Eğitim ve öğretim hayatının bütün kademesinde ve hayatımızın her anında yer alması gereken ve çok büyük bir ihtiyaç olan “sevgi, saygı, temizlik, doğruluk, dürüstlük, yardımlaşma, dayanışma, sabır, aile, toplum, adalet, sorumluluk…” gibi nitelikler toplum hayatının şekillenmesinde çok önemli unsurlardır.
Ancak çağımızda bilim ve teknolojideki hızlı gelişmeler sonucu ortaya çıkan kültürel ve toplumsal ihtiyaçlar, yaşam boyu öğrenen insan profilini de değiştirmiştir.
Değişen ve gelişen dünya ile beraber iletişim ve etkileşim ihtiyaçları da farklı bir boyut kazandığından kimi televizyon ve iletişim ağları belirlenen olumlu değerlerin aksine; şiddet, cinsellik vb. içerikli programlarla iyi insan olma yönünde yol gösterici olmak yerine insanî, toplumsal, kültürel ve geleneksel değerlerin hızla yok olmasına neden olmaktadır.
Dünyada ve ülkemizde yaşanan baş döndürücü teknik gelişmeler, toplum hayatı yerine birey temelli yaşam tarzının oluşması, bireylerin yalnızca kendi çıkarları doğrultusunda bir hayatı arzulaması sadece akademik açıdan başarılı bireylerin yetiştirilmesinin yeterli olmadığını, insanî değerleri benimsemiş bireylerin yetiştirilmesi açısından insan hayatında gerçek eğitiminin ne kadar gerekli olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır.
Gelecekte varlığını sürdürmek isteyen her millet değerlerine, millî kültürüne vb. sahip çıkmakta, çağdaş düşüncenin ve bilimin önderliğinde kültürlerini geliştirmeye, yaygınlaştırmaya ve gelecek nesillere aktarmaya çalışmaktadır.
Günümüzde kitle haberleşme araçları, ekonomimizi, politikamızı, sosyal davranışlarımızı, tercihlerimizi, kültür anlayışımızı, ruhumuzu, kısaca, her şeyimizi etlisi altına almıştır. Bildiğimiz gibi kültür, insanlığın ortak mirasıdır. Her millet; dil, kültür, tarih mirasıyla dünyadaki yerini alır. Ancak Türkiye’de yaşanan kültürel değişim sonucu yaşama biçiminin farklılaşması pek çok değerleri, gelenek ve görenekleri de değişime uğratmakta, unutturmaktadır.
Artan şiddet eğilimleri, iş ahlakında düşüş, kişisel ve toplumsal sorumluluk bilincinde azalma, yalan söyleme, hırsızlık, anne-babaya, öğretmene, büyüklere karşı olumsuz davranışlar, madde bağımlılığı ve intihalarda artış gibi dünyamızı etkisi altına alan olumsuz tutum ve davranışlar karşısında acilen çözüm üretilmesi ve sorumluluk sahibi olabilecek nesillerin yetiştirilmesi büyük önem arzetmektedir.
Bu mânada bizler de millet olarak, millî birliğimizi muhafaza etmek ve geleceğimizi teminat altına alabilmek için; gerekli tüm değerlere sahip çıkmalı, geliştirerek en mükemmel şekliyle gelecek nesillere aktarabilmeliyiz.
Bir toplumun değerlerinden uzaklaşması, millî kültürüne yabancılaşması, o toplumun şuursuz kalabalık haline gelmesi demektir. Çünkü küreselleşen dünyada ihtiyaç ve beklentileri değişime uğramış olan bireyleri ortak hedeflere yönelten ve sosyal kimliğini oluşturan, sahip olduğu kültürel değerlerdir. Bu nedenle millî birlik ve bütünlüğümüzü muhafaza etmek için ortak değerlerimizin ve millî kültürümüzün korunması ve yaygınlaşması bugün daha da fazla önem kazanmıştır.
Bugün yetişmekte olan gençlik, millî kültürünü seven, koruyan, kollayan, kendinden sonrakilere aktarabilen, değişim ve gelişimleri benimseyen, millî kültürden uzaklaşmadan evrensel kültürde de yerini alabilen özellikte olmalı ve gençlere de millî kültürün tarihi ve kültürel bir miras olduğu, millî kültür donanımı almadan evrensel kültürde yer alınamayacağı bilinci de mutlaka verilmeli, aşılanmalıdır.
Bu doğrultuda yeni yetişen neslin, kendisine ve topluma yararlı olacak şekilde kendi millî, manevî ve kültürel değerlerini bilen, hayatını bu değerler ışığında yaşayan; değişim ve gelişimin farkında olup okuyan, düşünen, duyan, sorgulayan, sorunun değil çözümün bir parçası olan, geleceği toplum hayatı ile şekillendirmeyi ilke edinen karakterli birey olarak yetişmesi; sevgi, şefkat, hoşgörü ve saygı ilkelerinin ışığında geleceğe hazırlanması büyük önem taşımaktadır.
Milletlerin dünya sahnesinde varlıklarını sonsuza kadar sürdürebilmeleri, gerçek değerleriyle yoğrulmuş yeni nesillerin varlığı ile mümkündür. Bu değerler geçmişten gelen, nesilden nesille aktarılan ve bizi biz yapan; dinimiz, dilimiz, tarihimiz, örf, adet, gelenek ve göreneklerimizdir. Velhasıl, millî kültürümüzdür.
21. yüzyıl dünyasında ahlakî ve vicdanî sorumluluklarının bilincinde dinî ve millî değerleriyle barışık, dünya problemlerine kayıtsız kalmayan kalbinde sevgi ve saygı duyguları taşıyan sorumluluk alan, adalet, merhamet ve edep sahibi bir nesil yetiştirmek suretiyle birlik ve beraberliğimizin, huzur ve mutluluğumuzun kaynağı olan tüm değerlerimize sahip çıkabilir ve bizden sonraki nesillere de bozulmadan aktarılmasını sağlayabiliriz.