınlarında sürekli yer almaktadır.