Şimdi kim okuyor bu yazıyı?
Çocukların (hangi çocukların olduğu önemli değil) sadece çocukların olduğu bir araç geçerken mayın patlatanlar mı mesela?
Ya da kendisi parlamentoda hiçbir oturuma katılmazken kan bağıyla sıkı sıkı yapıştığı yakınlarını zengin edenler mi?
Veya "bütün çocuklar okula gönderilsin", "Türkiye`nin bütün kızları okusun" diye çabalarken birileri, "hayır çocuklarınızı okula göndermeyin" diyerek "sözde asimilasyona" karşı çıkanlar mı?
Kapkaçla, hırsızlıkla kazandıkları parayla düğün yapanlar mı?
Polisin gözleri önünde duraklarından müşteri alan taksiciyi döven taksiciler mi?
Gezi Parkı direnişinde kendi vatandaşına ?plastik mermi? sıkan polisler mi?
Gece vardiyasında çalışan taksicileri
gasp edip boğazlarını kesenler mi?
Rüşvet alıp, "devlet bizi buna mahkûm etti" diyenler mi?
Karısını kan revan içinde bırakanlar mı?
Çocuğuna işkence edenler mi?
Cennetten toprak satanlar mı?
Kimseye ait olmayan bağı bahçeyi, koyu kendi yandaşlarına peşkeş çekenler mi?
Vücudunu pazarlayarak "sanatçı" olduğunu öne sürenler mi?
Çete liderleri ya da üyeleri mi?
Bir takım elbise parasına tetikçilik yapanlar mı?
Utanma duygusunu yitireli çok olanlar mı?
Komşusunun köpeğini zehirleyenler mi?
Yakanlar mı? Yananlar mı?
Yalancılar mı?
Sahi kim okuyor bu satırları?
---
Yazıya oturduğunda bir kalem sahibi ne düşünür sizce?
Yazdığına hak verenler zaten onunla aynı fikirdeyse "evet çok haklı, bak nasıl döşenmiş" demek dışında neyi değiştiriyorlar, değiştirebiliyorlar ki?...
Okuduğumuzu alkışlamak dışında ne yapıyoruz gerçekten?
Kaçımız bir araya gelip "biz"e karşı olan herhangi bir duruma itiraz ediyoruz ki?
Apartman yönetim toplantılarında bile çoğunluğu sağlayamayan, oturduğu beş on hanelik bir çatının birliği için bile üşenen bir toplum olarak ne bekliyoruz hayattan?
Bir yasa tasarısı için gerekli milletvekilini bir oturumda toplayamayan meclis GERÇEKTEN ülkenin yüzde kaçını temsil ediyor?
Sandığa bile gitmeyen kararsızların çoğunluğunda durumu kritik etmek neye yarıyor?
---
Bir pazartesi sabahı veya öğleden sonrası ya da akşam üzeri memleketteki bozukluğu yazıp esseniz neyi değiştiriyorsunuz ki?
Bakın, biliyorsunuz; iktidar okuyor mu sanki yazılan eleştirileri?
Onlar okumuyorken kimin umurunda siz kapkaçı, talanı, haksızlığı yazsanız?
Sanki okuyup "ah evet, burada hata yapmışız" diyen mi var sanki?
Kaç katilin umurunda kaç kişiyi geride bıraktığı?
Pazartesi sabahı aşk yazmak, pazartesi sabahı aşk okumak bu yüzden en kolayı belki...
Hayat mı dediniz?..
Güzel mi dediniz?...
Siz beni en yanlış anlayanlardansınız demek ki...
Yukarıdan aşağı tüm satırlara gerçek ve somut yanıtları olanlar için bir temenni cümlesi dışında nasıl bir sahiciliği olabilir ki bu başlığın?...